16 Ocak 2012 Pazartesi

Aromaterapi

Aromaterapi (kokularla tedavi)

Koku ile Tedavi
İsmail DENİZ

İnsanoğlu, kendinde dercedilen güzellik duygusu sebebiyle kâinat sarayındaki güzelliklere içten ilgi duyar. Meselâ çeşit çeşit renk ve şekillerdeki çiçekler onu adeta mest eder. İnsana, hayret ve hayranlık ufkunda tefekküre kapı açan diğer bir unsur da “koku”dur. Güzel kokular kalbi ferahlatır, ruhu genişletir ve insanı apayrı manevi iklimlere götürür. Güzel koku ile temiz ruh arasında yakın bir alaka bulunduğu eskiden beri kabul edilmektedir. Nitekim Resülullah (say), dünyada kendisine sevdirilen üç şeyden birinin güzel koku olduğunu ifade etmektedir.

Binlerce yıldan beri çeşitli kültürlere mensup insanlar, baharat esanslarının mikrop öldürücü, kramp giderici, ağrı kesici ve iltihap iyileştirici tesirlerini keşfetmişlerdi. Nitekim Mısırlılar, ölülerini mumyalarken katran ve mür ağacının anti bakteriyel özelliklerinden faydalanmışlar; başka milletler ise, hasta odalarını biberiye ve kekik otu tütsüleyerek dezenfekte etmişlerdir. 17.yy.’da batıda vebadan korunmak için çeşitli baharatlardan hazırlanmış özel bir karışım kullanılmıştır.

Günümüzde halk hekimi diye anılan kişiler, özellikle batı dünyasında, çiçek ve baharattan elde edilen güzel kokunun insan üzerindeki müsbet tesirlerini dikkate alarak hastaları tedavi etmeye çalışmaktadırlar. Bu tedavinin gayesi, organik dengenin yeniden tesisini sağlamaktır.Kaynakwh webhatti.com:

Batı dünyasında, özellikle Fransa’da uçucu yağların anti bakteriyel özelliklerinden faydalanıldığı bilinmektedir. Fransa’da koku ile tedavi metodu, bitkilerle tedavi sınıfına dahil edilmekte, 1500 hekimin bu gaye ile kurutan cemiyete (derneğe) kayıtlı olduğu bilinmektedir.

Halk hekimi, bir bakteri kültüründe 10-15 esansı tahlil ederek en yüksek bakteri öldürme gücüne sahip üç veya dört bitki esansını tablet halinde kullanıma sunar.

Kokularla tedavide uçucu yağlar ya teneffüs edilir, ya ilaç olarak bünyeye alınır veya masaj ve banyo esnasında cilde sürülür. Mesela masaj anında kullanılan uçucu yağın bir miktarı kana nüfuz eder. Böylece koku maddeleri, saniye hızıyla ruhi gerginlikleri ve vücuttaki acıları azaltır.Kaynakwh webhatti.com:

Kokuların, vücut üzerine müsbet tesir göstermesi bekleniyorsa, bunların sürekli alınması önem arz etmektedir. Her hastanın, belirli bir süre için yarım saat boyunca teneffüs ettiği çeşitli yağlardan oluşan özel bir koku programı vardır. Özel bir cihaz ile kokuların etrafa yayılması sağlanır. Bu esnada rahatlatıcı hareketler eşliğinde koku, bizzat teneffüs edilir. Mesela lavanta kokusu, yoga yaparken derin bir rahatlamayı temin eder.

Hekimler sadece bu şekildeki tedavi usulü ile iyileşmenin gerçekleşemeyeceğini, koklamanın yanısıra şahsın bizzat hayatına çeki düzen vermesi, dengeli beslenmesi ve her türlü kötü alışkanlıklarından vazgeçmeği (mesela sigarayı bırakması) icap ettiğini bilinmektedirler.

Martin Henglein şifalı kokular üzerine bir teori geliştirmiştir. Buna göre “ıtır çiçeği biberiye, bergamot ve tefarik” temel kokular olarak kabul edilmektedir. Bundan yola çıkarak bu dört temel kokunun farklı fonksiyonları icra ettiği belirtilmektedir. Itır çiçeği, bir alışkanlığı kabul etmeye veya bunu terk etmeye yardımcı olur. Mesela sigarayı bırakmada ıtır çiçeği kokusunun rolü inkâr edilemez. Sigaraya olan iştiyak dayanılmaz şekilde artarsa, bir kerelik koklama bu arzuyu gidermektedir. Bu durum önceden on kere denenmiş dahi olsa, yine tesirli olmaktadır. Henglein’e göre biberiye, kişiyi kendini ispatlamaya ve aktif olmaya sevk ederken bergamot zihni canlılığı ve öğrenme şevkini artırır, tefarik ise kişiyi daha enerjik kılar, mekanizmasını harekete geçirir.

Koku ile tedavide tecrübenin çok önemli rolü vardır. Çünkü bu tecrübeye dayanılarak kokuların seçimi yapılır. Batı ülkelerindeki eczaneler de ve kozmetik dükkanlarında, 200-350 çeşit uçucu yağın (esans) satıldığı belirtilmektedir. Hekimler bazen aynı koku hakkında farklı özellikler bildirmektedirler. Mesela bazıları, temiz olmayan cilt için kekik otu tavsiye ederken, bazıları bundan sakınılması gerektiğini söylemektedirler. Çoğu kere esansın ağız yoluyla mı alınması, yoksa koklanması mı gerektiği hususunda bir açıklık getirilmemektedir. Aynı şekilde esansın dozu ile ilgili kesin bilgi bulunmamakla beraber bu doz umumiyetle yüksek tutulmaktadır.

İngiltere’de bir tedavi merkezini işleten Robert Tisserand, kokularla ruhî hastalıkların tedavi edilebileceği görüşündedir. Tisserand, bu esansların sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan sinyal moleküllerin (nörotransmitter) üretimine tesir ettiklerinden, rahatsızlıkları gidermeye de yardımcı olduğunu bildirmektedir. Koku morfine benzeyen “endorfin”in salgılanmasını uyararak kişide ferahlama sağlar. Bu sebeple yasemin, adaçayı, kananga, tefarik, greyfurt ve gül yağı kokusu depresyon, kendine güvensizlik ve cinsî fonksiyonların arızalanması durumlarında tavsiye edilmektedir. Aynı şekilde diğer esanslar da teskin edici veya kuvvetlendirici veyahut bağışıklık sistemini güçlendirici rol oynamaktadırlar. Bilim adamları bugüne kadar uçucu yağların tesiri hakkında çok az bilgi ortaya çıkarmışlardır. Kokuların rahatlatıcı özelliği dikkati bir yerde toplayabildiği müşahedelerden anlaşılmaktadır. Ancak beyinde nasıl ve nerede tesirli olduğu hususu ise hala muammadır.

Münih’li Prof. Hanns Hatt da, kokuların ruh ve davranış üzerine tesirini, beyindeki koku alma bölgelerinin özelliklerine bağlamaktadır.

Koku ile tedavinin zorlukları da vardır. Su buharı destilasyonu ile elde edilen bu kokular için, çok fazla bitki kullanıldığı ve bu sırada zararlı ilaç kalıntılarının bu destilat içine geçebileceği belirtilmektedir. Mesela korku ve depresyonu gidermede kullanılan nerolin yağının 1 litresi için 1-1,5 ton portakal çiçeğine ihtiyaç vardır. Ayrıca bu kokuların, bünyelerinde çok fazla sayıda (yaklaşık 400) madde ihtiva etmesi ve bunların da yıldan yıla ve yetiştiği bölgeye göre farklılıklar göstermesi de koku ile tedavinin zorluğunu ortaya koymaktadır.
,



Koku hastalıkları 5 ayrı grupta tanımlanabilir. Bunlardan anosmi denilen tam koku kaybında hasta hiçbir kokuyu alamaz. Dr. Erhun Şerbetçi Mynet okurları için yazdı.

Diğer adı hiposmi olan koku azalması (ise kokuya karşı duyarlılığın azalması ve bazı kokuları ayırt edememe durumudur. Hiperosmi denilen koku bozukluğunda ise kokuya karşı bir hassasiyet artışı söz konusudur. Parosmi ise ortamdaki kokuların olduklarından farklı algılanmaları anlamına gelir. Bu durum tipik olarak koku alma yeteneğinin azalması ile birliktedir ve bu durumdaki hastalar güzel kokuları bile kötü kokular olarak yorumlarlar. Hayalet koku alma denilen antosmi ise olmayan kokuların alınmasıdır ki bu durum bir çeşit koku halusinasyonu olarak kabul edilir. Bu durum aralıklı ya da sürekli olabilmektedir.

Koku ve tat kaybı arasındaki nasıl bir ilişki var?
Koku kayıplı hastaların üçte ikisinde tat duyusunda da kayıp görülüyor. Bu çoğu kez tat azalması şeklinde oluyor ama bazen tam tat kaybı da olabiliyor.

Koku hastalıklarının sebepleri nelerdir?
Koku hastalıklarının en sık rastlanılan sebepleri kafa travmaları, geçirilmiş olan üst solunum yolu enfeksiyonları ya da burun ve sinüs hastalıklarıdır. Bu hastalıkların her biri yaklaşık aynı sıklıklarda görülmekte ve tüm koku hastalıkları sebeplerinin %60'ını oluştururlar. Kafa travmalarının %5'inde koku kaybı görülür.

Koku hastalıkları nasıl tedavi edilir?
Koku kaybı kaza veya darbeyi takiben hemen gelişmiş, tam koku kaybı oluşmamışsa tedaviden 1 yıl kadar sonra düzelmeler olabilir. Üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarını takip eden koku kayıpları ise hastanın önemli bir şanssızlığıdır. Daha çok ileri yaşlarda görülür ve çoğu kez koku duyusunun azalması şeklinde kendini gösterir. Ama bu grup hastada kokuları yanlış yorumlama da sıkça görülmektedir. Burun ve sinüs hastalıklarına bağlı koku kayıpları ise sıkça görülür, çoğu kez koku duyusunun azalması ya da zaman zaman azalması sonra düzelmesi şeklinde görülür. Bu hastalarda koku kaybı zamanla ve yavaş gelişir ve en iyi tedavi sonuçları bu grupta alınır.

Koku kaybı geri döner mi?
Koku duyusunun geri dönmesi yıllar sonra bile olasıdır ancak tam koku kayıpları genellikle geri dönmez.

Doğuştan koku kaybı olabilir mi?
Koku kayıplarının daha az rastlanılan diğer sebeplerinden birisi doğumsal koku kayıplarıdır. Burada adeta doğuştan bir koku körlüğü söz konusudur.

Burun damlası kullanmak koku kaybına yol açar mı?
Zararsız gibi görünen burun açıcı damlalar çok uzun süre kullanıldıklarında koku duyusunun azalmasına yol açabilmektedirler.

Başka neler koku kaybına neden olur?
Toksik madde ve dumanlara bağlı olarak gelişen koku kayıpları da vardır. Bazı kanser tedavi ilaçları ve radyoterapi de koku kaybı yapabilirler. Bazı beyin tümörleri, hipofiz tümörleri, beyin anevrizmaları gibi kafa içi hadiseleri koku kaybı ile kendilerini gösterebilirler.

Psikolojik nedenlerle koku kaybı olabiliyor mu?
Koku kaybı olmadığı halde koku alamamaktan yakınan hastalar da vardır. Koku kaybı yaşayan hastaların %20'sinde ise her hangi belirgin bir sebep ortaya konulamaz.

Burun ve sinüs hastalıkları neden koku kaybına yol açıyor?
Burun tıkanıklığı yapan tüm sebepler koku duyusu ile ilgili bozukluk yaparlar. Koku bozukluğuna en sık polipli sinüzitler ve alerjik nezle ve sinüzitler yol açar. Burun içerisindeki konka şişlikleri ve ileri derecede kemik eğiklikleri de koku bozulması yapabilir. Burun içi, kafa tabanı ve sinüs tümörlerinde de koku kaybı olabilir.

Burun ve sinüs dışı hastalıklar dışında hangi hastalıklar koku kaybına neden olur?
Koku kaybı gösteren hastaların üçte ikisinde depresyon belirtileri mevcuttur. Depresyonlu hastalarda koku duyumu azalması da söz konusudur. Hayattan zevk alamama, mutsuzluk hali, içine kapanma, özgüven azalması, hafıza azalması, yorgunluk gibi belirtiler görülebilir.

Parkinson ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarda koku kaybı ilk belirtilerden birisi olabilir. Hatta uygulanan koku testleri ile bu hastalıkların erken yakalanması konusunda çalışmalar yapılmıştır. Şizofreni gibi psikiyatrik hastalıklarda koku bozuklukları görülebilir. Bazı saralı hastalarda nöbet gelmeden önce bir öncü belirti olarak ortamda bulunmayan bir koku -sıklıkla yanmış lastik kokusu gibi bir koku -alınabilir. Bazı romatizmal hastalıklarda, şeker hastalığı, karaciğer ve böbrek hastalıkları ve tiroit bezi hastalıklarında koku duyusu değişimleri olabilir. Kulak burun boğaz dışı bazı kanserler de koku kayıpları olduğu saptanabilmektedir. Gebelikte yaşanan koku duyusu ile ilgili değişiklikler herkesçe bilinmektedir.

Koku bozukluğu nasıl teşhis edilir?
Koku kayıplı hastada olası genel sebepler sorgulandıktan sonra burun tıkanıklığı, burun ve geniz akıntısı gibi belirtiler sorgulanır. Bundan sonra burun içerisi ince ve açılı endoskopların yardımı ile incelenerek burun ve sinüs içerisindeki olası sebepler araştırılır. Burun tıkanıklığı yapan tüm sebepler koku duyusu ile ilgili bozukluklar yapabilir. Gereken durumlarda hastalardan sinüs tomografisi ve/veya beyin tomografisi istenilir. Gereken durumlarda hastalara koku alma testleri uygulanır.

Koku testi nasıl yapılır?
Bu testler ya çok ayrıntılı bir şekilde ince kokuları ayırt etme yeteneği ve düzeyini saptamak için çok değişik kokuların verilmesi ile ya da daha az hassas bir şekilde kaba kokuların verilmesi ile yapılır. Burada değişik kokular test materyalinin kazınarak koklanılması ile ya da kaleme benzer bir koku salıcısının koklanılması ile yapılır.

Koku bozuklukları nasıl tedavi ediliyor?
Koku bozukluklarının tedavisi altta yatan sebebin ortaya konulması ile yapılır. En yüz güldürücü tedavi burun ve sinüs hastalıklarına bağlı olan koku bozukluklarında olmaktadır. Burun içerisine uygulanan steroidli spreyler ya da tablet ya da injeksiyon yolu ile yapılan steroid tedavileri özellikle alerjik nezle ve sinüzitli hastalarda daha fazla olmak üzere uygun hastalarda etkili olmaktadır. Ameliyat tedavisi özellikle polipli sinüzitli hastalarda uygulanan endoskopik sinüs cerrahisi ile koku bölgesinin açılması sağlanarak başarılı olmaktadır. Bazı çok ileri deviasyon gibi burun kemiği eğikliklerinde deviasyon ameliyatı gerekebilmektedir. Burun içi dokularının şişmiş olduğu alerjik nezle ya da burun damlası bağımlılığı gibi koşullarda ise lazer yada radyo frekans yardımlı girişimler burun tıkanıklığını açarak azalmış olan koku işlevini düzeltebilmektedirler.

Yeni tedavi yöntemleri mevcut mu?
Çinko, östrojen ve A vitamini tedavilerinin etkisi tartışmalıdır. Koku kaybı ile ilgili geliştirilmekte olan fakat araştırma aşamasında yeni ilaçlar da söz konusudur.

Koku kaybının tedavi edilemediği durumlar var mı?
Eğer koku kaybı tam olarak ve koku sinirlerinin kaybı nedeniyle oluşmuşsa ne yazık ki günümüzde belirgin bir tedavi şansı bulunmamaktadır.

Koku kayıplarının insan yaşamını nasıl etkiler?
Çoğu hasta koku alma duyusunun değerini ancak onu kaybedince anlamaktadır.

Koku duyusunu kaybeden kişilerde insanı, zehirli dumanlardan, sızmakta olan gazlardan ya da yangına dönüşecek bir tencere dibi tutmasından koruyan bir uyarı sistemi çalışmaz. Yine kişiler arası ilişkilerde rol oynayabilen özellikli bir duyu olarak önemli olmasına karşın koku kayıplı hastalar en çok hayat kalitelerinin ciddi bir şekilde düşmüş olduğundan yakınırlar.

Koku kaybı olan kişilerin hayatında ne gibi sorunlar yaşanır?
Koku kayıplı hastaların %73'ü yemek pişirme güçlüğü, %68'i ruh hali değişiklikleri, %56'sı iştahta azalma, %50'si kötü yemekten, %41'i kendi kokusunu alamamaktan, %30'u yemeği sürekli yakmaktan şikâyetçi olmuşlar fakat sadece %8'i iş hayatlarında sorun yaşamaktan şikâyetçi olmuştur.

Yaşa bağlı farklılıklar var mı?
Koku kayıpları gençlerde daha çok güçlüklere yol açarken yaşlılardaki incinme endişesini arttırmaktadır.

Koku kaybı cinsiyete göre değişiklik gösteriyor mu?
Koku kaybı yaşayan kadınlar bu durumdaki erkeklerden daha fazla şikâyetçi oluyorlar. Bu kokunun kadınlar için çok daha önemli olmasından kaynaklanabilir ya da kadınlar kokulu bir dünyayı erkeklere kıyasla daha anlamlı buluyorlar.

Tam koku kaybı olan hastalar neler yapmalı?
Tedavisinin günümüz koşullarında olanaklı olmadığı saptanmış koku kayıplı hastalar evlerinde yangın ve duman detektörü bulundurarak güvenliklerini sağlamalılar. Yine bu hastalar sigara içimini bırakmalılar. Yemeklerden tat alabilmeyi sağlamak açısından yemeklere ölçüsüne dikkat edilerek hardal, kırmızıbiber, ekşi ve acı soslar ilave edilebilir. Bu durumda uyarılmayan koku siniri yerine diğer sinirler uyarılmaktadır

Tat duyusu koku almanın ne gibi bir ilişkisi var?

Tatların ayırt edilebilmesi için koku alınması gerekli. Tat almayı sağlayan alıcı hücreler dilimizin belirli bölgelerinde bulunuyor. Tuzlu ve tatlı dilin ön kısımları da, ekşi yan kenarlarında, acı ise arka kısımlarında algılanır. Tat duyusu da beyne koku duyusu gibi iletilir.

Koku bozukluklarının beslenme üzerine ne gibi bir etkisi var?
Koku bozuklukları tat duyusunu olumsuz etkilediğinden bazı beslenme sorunlarının olabileceği düşüncesi yapılan çalışmalarla doğrulanmadı.

Kokunun insan davranışları üzerine etkisi nedir?
Güzel bir koku kişiyi canlandırıyor, coşku, mutluluk, öz güven gibi iyi hissetme duyguları verebiliyor. Bazı kokuların yatıştırıcı, dinlendirici etkileri var. Kokusunu beğenmediğimiz bir yere bir daha gitmek istemiyoruz. Kokusu yüzünden yaklaşmak istemediğimiz hatta sırf bu yüzden görüşmekten kaçındığımız kişiler olabiliyor. Toplu taşıma araçlarında oturacağımız yeri bile çoğu kez bu duyumuz belirliyor.

Çocuklukta çevremizde duyduğumuz korular ileri ki yaşantımızı etkiliyor mu?
Kokunun insanın anılarını canlandırıcı etkileri mevcut. En çok çocukluk yıllarında ve ev ortamında alınmış kokularla yeniden karşılaştığında güçlü bir hafıza canlanması oluyor.

Kokular insan yaşamını olumlu ya da olumsuz etkiliyor mu?
Koku ile ilgili çalışmaların en karışık ve heyecan verici kısmı davranış ve duygular üzerine olan etkileri ya da bunun tam tersi olarak duygulanmalar sırasında koku duyumunun etkilenmesi üzerinedir.

Araştırmacılar matematik problemleri çözmekte olan gruplar üzerinde çalışmışlar. Çözüm öncesi lavanta kokusu verilen grup diğer farklı kokular verilen gruba kıyasla daha sakin ve hızlı bir şekilde ve daha az hata ile problemleri çözmüşlerdir. Uykusuzluk sorunu olan yaşlılarda da lavanta kokusu verilenler, uyku hapı alanlardan daha erken uyguya dalmış ve daha uzun uyumuşlardır.

Koku ile ilgili meslekler var mı?
Parfüm ve şarap üretiminde çalışan ve ürünleri denetleyen koku alma hassaları gelişmiş kişilere bu camiada kısaca "burun" denilir. Bu "burunlar" yıllar içerisinde yetişir ve koku ayırt edebilme yetenekleri ortalamanın çok üzerine çıkmıştır. Burada kalıtsal bir eğilim de söz konusu olabilir. Babadan oğla aktarıldığı sıkça görülür.

Bu tür kişilere en yapmalarını önerirsiniz?
Bu tür meslek mensupları burunlarına gözleri gibi bakmak zorundadırlar. Ağır sigara içme alışkanlığı koku duyusu üzerine olumsuz etkili olduğu unutulmamalıdır. Koku kaybı şanssızlığına uğrayan bu meslek mensupları artık çalışamazlar. Bunun istisnası aşçılarda görülmüştür. Deneyimli bir şef yemek tariflerini harfiyken uygulayarak çalışmasını sürdürebilmektedir.

Koku duyusunu nasıl gelişir?
Her insanın koku alma yeteneği farklıdır. Fakat bunun geliştirilmesi olanaklıdır. Koku eğitimi bebeklikten başlar. Annesinin ve babasının kokusu bir bebek için kokunun mutluluğa çıkardığı yolun başlangıcıdır. Koku molekülleri ağırdır ve bu yüzden yere yakındır. Çimenlerin üzerinde, bitkilerin arasında ve toprağa yakın çok ilginç kokular vardır. Emekleyen bir bebek için bir koku cenneti yaratmak olanaklıdır. Kokunun ince nüanslarla ayırt edilmesi çok seçici ve yüksek bir işlevin sonucudur. Ama toplumsal anlamda hep bunun tersi işlenmiştir insanlara. Örneğin çevresindekileri özellikle yemekleri koklayıp duran bir çocuğa aileler yeni bir koku keşfediyor olmasını kutlayacakları yerde bunun kibar bir hareket olmadığını söyleyerek tekrarlamamasını isterler. Böylelikle evrimsel olarak zaten körelmiş bir duyu toplumsal olarak da bastırılmış olmaktadır.

Koku duyusunu özel bir eğitimle geliştirmek mümkün mü?
Beyin her zaman algılama duyarlığına sahiptir ve kokuya açık olursanız yani onu arar bulursanız koku ayırt etme yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. Her bir burun deliği kokuları farklı saptayabilir. Bu neden iki burun deliğine sahip olduğumuzu açıklayabilir. Beynin duyuları stereo aldığı bilinmektedir. Her bir koku molekülünün kendi reseptörüne ulaşmasını kolaylaştırmak adına iki taraflı koku alma alışkanlığını geliştirmek önerilebilir.
 
Koku duyusunun, diğer dört duyudan farkı nedir?
Koku dışında başka hiç bir duyu çalışırken beynin başka bir işini engellemez. Örneğin bakarken konuşabiliriz ya da düşünebiliriz, müzik dinlerken kitap okuyabiliriz. Oysa koklarken konuşamayız. Kitap okurken odaya verilen kokuyu alamayız. Bu yüzden koku duyumuzu en iyi kullanmak istediğimizde çevresel faktörlere dikkat ederek tüm dikkatimizi koku almaya vermemiz gereklidir. Bir koku çeşidi bir kez öğrenildiğinde kolay kolay unutulmaz.

Koku duyusun cinsellikle ilişkisi var mı?
Araştırıcılar koku ile seks arasındaki ilişkiyi çalışırlarken "feromon" adını verdikleri bir maddeyi buldular. Bu kelimenin kökeni eski Yunancada "ferein: geçirmek, aktarmak ve "hormon: heyecan kelimelerinden geliyor. Feromonlar salgılandığı aynı türün canlılarını etkilemekte ve çoğu canlıda burun boşluğu orta bölmesindeki bir yerden algılanılarak beyine iletiliyor.

Bazı araştırmacılar burun içerisindeki bu bölgeyi 6.duyu olarak tanımlıyorlar. Bununla birlikte bu bölgenin işlevleri hala kesin olarak anlaşılamadı.

Kokular cinsel hayatımızı nasıl etkiliyor?
Kraliçe arıdan tutun yengeçlere varıncaya kadar çok değişik canlı türünün feromon salgılayarak kendi bölgelerini işaretledikleri düşünülüyor. Feromonların insan davranışları üzerine olan etkileri incelendiğinde ilginç sonuçlar çıktı.

Örneğin bir çalışmada yatılı kız okullarında kalanların adet zamanlarının aynı günlerde olduğu saptandı. Eş seçiminde koku ve ten uyumunun önemi çok eskilerden beri konuşulmaktadır. Parfüm kullanımın çekicili arttırdığı herkesçe biliniyor. Sadece ABD'de ünlü bir parfüm markasının yıllık cirosu 6 milyar dolar.

Koku bozukluğu tedavisini gelecekte nasıl olacak?
Koku kayıplarının tedavisinde kök hücre ile onarımlar önemli bir rol oynayabilir. Koku bölgesi çok değişik amaçlarla bir kök hücre temin etme yeri olabilir. Koku duyusunun tam olarak aydınlatılması beynin nasıl çalıştığını anlamak açısından çok yararlı olacaktır. Koku ile ilgili bilgilerimiz arttığında nasıl yaşadığımıza dair bilgiler de elde etmiş olacağız.

Burundaki koku bölgesi bir kök hücre yatağı mı?
Araştırmacılar hiç beklemedikleri bir yerde erişkindeki koku bölgesinde bol miktarda kök hücre bulunduğunu saptadılar. Daha önceleri bu hücrelerin sadece kemik iliği ve beyinde bulundukları düşünülmekteydi. Kök hücreler bilindiği gibi son yıllarda organ nakilleri ve organ onarımları için kullanılıyor. Araştırmacılar deney hayvanlarında burundan aldıkları kök hücreler ile böbrek, karaciğer, kalp ve sinir dokusu geliştirmeyi başarmışlar. Bu çalışmalar şimdilik deneysel olarak yürütülüyor ancak gelecekte KBB Uzmanlarının koku bölgesinden diğer uzmanlık alanlarının isteği üzerine alacakları doku parçası çok işe yarayacak gibi gözüküyor. Bu yüzden burnumuza iyi bakmamız gerekiyor çünkü ileride bir doku bankası olarak da ona ihtiyacımız olabilir.

Lavanta, yasemin, gül, iğde, papatya gibi kokular stresten kaynaklanan baş ağrılarını rahatlatmak
amacıyla önerilir.

NOT: Baş ağrısı çok ani ve şiddetli bir şekilde başlıyorsa, görmede bozukluk, dengede bozuklukla ortaya çıkıyor ve gittikçe şiddetleniyorsa mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.
Aromaterapi
Aromaterapi, tamamlayıcı ve koruyucu hekimlik yöntemidir. Vücutta oluşan zihinsel ve fiziksel dengesizlikleri gidermek, vücut sağlığını ve zindeliğini korumak için kullanılır.
Aroma-Terapi, bitkisel aromalı yağların tedavi amacı için kullanılmasıdır. Aromaterapi çok eskiye dayanan bir tedavi yöntemidir. Köklerini Hindistan ve Çin uygarlıklarında görebiliriz. Mısırlılar ise aroma yağlarını mumyalamada ve ayinlerde kullanmışlardır. Bitkisel öz yağlar çok yoğun, aromatik kokulu, aktif ve kimyasal yapısı çok zengin uçucu sıvılardır. Bitkisel yağlar elde edildikleri bitki gruplarına bağlı olarak antiseptik antiviral etkilere sahiptir. Yatıştırıcı veya uyarıcı, ağrı giderici veya kas gevşetici, zehir atıcı, nefes açıcı, sinir sistemini dengeleyici, depresyon ve uykusuzluk giderici, hafızayı güçlendirici, hücre yenileyici gibi etkileri bulunur. Ayrıca spesifik rahatsızlık ve dengesizlikleri gidermede tedavi edici ve tamamlayıcı etkiler yaratır.
Bitkisel yağlar ilaç gibi spesifik bir organ veya sistemi etkilemez,bitkisel yağlar sorunlu bölgelere ulaşarak bir bütün olarak etki yaparlar. Yağ özleri bitkilerin hormonu sayılır ve bizim vücudumuzdaki hormonlara eş değerde bir görev üstlenir. Uçucu yağ özleri, elde edildikleri bitkilerin yapısına göre insan vücudunda iyileştirici etki yaratır. Aromaterapi tıbbi bir tedavi değildir ve hastalıkların tedavisi için kullanılmaz. Aromaterapi destekleyici etki yapar ve vücudun dengesine kavuşması için çalışır. Örneğin aromaterapi ile bir karaciğer hastalığını tedavi edemezsiniz,ancak aromatik terapi vücudun bütününe yöneleceğinden belli yağları kullanarak tüm vücut için olduğu gibi karaciğer içinde olumlu sonuçlar alabilirsiniz. Verdiği sonuçlar lokal olmaktan çok bütüne yöneliktir. Tıbbi müdahaleyi gerektirmeyen bir dizi problemleri gidermek veya tamamlayıcı etki yaratmak için çok yönlü iyileştirici etkileri vardır.
İnsanın ruhsal durumunu belirleyen beyindeki merkezler, koku merkezlerinin hemen yanında ve onunla bağlantıdadır. Bu da güzel kokuların nasıl olup ta bizi bu kadar etkilediğinin en önemli göstergelerinden biridir.
HANGİ SORUNLARDA AROMATERAPİDEN FAYDALANABİLİRSİNİZ ?
Stres
Anksiyete
Huzursuzluk, tedirginlik
Baş ağrısı/ migren
Eklem iltihaplanmaları/ romatizma
Deri şikayetleri,cilt sorunları
Regl sıkıntıları
Menopoz ile ilgili sorunlar
Solunum sorunları
Kulak, burun, boğaz sorunları
Selülit ve kilo problemi
Sindirim sorunları
Spor yaralanmaları, kas ve eklem rahatsızlıkları
Bel ve sırt ağrısı
Psikolojik sorunlar
Enerji azlığı, halsizlik
Aşırı gerginlik,uyku sorunları
HANGİ YAĞLAR NE İŞE YARAR?
BERGAMOT:Stres ve yorgunluğu giderici ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiricidir. Egzama tedavisinde de kullanılır. İştah arttırıcı ve safra söktürücü etkisi vardır. Ayrıca çayda lezzet ve koku verici olarak da kullanılır. Moral yükseltici ve sakinleştirici bir yağ olan bergamot, öfke ve hayal kırıklığını giderir, özellikle endişe ile oluşmuş depresyonda mükemmel sonuç verir.
LAVANTA:Ağrı keser, mikrop kırıcı; sakinleştirici, dengeleyici, tüm cilt sorunlarına birebir, baş ağrısı, böcek sokmalarına karşı, yanıkları iyileştiren, yatıştırıcı, huzursuzluk, korku, uykusuzluk, panik ve depresyon için çok yararlıdır. Parfümeri sanayiinde de kullanılır. İnfüzyon yoluyla antidepresyon ve uykusuzluğa iyi gelir. Vücuttaki kötü kokuları giderir, antiseptik olarak kullanılır. Romatizmaya iyi gelir. Saçtaki sirkeleri gidericidir.
PAPATYA :Fiziksel ve ruhsal bir rahatlatıcı olan papatya, depresyon, korku, histeri ve gerilimi yatıştırır. Endişe içinde olanlar için yatıştırıcıdır. Tedirginlik, huzursuzluk,öfke ve sabırsızlık durumlarında sükunet verir. Bademcik ve diş iltihabında kullanılır. Cilt için oldukça faydalı bir yağdır.
OKALİPTÜS:Kişiye konsantrasyon ve zihin açıklığı sağlar. Enerjilerin dengesiz olduğu durumlarda kullanılır. Kabızlık,öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, romatizma ve selülit de etkilidir. Bronşit,astım gibi akciğer hastalıklarında ve gribal enfeksiyonlarda kullanılır.
REZENE:Sıkıntılı zamanlarda güç ve cesaret verir. Stresli zamanlarda tepki olarak yeme sonucu oluşan oburluk ve alkolizm için kullanılır. Midevi rahatsızlıkları giderir, gaz söktürücü ve s�
 Kaynak:Reikiturk.com
Şifalı Bitkilere Genel Bakış
Bitkiler yüzyıllardır birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlığın tedavisinde kullanılagelmiştir. Şifalı bitkiler içerisinde aromatik otlar, çiçekler ve ağaçlar en çok bilinenleridir. Araştırmalar, bitkilerin tedavi edici özellikleri olduğunu bilimsel olarak da kanıtlamıştır.
Aromaterapi
Aromaterapi, bitkisel öz yağların kimyasal yapısı ve enerjilerinden faydalanan ve masaj, teneffüs (buğu), kompres, banyo ve diğer yollarla uygulanmasını içeren, sağlık ve güzelliği destekleyen doğal bir terapidir. Bitkisel öz yağlar, aromatik bitkilerden buhar-damıtma yoluyla elde edilen konsantre yağlardır. Bu öz yağlar günlük yaşamda genellikle kullanılan diğer vücut yağlarının aksine, cilt tarafından çok kolay emilen, çok güçlü etkileri olan ve dikkatle kullanılması gereken yağlardır.
Uzman uygulamalarla Aromaterapi gerek fizyolojik sorunların gerekse stres kaynaklı duygusal problemlerin çözümü için destek sağlar. Aromaterapi beden ve aklın bir bütün olarak değerlendirildiği bütünlükçü -holistik- bir yaklaşımdır. Günümüzde özellikle destekleyici terapi yöntemleri arasında Aromaterapi’nin önemli bir yeri olduğu kabul görmektedir.
Koruyucu sağlığın genelde hastalıklardan korunmak için bedeni güçlendirmeye dayandığı bilinmektedir. Aromaterapi'den faydalanmak için çok belirgin bir şikayetinizin olması gerekmez. Günümüzün stresli yaşam biçiminden kurtularak sağlıklı bir ruh, beden ve zihin gücüne sahip olmak için de Aromaterapi'den yararlanabilirsiniz.
Uygulama
Aromaterapi, terapistinizin sağlığınız ve yaşam tarzınız ile ilgili soruları içeren konsültasyonu ile başlar. Konsültasyon, sıkıntılarınızın tespit edilmesi ve size gereken terapinin en etkin şekilde verilmesi için çok önemlidir. Terapistiniz tarafından önerilecek bitkisel öz yağlar da yapılan bu konsültasyon ışığında belirlenir. Her bitkisel öz yağın belirli özel bir işlevi vardır. Kimi öz yağlar rahatlatırken, kimileri de toksin atmak suretiyle canlandırır. Aromaterapi, masajın rahatlatıcı etkisi ile öz yağların iyileştirici özelliklerini birleştirir. Bitkisel öz yağlar, yüzü ve saçı da içeren tüm vücuda değişik masaj teknikleriyle uygulanır.
Elementler ve Özyağlar



Mevsimler ve Özyağlar



Haftanın Günleri ve Özyağlar

Kristaller ve Özyağlar

Gezegenler ve Özyağlar


Çakralar ve Özyağlar


Renkler, Çakralar ve Özyağlar

Aromaterapi nedir?
Aromaterapi, bitkisel öz yağların kişinin fiziksel, duygusal ve ruhsal sağlığı ve güzelliği için bedene en etkin uygulama yöntemi masaj ile uygulanmasıdır.
Sorulara dönüş
Aromaterapi’nin tarihçesi ne kadar eskilere dayanır?
Aromaterai'nin tarihçesinin 5 bin yıl öncesine dayandığı söylenebilir. Örneğin gülün, X. yüzyılda İbn-i Sina tarafından distile edildiği bilinmektedir. Aromaterapi, son 30-40 yıl öncesinde yeniden keşfedilmiştir.
Sorulara dönüş
Aromaterapi’de kullanılan bitkisel öz yağlar nedir?
Bitkisel öz yağlar, özellikle aromatik (kokulu) bitkilerin buhar, damıtma yoluyla elde edilen konsantre yağ özleridir. Bitkisel yağ özleri, günlük yaşamda kullandığımız yağların aksine, cilt tarafından çok kolay emilen çok güçlü etkileri olan ve çok dikkatli kullanılması gereken yağlardır. Sözü edilen bitkisel öz yağlar, bitkilerin kendilerini korumaları, çoğalmaları ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için ürettikleri özlerdir.
Bitkisel öz yağlardan iki yönde faydalanılır. Birincisi, bitkisel öz yağlar, kokusal hafızamızı harekete geçirirerek duygusal ve psikolojik anlamda; ikinci olarak da, kimyasal aktif içerikleri nedeniyle fizyolojik sıkıntılar açısından da etkili olurlar. Sözgelimi gül yağı, 300’e yakın aktif içerik taşır.
Sorulara dönüş
Aromaterapi nasıl uygulanır?
Aromaterapi şu yollarla uygulanır:
Masaj yoluyla: Masajın iyileştirici ve dinlendirici özelliği sayesinde insanlar rahatlatılır ve böylece bitkisel öz yağlar sisteme daha çabuk girerek emilim gerçekleşir.
Kompres yoluyla
Teneffüs/Buğu yoluyla
Banyo yoluyla
Mekanın kokulandırılmasıyla
Sorulara dönüş
Aromaterapi ne gibi sıkıntılara iyi gelir?
Aromaterapi, aşağıdakiler de dahil, pek çok sıkıntıya iyi gelir.
Kas, Kemik ve Eklem Sorunları
Bel ve sırt ağrısı
Eklem iltihaplanmaları/ romatizma
Spor yaralanmaları, kas ve eklem rahatsızlıkları (burkulma, incinme vb.)
Stres Kaynaklı Sorunlar
Stres, anksiyete, huzursuzluk, tedirginlik, gerginlik, uykusuzluk
Deri şikayetleri, (deri kaşıntıları ve döküntüleri, egzama vb.)
Başağrısı/ migren
Kadın Sağlığı
Regl sıkıntıları (sancılı regl ağrıları, aşırı kanama, reglden kesilme vb.)
PMS (regl öncesi gerginlik, şişkinlik, huzursuzluk vb.)
Menopoz ile ilgili sorunlar (ani hormonal değişiklikten kaynaklanan terleme, sıkıntı, gerginlik, şişkinlik vb.)
Hamilelikteki Sıkıntılar
Rahatlayamama
Bel ve sırt ağrıları
Bacaklarda şişme
Diğer Rahatsızlıklar
Solunum sorunları (astım, bronşit vb.)
Dolaşım sorunları (tansiyon, baş dönmesi vb.)
Sindirim sorunları (kabızlık, hazımsızlık vb.)
Kulak, burun, boğaz (sinüzit, kulak ağrısı vb.)
Selülit ve kilo problemi
Sorulara dönüş
Aromaterapi kim tarafından ne kadar sıklıkla uygulanmalıdır?
Aromaterapi her şeyden önce gerçek bir Aromaterapist tarafından uygulanmalıdır. Çünkü bitkisel öz yağlar çok yoğun ve dikkatli kullanılması gereken yağlardır. Terapi öncesi yapılan öngörüşme sonunda belirlenen ihtiyaca göre haftada bir uygulanması yeterlidir. Bu arada, Aromaterapi’nin etkisi zaten, uygulamadan sonra bir kaç gün sürecektir.
Sorulara dönüş
Aromaterapi, kimlere uygulanabilir/uygulanmalıdır?
Yukarıda da değindiğimiz gibi bir çok fizyolojik sıkıntının yanısıra Aromaterapi duygusal ve ruhsal sıkıntılar için de oldukça yararlıdır. Aromaterapi’den faydalanmak isteyen bir kişinin belirli bir şikayeti olması gerekmez. Kişinin sağlığını koruması için derin dinlenerek Aromaterapiden faydalanması mümkündür.
Sorulara dönüş
Aromaterapi kimlere uygulanmamalıdır/uygulanamaz?
Aromaterapi’nin, bebeklere, hamilelere ve alerjik bünyeye sahip insanlara uygulanmaması gerekir. Bu nedenle, Aromaterapist terapiye başlamadan önce, kişinin sağlık durumunu ve sağlık geçmişini içeren bir öngörüşme yapar.
Sorulara dönüş
Aromaterapi, bitkisel ilaç olarak kabul edilebilir mi?
Bitkisel ilaçların çoğunun içeriğindeki aktif maddelerin, diğer ilaçlar gibi nelere iyi geldiği bellidir. Kullanılan bitkisel öz yağların da aktif içeriği ve nelere iyi geldiği bilinmektedir. Bu anlamda Aromaterapi’de kullanılan bitkisel öz yağlar ile bitkisel ilaçların aralarında çok temel fark yoktur.
Güvenli Aromaterapi
• Kendinizi bitkisel yağların koku ve cazibesine kaptırmadan önce…
Aromaterapi güvenli ve doğal bir destekleyici tedavi şekli olmakla birlikte, kullanılan yağların organizma üzerindeki etkileri dolayısıyla ancak belirli kurallara uygun olarak uygulanması durumunda güveni olacaktır.
Aromaterapik yağların kalp ritmini arttırabileceği, tansiyonu yükseltip/azaltabileceği, kadınlarda adet kanamasını arttırabileceği, düşüklere sebebiyet verebileceği ve daha pek çok özelliği göz önünde bulundurulduğunda, aromaterapinin sadece bilinçli bir şekilde kullanımı öngörülebilir. Burada da aromaterapi konusunda ihtisas sahibi bir hekimin önerileri doğrultusunda kullanımı önem arz etmektedir. Eğer bitkisel yağların güzel kokularına kapılarak organizma üzerindeki olası etkilerini gözardı ederseniz, o t
 
‎1-) Aroma yağı:
Kişi çok sevdiği eter yağından 8-10 damla aroma lambasının üstündeki suya ilave edilir ve suyun altındaki mum yakılır. Suyun ısdınması ile birlikte içindeki eter yağıda buharlaşır ve odaya yayılarak güzel bir koku verir. Limon ve gül yağından 8-10 damla yeterli gelirken, laden ve topalak yağı çok ağır olduğundan ancak 1-2 damla yeterlidir.

2-) Masaj yağı:
Bazı eter yağılarının ise masaj yağı olarak kulanılmasının çok güzel etkileri olur. Eter yağlarından 1 ml alınır ve 49 ml ana yağ ile karıştırılır. Ana yağı zeytin yağı, badem yağı ve jojoba yağı olabilir. Ana yağın seçimi eter yağına göre farklı olabilir. Ana yağdan 49 ml ve eter yağından 1 ml ile karıştırılark masaj yağı eldeedilr.

3-) Enhelesyon yağı:
Genelikle nefes yollerı rahatızlıklarına etkili olan eter yağları secilir ve bunların özel karışımı ile iksirler elde edilir. Eter yağından 10 ml 90 ml %96’lık alkolle (etil alkol) karıştırılır ve buna 200 ml damıtılmış su ilave edilerek %32’lük inceltilmiş eter yağı eldeedilir. Bu şekilde inceltilen eteryağı enhelasyonda veya dezodorizan (fena kokuları yok edici) olarak kulanılır.
Bu alanda oldukça çok natürel ilaçı eczanelerden teminetmek mümkündür. Mesela: 10 ml nane yağı (Eter yağı) ve 5 ml okaliptus yağı 85 ml alkollü (Etanol) (Fahrenberg, Selg ve ekibi) karıştırıldıktan sonra eldeedilen bu iksirle başağrısı ve migren rahatsızlığı olan hastaların şakaklarına 2-3 damlama günde 3-4 defa sürülmesi ile hastaların rahatladığı tesbitedilmiştir.

Eter yağlarını özelikleri: Burada adı geçen hiç bir bitkinin eter yağının etkisi Aloe Vera, Noni ve Aloxi’nin etkisi ile karşılaştırmak mümkün değildir. Örneğin limon tansiyon düşürücü, fakat tansiyonun sebep olan etkenleri ortadan kaldırıcı özeliği yoktur. Budan dolayı etkisi kalıcı değil geçicidir. Oysa Aloe vera, Tahitian Noni veya Aloxi sebebi ortadan kaldırıcı vede vücudun bütün hücrelerini yenileyici (rejenerasyon) özeliğe sahiptirler. Bu nedenle ne kimyasl nede bitkisel hiç bir ilaç bu iki doğal ilaçın yerini alamaz.

1-) Deri bakımı için eter yağları:
Antimikrobik: Kekik, adaçayı, mele, karanfil, lavanta, limon, terpentin okaliptus
İltihapları önleyici: Papatya, lavanta, civanpercemi
Antimikozit (Mantarları yokedici): Lavanta, mirra, mele, civanpercemi
Haşerelere karşı: B. Itır, karanfil, sedir, civanpercemi, okaliptus
Yara iyileştirici: Lavanta, günlük, gül, neroli, papatya
Dezodorizan (kötü kokuyu yok edici): Selvi, ardıç, limonçayırı, kekik, adaçayı

2-) Sindirim rahatsızlıklarında eter yağının etkisi:
Krampları çözücü: Nane, kimyon, papatya, turunç, rezene
Şişkinliğe karşı: Turunç, nane, reyhan, rezene
Safra arttırıcı: Nane, lavanta, kimyon
Karaciğeri güclendirici: Nane, lavanta, biberiye
İştah açıcı: Turunç, zencefil, anasom, melekotkökü, portakal

3-) Kandolaşımı, kas ve eklem rahatsızlıklarında eter yağını etkisi:
Tansiyon düşürücü: Limon, ylang-ylang, mercanköşkü, lavanta
Tansiyon yükseltici: Biberiye, kekik, okaliptus, nane
Lenefleri çalıştırıcı: Huş, Greyfurt, rezene, limon

4-) İdrar yolları, cinsel organlar ve hormon rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri:
Krampları çözücü: Misk adaçayı, lavanta, yasemin, papatya
Antimikrobik: Mela, bergamiye, sandelodunu, papatya
Cinsel gücü arttırıcı: Kakule, neroli, yasemin, gül, ylang-ylang, misk adaçayı
Süt arttırıcı: Anason, rezene, yasemin, kimyon
Rahimi kuvvetlendirici: Mirra, gül, günlük, oğulotu, yasemin
Adet düzenleyici: Misk adaçayı, rezene, nane, papatya

5-) Nefesyolları rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri:
Balğam söktürücü: Terpentin (çam yağı), kekik, mirra, rezene, çam, okaliptus, sandelodunu
Antimikrobik: Huş, greyfurt, limon, rezene

6-) Sinir sistemini kuvvetlendirici eter yağları:
Teskin edici: Bergamiye, limon, oğulotu, papatya, lavanta
Uyarıcı: Neroli, nane, ylang-ylang, yasemin, reyhan
Sinirleri güçlendirici: Oğulotu, lavanta, biberiye, ardıç, papatya, misk adaçayı

7-) İmmün (bağışıklık) sistemini kuvvetlendirici eter yağları:
Ateş düşürücü: Adaçayı, nane, limon, reyhan
Terletici: Biberiye, kekik, papatya
Nasıl ve neden Aromaterapi...

Aromaterapik uygulamalar hastalığa tek başına çare bulmaktan öte, gerek vücut ve gerekse ruh sağlığı için geniş kapsamlı bir etkileşim oluşturarak tedavi öngören uygulamalardır.

Vücut ve ruh, aromaterapide bir bütün olarak ele alınır ve herhangi birinde meydana gelen bir rahatsızlık veya düzensizliğin diğeri üzerinde de olumsuz etkiler oluşturacağı kabul edilir.

Organizmada dengeyi amaçlayan aromaterapi, vücut ve zihni uyarmak yoluyla kendi kendini desteklemesi ve iyileştirmesi esasına dayanır.

Bu kapsamda, her hastanın kendine özgü bir hastalık seyri ve dolayısıyla kendine özel bir aromaterapik uygulaması varolmaktadır. Bu şekilde, iki ayrı kişide görülen aynı hastalığın tedavisi birbirinden farklılıklar gösterebilmektedir.

Standart tedavi usulleri aromaterapi için de varsayılmakla birlikte, bu şekildeki uygulamalar hastalığa ait göstergeleri bastıracak ancak hastalığın ortaya çıkmasını engelleyemeyecektir.

Aromaterapi, hastalığın seyrine yönelik doğru yağların birleşimi ile oluşan bir tedavi öngörse de, bu tedavinin kapsamı sadece ele alınan hastalığın tedavisine yönelik olmakla kısıtlanmamakta, aynı şekilde hastayı etkileyebilecek çevresel (stres, çevresel kirlilik, diet, spor, vb.) faktörler de göz önünde bulundurulmaktadır.

Aromaterapi, bilgi ve beceri ile uygulandığında güvenilir ve zararsız bir destekleyici tedavi şeklidir. Ancak, bazı bitki türlerinin yağlarının oldukça zehirli olduğu unutulmamalıdır. Örneğin, bir çay kaşığından bile az miktarda okaliptus yağının ağız yolula alınması muhtemel ölüme sebebiyet verecektir. Zehirli olmayan ölçülerde bile aromaterapi esaslarına uygun olarak kullanılmayan bazı yağlar, organizmaya zarar verebilir.
AROMATERAPİ VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ

Aromatiklerin Psikolojisi

Aromatik maddeler, çok eski zamanlardan beri psikolojik etkileri için kullanılmıştır. Bir çok kayıt, bu maddelerin gerek parfüm olarak, gerekse Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarına ait dini törenler ile tarih boyunca günümüze kadar gelmiş olan çeşitli kullanım alanlarına tanıklık etmektedir. Aromatik maddeler oldukça uzun süredir cinsel çekicilik ya da dini duyguların uyandırılması için kullanılsa da, psikoloji ve koku arasındaki ilişki üzerine çok az modern araştırma mevcuttur.

Açıktır ki evrimsel olarak bakıldığında, koku, duyularımız içerisinde en ilkel ancak en önemli olanıdır. Ceninde koklama sistemine ait hücreler beyin hücrelerinden daha önce gelişirler ve koku alma sinirleri vücutta yenilenmeye uğrayan tek sinir hücreleridir.

Bu ve bununla birlikte diğer bir çok anotomik özelliği, bu duyunun ruhsal durum ile sıkıca bağlı olmasını sağlar. Koklama; beyinle dış dünya arasındaki en doğrudan bağlantıdır. İçgüdü, ruh hali, hafıza, duygular ve de hormonal sistem ile de yakından ilişkilidir.

Kokuların ruhsal durumumuzu etkilediği hepimiz tarafından bilinir.

Bazı kokular zevk verir, bazıları sadece birini etkilerken, diğerleri duyguların belli belirsiz gölgelerini çağrıştırır, bir kısmı bir anının canlanmasını sağlarken, bazı kokular refleks uyarısı nedeni ile korkunç olabilir ve hatta kusmaya yolaçabilir.

Cinsel açıdan çekici hoş kokulu kimyasalların-pheromene- hayvan yaşamında-insan da dahil- genellikle de bilinçaltı etkilerinin varlığının keşfi bilimsel tutuculara bile kokunun davranış ve
‎1-) Aroma yağı:
Kişi çok sevdiği eter yağından 8-10 damla aroma lambasının üstündeki suya ilave edilir ve suyun altındaki mum yakılır. Suyun ısdınması ile birlikte içindeki eter yağıda buharlaşır ve odaya yayılarak güzel bir koku verir. Limon ve gül yağından 8-10 damla yeterli gelirken, laden ve topalak yağı çok ağır olduğundan ancak 1-2 damla yeterlidir.

2-) Masaj yağı:
Bazı eter yağılarının ise masaj yağı olarak kulanılmasının çok güzel etkileri olur. Eter yağlarından 1 ml alınır ve 49 ml ana yağ ile karıştırılır. Ana yağı zeytin yağı, badem yağı ve jojoba yağı olabilir. Ana yağın seçimi eter yağına göre farklı olabilir. Ana yağdan 49 ml ve eter yağından 1 ml ile karıştırılark masaj yağı eldeedilr.

3-) Enhelesyon yağı:
Genelikle nefes yollerı rahatızlıklarına etkili olan eter yağları secilir ve bunların özel karışımı ile iksirler elde edilir. Eter yağından 10 ml 90 ml %96’lık alkolle (etil alkol) karıştırılır ve buna 200 ml damıtılmış su ilave edilerek %32’lük inceltilmiş eter yağı eldeedilir. Bu şekilde inceltilen eteryağı enhelasyonda veya dezodorizan (fena kokuları yok edici) olarak kulanılır.
Bu alanda oldukça çok natürel ilaçı eczanelerden teminetmek mümkündür. Mesela: 10 ml nane yağı (Eter yağı) ve 5 ml okaliptus yağı 85 ml alkollü (Etanol) (Fahrenberg, Selg ve ekibi) karıştırıldıktan sonra eldeedilen bu iksirle başağrısı ve migren rahatsızlığı olan hastaların şakaklarına 2-3 damlama günde 3-4 defa sürülmesi ile hastaların rahatladığı tesbitedilmiştir.

Eter yağlarını özelikleri: Burada adı geçen hiç bir bitkinin eter yağının etkisi Aloe Vera, Noni ve Aloxi’nin etkisi ile karşılaştırmak mümkün değildir. Örneğin limon tansiyon düşürücü, fakat tansiyonun sebep olan etkenleri ortadan kaldırıcı özeliği yoktur. Budan dolayı etkisi kalıcı değil geçicidir. Oysa Aloe vera, Tahitian Noni veya Aloxi sebebi ortadan kaldırıcı vede vücudun bütün hücrelerini yenileyici (rejenerasyon) özeliğe sahiptirler. Bu nedenle ne kimyasl nede bitkisel hiç bir ilaç bu iki doğal ilaçın yerini alamaz.

1-) Deri bakımı için eter yağları:
Antimikrobik: Kekik, adaçayı, mele, karanfil, lavanta, limon, terpentin okaliptus
İltihapları önleyici: Papatya, lavanta, civanpercemi
Antimikozit (Mantarları yokedici): Lavanta, mirra, mele, civanpercemi
Haşerelere karşı: B. Itır, karanfil, sedir, civanpercemi, okaliptus
Yara iyileştirici: Lavanta, günlük, gül, neroli, papatya
Dezodorizan (kötü kokuyu yok edici): Selvi, ardıç, limonçayırı, kekik, adaçayı

2-) Sindirim rahatsızlıklarında eter yağının etkisi:
Krampları çözücü: Nane, kimyon, papatya, turunç, rezene
Şişkinliğe karşı: Turunç, nane, reyhan, rezene
Safra arttırıcı: Nane, lavanta, kimyon
Karaciğeri güclendirici: Nane, lavanta, biberiye
İştah açıcı: Turunç, zencefil, anasom, melekotkökü, portakal

3-) Kandolaşımı, kas ve eklem rahatsızlıklarında eter yağını etkisi:
Tansiyon düşürücü: Limon, ylang-ylang, mercanköşkü, lavanta
Tansiyon yükseltici: Biberiye, kekik, okaliptus, nane
Lenefleri çalıştırıcı: Huş, Greyfurt, rezene, limon

4-) İdrar yolları, cinsel organlar ve hormon rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri:
Krampları çözücü: Misk adaçayı, lavanta, yasemin, papatya
Antimikrobik: Mela, bergamiye, sandelodunu, papatya
Cinsel gücü arttırıcı: Kakule, neroli, yasemin, gül, ylang-ylang, misk adaçayı
Süt arttırıcı: Anason, rezene, yasemin, kimyon
Rahimi kuvvetlendirici: Mirra, gül, günlük, oğulotu, yasemin
Adet düzenleyici: Misk adaçayı, rezene, nane, papatya

5-) Nefesyolları rahatsızlıklarına karşı eter yağının etkileri:
Balğam söktürücü: Terpentin (çam yağı), kekik, mirra, rezene, çam, okaliptus, sandelodunu
Antimikrobik: Huş, greyfurt, limon, rezene

6-) Sinir sistemini kuvvetlendirici eter yağları:
Teskin edici: Bergamiye, limon, oğulotu, papatya, lavanta
Uyarıcı: Neroli, nane, ylang-ylang, yasemin, reyhan
Sinirleri güçlendirici: Oğulotu, lavanta, biberiye, ardıç, papatya, misk adaçayı

7-) İmmün (bağışıklık) sistemini kuvvetlendirici eter yağları:
Ateş düşürücü: Adaçayı, nane, limon, reyhan
Terletici: Biberiye, kekik, papatya
Nasıl ve neden Aromaterapi...

Aromaterapik uygulamalar hastalığa tek başına çare bulmaktan öte, gerek vücut ve gerekse ruh sağlığı için geniş kapsamlı bir etkileşim oluşturarak tedavi öngören uygulamalardır.

Vücut ve ruh, aromaterapide bir bütün olarak ele alınır ve herhangi birinde meydana gelen bir rahatsızlık veya düzensizliğin diğeri üzerinde de olumsuz etkiler oluşturacağı kabul edilir.

Organizmada dengeyi amaçlayan aromaterapi, vücut ve zihni uyarmak yoluyla kendi kendini desteklemesi ve iyileştirmesi esasına dayanır.

Bu kapsamda, her hastanın kendine özgü bir hastalık seyri ve dolayısıyla kendine özel bir aromaterapik uygulaması varolmaktadır. Bu şekilde, iki ayrı kişide görülen aynı hastalığın tedavisi birbirinden farklılıklar gösterebilmektedir.

Standart tedavi usulleri aromaterapi için de varsayılmakla birlikte, bu şekildeki uygulamalar hastalığa ait göstergeleri bastıracak ancak hastalığın ortaya çıkmasını engelleyemeyecektir.

Aromaterapi, hastalığın seyrine yönelik doğru yağların birleşimi ile oluşan bir tedavi öngörse de, bu tedavinin kapsamı sadece ele alınan hastalığın tedavisine yönelik olmakla kısıtlanmamakta, aynı şekilde hastayı etkileyebilecek çevresel (stres, çevresel kirlilik, diet, spor, vb.) faktörler de göz önünde bulundurulmaktadır.

Aromaterapi, bilgi ve beceri ile uygulandığında güvenilir ve zararsız bir destekleyici tedavi şeklidir. Ancak, bazı bitki türlerinin yağlarının oldukça zehirli olduğu unutulmamalıdır. Örneğin, bir çay kaşığından bile az miktarda okaliptus yağının ağız yolula alınması muhtemel ölüme sebebiyet verecektir. Zehirli olmayan ölçülerde bile aromaterapi esaslarına uygun olarak kullanılmayan bazı yağlar, organizmaya zarar verebilir.
AROMATERAPİ VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ

Aromatiklerin Psikolojisi

Aromatik maddeler, çok eski zamanlardan beri psikolojik etkileri için kullanılmıştır. Bir çok kayıt, bu maddelerin gerek parfüm olarak, gerekse Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarına ait dini törenler ile tarih boyunca günümüze kadar gelmiş olan çeşitli kullanım alanlarına tanıklık etmektedir. Aromatik maddeler oldukça uzun süredir cinsel çekicilik ya da dini duyguların uyandırılması için kullanılsa da, psikoloji ve koku arasındaki ilişki üzerine çok az modern araştırma mevcuttur.

Açıktır ki evrimsel olarak bakıldığında, koku, duyularımız içerisinde en ilkel ancak en önemli olanıdır. Ceninde koklama sistemine ait hücreler beyin hücrelerinden daha önce gelişirler ve koku alma sinirleri vücutta yenilenmeye uğrayan tek sinir hücreleridir.

Bu ve bununla birlikte diğer bir çok anotomik özelliği, bu duyunun ruhsal durum ile sıkıca bağlı olmasını sağlar. Koklama; beyinle dış dünya arasındaki en doğrudan bağlantıdır. İçgüdü, ruh hali, hafıza, duygular ve de hormonal sistem ile de yakından ilişkilidir.

Kokuların ruhsal durumumuzu etkilediği hepimiz tarafından bilinir.

Bazı kokular zevk verir, bazıları sadece birini etkilerken, diğerleri duyguların belli belirsiz gölgelerini çağrıştırır, bir kısmı bir anının canlanmasını sağlarken, bazı kokular refleks uyarısı nedeni ile korkunç olabilir ve hatta kusmaya yolaçabilir.

Cinsel açıdan çekici hoş kokulu kimyasalların-pheromene- hayvan yaşamında-insan da dahil- genellikle de bilinçaltı etkilerinin varlığının keşfi bilimsel tutuculara bile kokunun davranış ve
Aromaterapi çok eskilere dayanan bir terapi yöntemidir, Hindistan, Çin uygarlığında başlamış, Mısırda ise mumyalamada ve ayinlerde kullanılmıştır, Mısırdan Yunan uygarlığına oradan da dünyaya yayılmıştır.Kimyasal ilaçların sanayileşme devri ile ortaya çıkması ile aromaterapi terapileri gündemden kaybolmuş fakat modern dünyada Fransız kimya doktoru Gattefosse bitkisel yağların iyileştirici etkisini kanıtlayarak tekrar gündeme getirmiştir.
Bitkilerde doğal olarak oluşan yağların, bitkinin gerçek özü olduğu ve de hiçbirinin diğerine eşit olmadığı düşünülmektedir. Bitki metabolizmasının artıkları da olabilecek bu ürünlerin, tam olarak ne olduğunu hiç kimse bilmemektedir. Bunlar bitkinin değişik bölümlerinde oluşur ve dolaşırlar, örneğin akşamları çiçeklerde çok yoğun olan esanslar, sabahları yapraklarda toplanabilir. Bir bitkinin özel bir yerinden elde edilen bir esansın kimyasal ve tıbbi özellikleri, bitkinin ait olduğu kısmına göre farklılıklar gösterebilir. Örneğin portakal ağacı çiçeğinden elde edilen esans, insan vücudunda, portakal kabuğundan elde edilene göre çok farklı etki gösterir. Onun için yağları ve özelliklerini çok iyi bilmek gerekir.

Uçucu Yağlar (Essential Oils)
Dünyada her organın ve organizmanın gözle görülemeyen ve ölçülemeyen bir enerjisi (ruhu) vardır. Bitkilerde ise bu enerji, onların uçucu yağlarında saklıdır.

Yağ özleri bitkilerin hormonu sayılır ve bizim vücudumuzdaki hormonlara eş değerde bir görev üstlenir (canlandırıcı, ateşleyici, aracı). Bu uçucu yağ özleri bitkinin içinde dolaşarak ve hormonlarını şekerli ortamda birbirine bağlayarak, bitkinin bütün yaşamı boyunca, çok az miktarda üretilirler.
Uçucu yağ özleri, elde edildikleri bitkilerin yapısına göre insan vücudunda iyileştirici etki yaratır. Bu etkinin doğru elde edilmesi için gerekli miktarlarda ve uygun yöntemlerle uygulanması gerekir. Terapide kullanılan uçucu yağlar, kan dolaşımı yolu ile arzu edilen bölgeye ulaşırlar. Örneğin, baş ağrısı için kullanılan bir ağrı kesici ilacın, kan dolaşımı yolu ile sinir sistemine ulaşıp ağrıyı kesmesi gibi, aroma yağları da aynı etkiyi yaratır. Buradaki tek fark, aroma yağlarının sinirleri yatıştırmak yerine, ağrıya neden olan dengesizliğin düzelmesi için gerekli ortamı yaratmasıdır. Uçucu yağlar doğal ürünlerdir ve yan etkileri çok azdır. Doğru kullanılırsa farmakolojik ilaçlardan faydalıdır.

Temel Yağlar (Base oils)
Çoğu bitkisel özlü yağlar aromaterapide taşıyıcı yağ olarak kullanılabilir. Seçilen yağın yapısı ve tedaviye uygun olması alınacak sonucu güçlendirir. Genellikle yüz bölgesinde kullanılacak olan bir yağın hafif yapıda ve vitaminli olması, tedavinin etkisini güçlendirir. Örneğin yay oba yağı veya çayır nergisi yağı, ciltte genel yatıştırıcı ve iyileştirici etki yarattığı için, cilt problemlerinde kullanılması, tedavinin etkisini güçlendirir. Bin bir delik otu yağı, sinirsel gerginlik veya depresyon durumlarında uygulandığında çift etki sağlar. Buğday tohumu yağı ise, güçlü E vitamini içerdiği için yaşlı kişilerde uygulanması daha uygundur, vs. Burada esas olan bakım esnasında seçilecek yağın kişinin terapi amacına uygun olması ve terapinin etkisine uyum sağlamasıdır. Örneğin, uyarıcı bir terapide aşırı uyuşturucu etkideki bir yağ kullanılmazken, aşırı sinirli olan bir kişi tedavi ediliyorsa, ağır koku bırakabilen bir temel yağ seçilmemelidir. Örneğin; zeytinyağı.
Doğanın mucizesi: Aromaterapi
Hepimiz masajlarla, arınma kürleriyle ve bitkisel yağlarla pek ilgilenir olduk. Ama bu konuda ne kadar bilinçliyiz? İşte size aromaterapiden faydalanmanız için hiçbir yerde bulamayacağınız bir rehber!





Nedense aromaterapi lafını duyunca insanın tüm kasları gevşiyor... Şöyle bir rahatlıyor, çıplak vücuduna akıtılan yağları düşlüyor, burnuna galipten çiçek kokuları geliyor. Zaten bunu fark eden pazarlamacılar da bu yüzden, şampuandan el losyonuna pek çok ürünü ''aromaterapik'' olarak pazarlamaya başladılar. Ancak çok derin bir bilgi ve uzmanlığı gerektiren aromaterepiyi; yani saf yağları ve güçlerini bir kelimeyle sınırlamak çok da doğru değil. Peki, ama aromaterapi tam olarak ne anlama geliyor? Biz, adını son zamanlarda duysak da aromaterapi yani ''kokunun iyileştirici gücünden yararlanma'' yöntemi yüzyıllar öncesinden beri biliniyor.
Şifa kaynağı olarak bilinen aromaterapide, bitkilerden buharla damıtma ve sıkma yöntemiyle çıkarılan öz yağlar kullanılıyor. Zaten asıl heyecan da burada başlıyor. Bu yağların koku molekülleri burundaki koku reseptörleri tarafından beynimize ulaşıyor, koku hafızamızı etkiliyor ve bizde çeşitli duyguların uyanmasına neden oluyor. Böylece yağların etkisiyle kendimizi daha enerjik, canlı, rahatlamış ve stresten arınmış hissediyoruz.
Aromaterapi yağları temel olarak iki şekilde kullanılıyor; cilde sürülüp, cilt tarafından emilmeleri sağlanıyor ya da kokuları teneffüs ediliyor. Aromaterapi uzmanlarının tavsiyesiyse, her iki yöntemi beraber kullanmak. Teneffüs edilen yağ; etkisini 10 dakika içerisinde göstermeye başlıyor. Yağdan yayılan partiküller, solunum yolundan geçiyor ve direkt olarak beynin hafıza ve duyguları kontrol eden bölümünü etkiliyor. Bu da bizim ruh halimizi büyük ölçüde değiştiriyor. Yağları, masajla cilt üzerine sürmekse, cilt tarafından emilmelerini ve kan dolaşımına karışmalarını sağlıyor. Vücut emdiği yağın ihtiyacı kadar olan bölümünü kullanıyor, geri kalan kısmıysa atılıyor. İşte bu nedenle, hamilelerin de aromaterapi yağlarını kullanırken dikkatli olmaları gerekiyor. Çünkü yetişkinler için hiçbir sakıncası olmayan maddeler bebek üzerinde toksik etki yapabiliyor. Uzmanlar, bebek bekleyenleri masajda hamilelere özel hazırlanmış yağlar haricindekileri kullanmamaları konusunda uyarıyor.
Bitkilerin kalbi
Aromaterapide özyağlar kullanılıyor. Çünkü özyağlar diğer yağlara kıyasla cilt tarafından çok daha kolay ve hızlı bir şekilde emilebiliyor. Öz yağın İngilizce karşılığı ise ''essential oil'' ve bu şekilde kullanılıyor. Bitkilerin en güçlü ve aktif özellikleri bitkilerin ilk sıkılışıyla elde edilen yağlarda bulunuyor. Bunlar da saf yağlar olarak tanımlanıyor ve suyla ya da diğer yağlarla karıştırılmadan kullanılmıyorlar. Doğada bulunan hemen hemen tüm bitkiler özyağlara sahip ve aromaterapi uzmanları, aromaterapi seansları sırasında, 400'den fazla bitkiye ait özyağdan yararlanıyor.

Yağlar nasıl etki ediyor?
Özyağlar genellikle, taşıyıcı yani baz yağlara karıştırılıyor ve öyle kullanılıyorlar. Taşıyıcı yağlar arasında en çok kullanılanlar fındık, susam ve bademyağı.
Masajla: Kas ağrılarını ve gerginliği azaltmanın en etkili yolu problemli bölgeye yoğunlaşarak masaj yapmak.
Teneffüs: Sıcak suyun içine, bir kağıt mendilin üzerine ya da yastığınıza birkaç damla yağ damlatarak teneffüs edebilirsiniz. Mum ve tütsüler de aynı amaçla kullanılabilir.
Banyoda: Şampuanlar, banyo jelleri ve sabunlar aromaterapik özellikli olarak sunulsa da etkileri sınırlı. Ama yine de, aynı anda hem teneffüs edildikleri hem de cilt tarafından emildikleri için iki yönlü etki ediyorlar.

1 yorum:

  1. Tesekkur ederim aromaterapi
    Hocam sitenizi çok beğendik. gümüş kolye sitemiz üzerinden farklı çeşitlerde gümüş kolyelere ulaşabilirsiniz ve aynı zamanda gümüş alyans satın alabilirsiniz.

    YanıtlaSil