RENK TERAPİSİ (Kromoterapi)
Güneş ışığının sahip olduğu elektromanyetik enerji dünyamızdaki doğal yaşamı devam ettirir. Işık yeterince alınmazsa canlılar hayat enerjisini tam olarak alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Renk terapisi metabolizmanın sağlıklı ve dengeli bir şekilde çalışmasını sağlamak için renk enerjilerinden faydalanmak için yapılan terapidir. İhtiyaç olan renk vucuda çeşitli yöntemlerle sağlanır. Reiki, müzik, sarjlı sular ve renk şuruplarıyla ihtiyaç duyulan renk vücuda yüklenir. Renk bir enerjidir. Giysilerimiz bizim hem ayıracımız hemde renk süzgeçimizdir.
Renklerin büyülü dünyası hakkında fikir sahibi olmak için her şeyden önce ışık kavramını incelememiz gerek ışık rengi oluşturan bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından, çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, nesnelerden yansıyıp gözümüz tarafından algılandığa ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın yansımasıdır.
Örneğin koyu renkte görünen nesneler, parlak nesnelere oranla daha çok ışık emerler ve böylece göze daha az ışık yansıtırlar. Açık renkli nesneler ise, daha çok ışık yansıtarak parlaklık ve yoğunluk yanılsamasına yol açarlar. Parlak olarak algıladığımız objeler çok ışık yansıtırlar.
Işığı oluşturan dalga boylarının hızları, bir ortamdan ötekine geçerken değişiklikler gösterir.
Renk, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık değişik dalga boylarına dönüştüğünde çeşitli renkler ortaya çıkar.
Ancak gökkuşağını oluşturan yedi renk, bütün renk spektrumunun sadece çok küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin birçok tonu ve çeşidi vardır.
Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği bulunur.
Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır'da, Çin'de ve Hindistan'da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. Chakra adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan chakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır. Ayrıca bu merkezin uyum hali içinde bulunduğu renkle ilgili besinler tavsiye edilir. Bazen bu renk merkezi ile ilgili metaller taşınması da önerilebilir. Tedavi esnasındaki süre kromoterapi uzmanının tavsiyesine göre yapılır.
MAVİ RENK:
Ses kısıklığı, guatr ve kalp çarpıntılarına karşı. Mavi renkle uyum halinde olan kişilerin karakteristik özellikleri: Bu kimseler sezgileri güçlü, yenilikler yaratabilen, politik nitelikleri olan kişilerdir. Gerekli renk merkezleri çalışmıyorsa ise bu kişiler kararsız, kırıcı, çelişkilerle dolu bir kişiliğe bürünürler. Çarpıntı, uykusuzluk, baş ağrısı, ses kısıklığı, guatr ve göz hastalıkları hep mavi renkle uyum hali içinde bulunan chakranın iyi çalışmaması sonucu oluşur. Bu tedavi esnasında bakır, kurşun, nikel, kalay ve alüminyum gibi madenleri üstünüzde bulundurmak yararlıdır. Mavi renkle tedavi yöntemini destekleyen besinler:: Erik, vişne, kara dut, kara lahana, patlıcan ve kara üzüm.
BEYAZ RENK:
İnsanlardan kaçma ve kendine acıma gibi psikolojik rahatsızlıklara karşı. Beyaz renk son derece pozitif bir renktir. Bu renkle uyum içinde bulunan chakra Hintçe'de Udana Çakra adıyla bilinir. Beyaz saflığı ve masumiyeti sembolize eden bir renktir. Bu renk merkezleri düzenli çalışan insanlar son derece adil, iyiliksever ve tolerans sahibidir. Beyaz renk merkezi düzenli çalışmayan insanlarda merhametsizlik, kendi kendine acıma, inziva, insanlardan kaçma gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu renk merkezi ile ilgili renk tedavisinde uzmanlar hastalarının üzerinde altın, inci, elmas gibi madenleri bulundururlar.
SARI RENK:
Bağırsak, akciğer hastalıklarına ve şekere karşı. Vücuttaki sarı renk merkezi düzenli çalışan kimseler aklı başında, mantık sahibi ve ince kişiler dir. Eğer bu renkle uyum halinde bulunan chakra düzensiz çalışıyorsa bu şahıslarda bencillik duygusu artar. Sahtekarca davranışlar farkedilmeye başlar. Sarı renk merkezinin düzensizliği akciğer, karaciğer, bağırsak ve mide hastalıklarına, şekere, zihinsel yorgunluklara ve kabızlığa sebeptir. Sarı renkle ilgili tedavi uygulanırken Çin'li uzmanlar altın, krom, nikel, bakır, çinko gibi metallerin tedavi edilen kişilerin üzerinde bulundurulmasını tavsiye ederler. Yine sarı renk ile yapılan tedavi sırasında şu gıda maddelerinin yenilmesi tavsiye edilir: Kavun, mısır, muz, limon, kabak, sarı renkli tohumlar ve sebzeler.
SİYAH RENK:
Akıl hastalıkları ve psikolojik rahatsızlıklara karşı. Bu renk merkezi düzenli çalışan kimseler çok hareketli ve canlıdır. Ancak bu renk merkezi düzensiz çalışıyorsa başka kimselerin renk merkezini de ya olumsuz olarak etkiler, ya da kendisi başkalarından etkilenir. Bu merkezin düzensizliği özellikle akıl hastalıkları ve psikosomatik hastalıkların oluşmasına sebeptir. Bu renkle ilgili tedavi esnasında Çinli uzmanlar hastalarının üzerinde özellikle gümüş ve platin gibi değerli madenler bulundurmayı tercih ederler. Siyah zeytin, siyah erik, kara lahana gibi besinler bu tedavi süresince bol miktarda yenilmelidir. Şayet dolunaydan etkileniyorsanız, şunu bilmelisiniz ki siyah renkle ilgili merkeziniz güzel çalışmıyor demektir.
LACİVERT RENK:
Göz, kulak, burun, sinir bozuklukları ve ruh hastalıklarına karşı. Lacivert renge bazen İndigo mavisi de denir. Açık gecelerdeki gökyüzünün rengidir. Lacivert renk merkezleri düzenli çalışan kişiler ruhen düzgündür, kuvvetli bir hafızaları vardır ve oldukça zekidirler. Olayları bir bütün olarak kavrayabilme yeteneğine sahiptirler. Hoşgörülü ve iyimser bir kişilikleri vardır. Eğer bu renkle uyum halinde bulunan renk merkezi düzensiz çalışıyorsa bu kişiler unutkanlaşır. Çabuk kızarlar ve anlayışsız, kötümser bir tavır sergilerler. Bu renk merkezinin düzensiz çalışması sonucunda akciğer, göz, kulak ve burun rahatsızlıkları, yüz felci, sinir bozuklukları ve ruh hastalıkları gibi durumlar ortaya çıkar. Lacivert renkle ilgili renk tedavisine devam edilirken uzmanların tavsiyesi krom, demir, bakır, brom, potasyum gibi metallerin hastanın üzerinde bulundurulmasıdır. Bu renkle ilgili tedavi sırasında mavi ve mor renge sahip besin maddeleri (siyah üzüm, kara lahana gibi) yenmelidir.
TURUNCU RENK:
Astım, bronşit ve romatizma hastalıklarına karşı. Bu renkle uyum hali içinde bulunan merkeze Hintçe'de Şodistana denir. Benliğin oturduğu yer anlamındadır. Turuncu renk merkezi düzenli çalışan kimseler sağ duyu sahibi, iyi insanlardır. Merkez düzgün çalışmıyor ve görevini yapamıyorsa, bu kişilerde astım, bronşit, romatizma, gut hastalığı gibi hastalıklar ortaya çıkar. Turuncu renk merkezi ile ilgili renk tedavisi yapılırken demir, kalsiyum, karbon ve alkalilerin çoğu gibi elementlerin tedavi gören kişinin üzerinde bulunması doktorlar tarafından tavsiye edilir. Yine tedavi sırasında havuç, zerdali, şeftali, portakal, mandalina ve diğer turuncu renkli meyve ve sebzelerin bolca yenmesi yararlıdır.
YEŞİL RENK:
Baş ağrısı, yüksek tansiyon, mide ülseri ve kanser gibi rahatsızlıklara karşı. Yeşil renkle ilgili chakraları düzgün çalışan kimseler vicdan sahibi ve adil kişilerdir. Bu renk merkezi özellikle ruh sağlığı açısından çok önem taşıyan bir merkezdir. Şayet yeşil renkle uyum hali içinde bulunan bu chakra düzenli çalışmıyorsa, bu kişiler kötü kalpli ve kindar bir kişilik sergilerler. Arkadaşlarına ihanet edebilir ve başkalarıyla asla işbirliği içinde olmazlar. Yeşil renk ruh ile beden arasında denge ve uyum kurulmasında önemli bir renktir. Bu renkle ilgili tedavi esnasında sodyum, bakır, nikel, krom, kobalt, azot, klorofil, demir sülfat gibi elementlerin hastanın üzerinde bulunması tavsiye edilir. Baş ağrısı, kan çıbanı, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, mide ülseri ve kanser gibi rahatsızlıklar hep bu merkezin düzensiz çalışmasından dolayı ortaya çıkar. Tedavi devam ettiği süre boyunca bol miktarda yeşil sebze ve meyvelerin yenilmesi tavsiye edilir.
MOR RENK:
Böbrek, kalp hastalıklarına karşı. Mor renkle uyum hali içinde olanlar daha çok sanatla uğraşan insanlardır. Son derece idealisttirler. İlhamları ve sezgileri oldukça güçlüdür. Vücutlarında mor renk merkezi düzenli çalışmayanlarda kendini beğenme, küstahlık, 'her şeyi ben bilirim' demek ve çeşitli kompleksler gibi marazi haller gözlenir. Mor renk merkezinin çalışmaması durumunda fizyolojik olarak ortaya çıkan hastalıklar: Epilepsi, sinir hastalıkları, mesane ve böbrek rahatsızlıkları, mide kalp ve damar hastalıkları. Mor renk merkezinin normal çalışmasını sağlamak için yapılan renk tedavisinde hastaların üstlerinde manganez, alüminyum, kalsiyum, kobalt, arsenik ve titanyum gibi maddelerin bulundurulması tavsiye edilir. Yine bu tedaviye devam edildiği zaman süreci içinde kara üzüm, kara dut, mor lahana, patlıcan ve pancar gibi besinlerin bol miktarda kullanılması çok faydalıdır
Renklerle Tedavi
Gökkuşağının yedi rengini kullanan renk tedavisinin amacı; vücut enerji merkezlerini dengeleyip geliştirmektir.
Renklerle Tedavi
Böylelikle vücudu kendi iyileşme süreci için uyarmış olur. Renklerle tedavi enerjisi boşalmış enerji merkezlerini (çakraları) yeniden dengelemek için renkleri kullanır.
Çakralar:
Gökkuşağının yedi renginden her biri vücuttaki temel yedi çakradan birine karşılık gelir. Bu çakralar her biri bir diğerine bağlı enerji spiralleri gibidir. Çakra Sanskritte tekerler/çark manasına gelmektedir. Aslında Akupunktur hakkında biraz bilgi sahibi olan biri vücutta 300 kadar çakra olduğunu bilir.
Ana çakraları her biri pürüzsüz ve aşağı yukarı hep aynı hızda çalışan ve bir saati ya da motoru çalıştırmaya yarayan bir grup çarkmış gibi düşünebilirsiniz. Buna göre sağlık bu çarkların pürüzsüz ve düzenli olarak işlemesinden geçer.
Renkler:
Renklerin üzerimizde çok büyük etkileri vardır; zihinsel, fizikseli duygusal ve ruhsal etkiler. Enerji merkezlerimiz bloke edildiğinde veya boşaldığında, vücudun mekanizması doğru çalışamaz ve bu da farklı konularda bir çok probleme sebep olur.
Renklerin çakralarla alakalandırılması:
Gökkuşağı renklerinin her biri farklı dalga boylarının ışığı olduğundan her rengin kendine has enerjisi vardır. Renklerle tedavide vücuda doğru renk uygulanarak bu çakraların yeniden dengelenmesi sağlanır. Bir renkten faydalanmak için en iyi yöntem o renk üzerinde etraflıca düşünmektir.
Renkler ve çakralar
Viyole/Taç çakrası: Beyin korteksi ve ana sinir sistemiyle bağlantılıdır. Viyole rengi ruhsal gelişim için güçlü bir destektir. İyileştirme ve sevgiyi ilham eder.
Çivit/Kaş çakrası: Hipofiz salgısı, burun, kulaklar ve sol göz ile ilintilidir. Netlik ve gerçek korkunun yatıştırılmasıyla elde edilebilir. Çivit rengi zihni rahatlatıp boşaltır ve metabolizmayı güçlendirir.
Mavi/Boyun çakrası: Tiroid, gırtlak ve ağızla alakalıdır. Mavi rahatlatıcı ve huzur veren bir renktir, korkuyu azaltır ve öfkeyi dağıtır. İltihapları azaltıcı, ateş düşürücü bir etkisi vardır. Kişisel arınma için maviyi kullanabilirsiniz.
Yeşil/Kalp çakrası: Kalp, dolaşım sistemi, kollar ve akciğerlere hitap eder. Yeşil, kas dokusunu uyarırken kanı güçlendirir. Sizi dengede tutar.
Sarı/Karın çakrası: Böbrek üstü bezi, mide, karaciğer ve kaslarla alakalıdır. Sarı özgüveni temsil eder. Umut, sıcaklık ve enerji verir. Böbrekler, kolon, karaciğer ve safra kesesi için yararlıdır.
Turuncu/Kuyruk sokumu çakrası: Üreme organları ve mesane ile bağlantılıdır. Sindirim sisteminin tamamı için yararlı olan turuncu, cesareti ilham eder.
Kırmızı/Temel çakrası: Omurga, bacaklar ve kemiklerle bağlantılıdır. Kırmızı kanı yediden üretir, arındırır. Tutku ve ihtirası dengeler, sevgi ve şefkat duygularını açığa çıkarır.
Renklerle Tedavi
Günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koyuyor.
Tarihteki araştırmalar, Eski Mısırlılarla Çin ve Hind uygarlıklarında, renklerle terapiye çok önem verildiğini ortaya çıkardı. Çünkü kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle dolu ve bu enerjiler insanın yaşamını devam ettirebilmesinde yardımcı oluyor.
Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan Aura veya enerji beden adı verilen elektromanyetik bir alan bulunduğunu ifade ederek, bedeni saran bu enerji alanının, ışık (renk), elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimde olduğunu belirtiyor.
Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, 'çakra' adı verilen, her biri ayrı renge sahip enerji dağıtım merkezleri bulunduğunu kaydeden Psikolog Dr. İbrahimoğlu, "Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir.
Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır." dedi.
Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimlerin, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan etkileşim içinde olduğunu anlatan Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, "Bu titreşimler, çakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilir. Daha sonra sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınır. Bu sayede, fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek duygusal ve zihinsel şikâyetler en aza indirilir" dedi.
İŞTE RENKLERİN TEDAVİ EDİCİ ÖZELLİKLERİ
Psikolog İbrahimoğlu, renklerin tedavi edici özellikleriyle ilgili olarak şunları kaydetti:
Kırmızı, hayat enerjisi: Kırmızı, kan dolaşımına ve kansızlık hastalıklarına yardımcı olur. Kırmızı rengin fizikî etkileri özellikle şunlardır: Soğuk algınlığı, bronşit, romatizma ağrıları, titreme ve soğuk hissi, kansızlık, denge bozukluğuna olumlu etki sağlar. Kırmızı renk, tansiyon hastalarına, sinirli ve histerik rahatsızlıklarda, şiddetli ateşi olan kimselerde uygulanmaz.
Turuncu, depresyona etkili: Yorgunluğa, halsizliğe, uykusuzluğa, korkuya, depresyona karşı etkilidir ve eterik bedenimizi takviye eder. Bunlardan başka astıma, bronşite, anne sütünün çoğalmasına, bağırsaklara, özellikle kabızlığa çok iyi gelir.
Sarı, baş ağrılarına iyi geliyor: Mide bozukluklarına, diyabete, kabızlığa, böbrek rahatsızlığına, gazlara, karaciğer zayıflığına, baş ağrılarına ve migrene etkilidir. Aynı zamanda sindirim sistemini güçlendirir ve güneş sinir ağı şakrasını dengeler. Bu renkten, aşırı kalp atışı ve ruhi anksiyetesi olanlar ve ödemli hastalar faydalanamaz.
Yeşil, psikolojiyi düzeltiyor: Psikolojik problemlerin giderilmesinde çok önemli rolü vardır. Uykusuzluklara, aşırı heyecanlara, bel ağrılarına, yüksek tansiyona, asabiliklere, aynı zamanda mide, akciğer, rahim, göğüs ve kalın bağırsak kanserindeki ilerlemeleri durdurur ve ağrılarını sakinleştirir.
Mavi, şifanın rengi: Vücudun savunma sisteminin gücünü arttırır ve bütün hastalıklarda şifa verici özelliği vardır. Bu renk, sinir sistemini sakinleştirir. Bedenin hararetini azaltır ve algılamayı çoğaltır. Baş ağrılarında, sinire bağlı öksürüklerde, boğaz ağrılarında, astımda, guatrda, diş ağrılarında, deri rahatsızlıklarında ve uykusuzlukta etkilidir.
Soğuk algınlıklarında ve felçte yasaktır. Bu rengin uzun kullanımları kabızlığa ve yorgunluğa sebep olabilir.
Çivit mavi (Lacivert), anestezi etkisine sahip: Bu renk, aktif renktir ve anestezi etkisi vardır. Diş ağrılarında, yüz kaslarındaki ve sinüzitteki ağrılarda, siyatik ve romatizma, kulak ve göz problemlerinde etkilidir.
Mor veya menekşe, kalbin rengi: Mor rengi, sinir sistemine, halsizlik, psikolojik ve duygusal yorgunluklarda en uygun renktir.
Kalbi sakinleştirir, kanı temizler. Aynı zamanda korkunun ve kaygının azalmasında önemli etkisi vardır. Bu renk katarakt, siyatik ağrıları, menenjit, sinire bağlı baş ağrıları, mesane rahatsızlıkları, epilepsi (sara), saç dökülmesinde, kuru öksürüklerde ve astımda etkilidir.
Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renklerde, bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. Aynı şekilde, insan vücudundaki hücre, organ, kas ve kemik de belirli bir frekansla titreşir. Bu frekansın değişmesi, hastalığa sebep olur.
Sağlıklı yaşamanın bir koşulu da, bedendeki renk enerjilerinin uygun bir denge halinde bulunmasıdır. Bu denge durumunun bozulması hastalığı doğurur. Renkle tedavi biliminin gayesi, bedendeki renk enerjileri arasındaki doğal dengeyi yeniden inşa etmek yoluyla hastalıklarla mücadele etmektir.
"Eğer bir rengin frekansını kullanarak, bu organın yeniden doğru titreşmesini sağlarsak, yani hasta olan bölgeye gerekli olan rengi verirsek, değişmiş olan titreşimi yeniden dengeye kavuşturabiliriz." Çünkü beden, uygun şartlar altında, her zaman orijinal yapısını yeniden kazanma eğilimine sahiptir.
Renk terapisi geniş yelpazede uygulanmaktadır. Bunların en önemlileri şöyledir:
• Renkli ışık: 1 - Işık Kutusu, 2 - Projektör, 3 - Renkli Cam, 4 - Renk Meditasyonu
• Kumaş ve dekor : 1 - Kıyafetler ( iç çamaşırları ) 2 - Örtü ve çarşaflar ; pembe, yeşil, sarı rahat nefes aldırır. 3 - Perdeler. 4 - Duvar ve mobilyalar 5 - Doğa ve bitkiler
• İmajinasyon : ( Gözde canlandırma )
• Renkle nefes alma
• Yiyecek, içecekler, renkli sular
ÇAKRALAR İÇİN RENK TERAPİSİ; Renklerle şakralar arasındaki ilişki
Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır'da, Çin'de ve Hindistan'da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. "Chakra" (şakra) adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Daha öncede söylediğimiz gibi vücudumuzda 7 tane şakra, "enerji merkezi" vardır. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan şakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır.
RENKLERİN ÖZELLİKLERİ
Kırmızı:
Kırmızı, oldukça canlandırıcı bir renktir. Taşıdığı özelliklerle "kök şakrayı" harekete geçirir. Kırmızı, sahip olduğu yoğun enerji sebebiyle fiziksel bedenimize enerji ve canlılık veren bir ışındır. Bedenin özellikle yapıcı, üretici ve onarıcı fonksiyonlarını düzenler. Bu renk, üşütmelerde, dolaşım bozukluklarında ve tükürük bezi rahatsızlıklarında tedavi amacıyla kullanılabilir. Kırmızı, vücut sıcaklığını arttırmak ve kan dolaşımını hızlandırmak için çok uygun bir renktir. Ama bu renk, intikam, kin, öfke, aşk ve seks duygularını da harekete geçire-bileceği için, çok dikkatli kullanılmalıdır.
Turuncu:
Turuncu ışın "ikinci şakrayı" kontrol eder. Bu renk en basit tanımıyla, neşenin ve bilgeliğin rengidir. İnsanlardaki sosyalleşme duyguları, turuncu yardımıyla faaliyete geçer. Psikolojik yönden, turuncu ışın zihinsel bastırmaların ve çekingenliklerin giderilmesinde birebirdir. Akılcı yaklaşım gerektiren durumlarda, mantal seviyenin yükseltilmesi açısından büyük faydası dokunabilir. Zihinsel genişlik kazandırdı-ğından, anlayışı ve hoşgörüyü artırır. Kişinin içinde bulunduğu depresyon ve duygusal dengesizlik hallerinde de turuncu renk kullanılabilir. Bu rengin beden içinde en etkin olduğu yer, adele sis-temidir. Dalak, pankreas, mide, bağırsak ve böbrek rahatsızlıklarında turuncu renk tedavi amacıyla kullanılabilir.
Sarı:
Sarının en etkin olduğu bölge, güneş sinirağı adını verdiğimiz "üçüncü şakradır". Bu rengin enerjisi, kişinin zihinsel faaliyetlerini her yönüyle harekete geçirir. Ayrıca, moral çöküntüsünü ortadan kaldırabileceği gibi, kişiye yeni bir yaşama sevinci ve gücü aşılayabilir. Sarının yardımıyla insandaki iyimserlik ve kendine güven duyguları artar. Karaciğer, mide, bağırsak, sinir zayıflığı (nevrasteni), deri ile ilgili sorunlar, ve şeker hastalığı durumlarında sarı ışın kullanımı faydalı olabilir. Kısaca sarı renk ve onun altın sarısı tonları, hem hayati vücut fonksiyonları, hemde zihin üzerinde olumlu etkiler yaratır.
Yeşil:
Yeşil ışın, "kalp şakrası" tarafından emilir ve kalp merkezini kontrol eder. Dünya üzerinde en çok bulunan renklerden biridir. Yeşil, doğanın, dengenin, barış ve uyumun rengidir. Yeşil renk sakinleştirici bir özellik taşıdığı için, enerjimizi dengeler ve şefkat duygularımızı arttırır. Dostluk, ümit, inanç ve barış duygularının geliştirilmesine yardımcı olur. Yeşil, kalp rahatsızlıklarında, yüksek tansiyonda, baş ağrısı ve bitkinlik hallerinde tedavi amacı ile kullanılır.
Mavi:
Mavi, "gırtlak şakrasının" rengidir. Bu merkez, insanın en gelişkin kendini ifade etme melekesini idare eder. Mavi, enerji sistemimizi serinletici ve dinlendirici bir özellik taşır. Vücut enerjilerini dengeleyerek, etkin bir antiseptik görevi yapar. Vücut ısısında yükselmeye yol açan enfeksiyonlu hastalıklarla mücadele etmek içinde kullanılır. Ayrıca solunum sistemini güçlendirip düzene sokar. Bunlardan başka yüksek tansiyonun düşürülmesi ve çeşitli boğaz sorunlarının giderilmesi için de mavi renk kullanılır. Astım, suçiçeği, sarılık, romatizma ve çeşitli çocuk hastalıkları, bu rengin enerjisi yardımıyla engellenebilir. Şoklar, uykusuzluk ve dönemsel ağrılar içinde yararlıdır. Ayrıca sezgilerin güçlendirilmesi ve üzüntü duygusunun giderilmesi için mavi renk çok uygun bir renktir.
Lacivert (çivit mavisi)
Lacivert renk, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkların giderilmesinde çok etkin bir yeresahiptir. Bu rengin en önemli etki alanları "alın şakrası" bölgesinde bulunur. Dolayısıyla da, söz konusu şakrayla bağlantılı tüm fonksiyonların dengelenmesi ve bir düzene kuvuşturulmasıyla ilgilidir. Turuncu ışın gibi zihnin genişlik kazanmasına yardımcı olur. Onu korkulardan ve çekingenliklerden kurtarır. Ayrıca laciverdin yatıştı-rıcı ve dinlendirici özelliğide vardır. Bu renk, lenf ve salgı bezleriyle birlikte, vücuttaki bağışıklık sisteminin güçlenmesinide sağlar. Bu rengin enerjisi çok iyi bir kan temizleyici olduğu için, vücudun toksinlerden arınmasını kolaylaştırır. Beynin her iki yarımküresi arasındaki uyum, yine laciverdin oluşturduğu olumlu etkilerdendir.
Mor (menekşe):
Bu renk, tayfın enerji ışınları içinde en yüksek titreşime sahip olanıdır. Başın üzerindeki "tepe şakrasını" kontrol eder. Mor bütün öteki renklerden farklı olarak, vücudun iskelet yapısını etkiler. Ayrıca ruhsal ve fiziksel açıdan vücudu toksinlerden arındırıcı, antiseptik (mikrop kırıcı) bir özelliğe sahiptir. Bu yönüyle de, fiziksel ve ruhsal dünyamızın enerjileri arasında sağlıklı bir denge kurulmasını kolaylaştırır. Mor renk enerjisi çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılabilir. Özellikle eklem iltihabı hastalıkları mor renkle iyileştirilebilir. Ayrıca, bu renk yıpranmış olan sinir sistemi üzerinde fevkalade teskin edici, yatıştırıcı bir etki yapar. Bu renk ayrıca ruhsal, sezgisel melekelerin geliştirilmesine yardımcı olarakta kullanılabilir.
Bildiğiniz gibi şakralar kapalı olduğu zaman enerji akımında problem meydana gelmektedir. Şakralar değişik yöntemlerle açılmakta bu yöntemlerden biride renk terapisidir.Bu terapi için aşağıdaki yolu izlemeniz gerekir:
• Şakraların renginde yedi adet kumaş hazırlayın.
• Sakin bir ortamda olayları gözden geçirin ve sizi en çok etkileyen olayın üzerinde durun.
• Bu renkli kumaşların yararlı olacağına inanarak 3-5 dakika zihinsel olarak yoğunlaşıp , derin nefes alıp verin.
• Şakraların rengindeki kumaşları tek tek üzerinize yerleştirin.
• Bu işlemi enerjiyle şarj olduğunuzu hissedene kadar devam edin.
RENK SOLUMASI EGZERSİZİ
n Rahat bir konumda oturun veya yatın. Belkemiğinizin düz olmasına özen gösterin. Ayak tabanlarını içe dönük bir vaziyette yere doğru tutun.
n Gözlerinizi kapatıp derin ve ritmik nefesler alın. Evrenin sonsuzluğundan kopup gelen saf ve beyaz bir ışık girdabının , kafanızdan girip vücudunuzun en uzak köşelerine kadar yayıldığını ve sonra da ayak tabanlarınızdan çıkıp gittiğini varsayın.
n Kafanızın çevresinde ve üstünde hafif pembelikte ve macenta rengi ağırlıklı bir ışık küresinin oluştuğunu hayal edin. Bu enerji dolu sıcak ışığı, beş kez derin derin soluyun.
n Ardından tüm dikkatinizi alnınızın orta kısmında toplayın ve sağlık dolu mor rengi beş kez içinize çekin.
n Yavaş yavaş troit bölgesine gelin. Mavi rengi beş kez hissederek soluyun.
n Dikkatinizi kalbinizle boğazınız arasındaki bölgeye kaydırın. Serinletici ve taze turkuaz rengini beş kez soluyun.
n Biraz aşağı inerek kalp bölgesinde huzur dolu yeşil rengi içinize çekin.
n Şimdi vücudunuzun parlak altın sarısı bir haleyle çevrelendiğini hayal edin ve rengi de beş kez soluyun.
n Tüm dikkatinizi dalak bölgenizde toplayın ve turuncu rengi soluyun.
n Biraz daha aşağı inip kırmızı ışıkla çevrelendiğinizi düşünüp bu rengi soluyun. Bu renk sizi sağlamlaştırır, dayanma gücünüzü arttırır.
n Son olarak vücudunuzu beyaz bir ışık fanusunun içinde hayal edin ve beş kez nefes alıp verin. Biraz daha aşağı inip kırmızı ışıkla çevrelendiğinizi imgeleyin.
Renklerle tedaviye kromoterapi adı verilmektedir. Çok eski çağlardan beri doğu kültüründen yaygın olarak kullanılan kromoterapi günümüzde batı dünyasında da etkili olara kullanılmaya başlanmıştır.Her rengin vücutta Chakralarda karşılığı bulunmaktadır. Chakralar vücudun enerji merkezleridir ve modern tıpta yerleri endokrin sistemi bezlerine denk düşmektedir. Chakralardaki enerji dengesizlikleri sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Bu dengesizlikleri düzeltmek için ilgili chakranın renklerinden faydalanılmaktadır. Tedavide uygun rengi ışık halinde vücuda vermek, uygun renkli bir taş taşımak yada uygun renkle meditasyon yapmak gibi çeşitli yöntemler kullanılır. Ayrıca kıyafetlerinizi ve bulunduğunuz ortamı sağlık sorununuzla ilgili renkle ilgili düzenleyerek ilginç sonuçlarda alabilirsiniz.
RENKLER VE GİYİM
Kırmızı: İlişkilerinizde soğukluk olan biriyle yapacağınız görüşmelerde kırmızı rengi tercih edebilirsiniz. Kırmızı Feng-Shui'ye göre iyi şansın ve şöhretin rengidir. Eğer ön plana çıkmanız gereken bir yerde bulunacaksınız kırmızı renk giyin. Kendinizi güçsüz ve cansız hissediyorsanız kırmızı renk mutlaka kıyafetlerinizde bulunsun. Eğer satış işinde çalışıyorsanız üzerinizde küçük de olsa kırmızı bir aksesuar bulundurun.
Turuncu: Yorgun ve neşesiz olduğunuz zamanlarda turuncu rengi tercih edebilirsiniz. Kendine güven veren turuncu aynı zamanda bulunduğu ortama neşe ve canlılık getirir. Cinsel soğukluk üzerinde de olumlu etkisi vardır.
Sarı: Sarı hızın ve enerjinin rengidir. Eğer işlerinizi hızlı bitirmeniz gerekiyorsa mutlaka kıyafetlerinizde sarıya yer verin. Sarı güven verici bir renktir, eger kendinize karşı güvensizlik hissediyorsanız sarı renkten faydalanın. Ayrıca karar vermeyi kolaylaştırıcı etkisi olduğu bilinmektedir. İletişim yeteneğini güçlendirdiğinden önemli bir toplantıda yada konuşmacı olacağınız bir yerde sarı rengi kullanabilirsiniz. İletişim yeteneğini güçlendirdiğinden önemli bir toplantıda yada konuşmacı olacağınız bir yerde sarı rengi kullanabilirsiniz.
Yeşil: Duygusal sorunlarınız olduğu zaman yeşil renkli kıyafetleri tercih edebilirsiniz. Yeşil aynı zamanda bereketin rengi olduğundan maddi konularla ilgilendiğiniz dönemlerde yeşil renkte kıyafetlere yaşamınızda daha çok renk vermelisiniz. Kıskançlıktan ve negatif enerjilerden kurtulmak için yeşil iyi bir seçimdir. Kıskançlıktan ve negatif enerjilerden kurtulmak için yeşil iyi bir seçimdir.
Mavi: İç huzuru bulmak ve sakinleşmek istediğiniz zamanlarda kıyafetlerinizde mavi rengi tercih etmelisiniz. Psikolojik sıkıntıları olan kişiler ve iletişim sorunları yaşayanlar kıyafetlerinde mavi renkten faydalanmalılar. Strese ve içsel sıkıntılara çok iyi gelen mavi renk çevredeki insanların üzerinde de sakinleştirici etki yapacaktır. Psikolojik sıkıntıları olan kişiler ve iletişim sorunları yaşayanlar kıyafetlerinde mavi renkten faydalanmalılar. Strese ve içsel sıkıntılara çok iyi gelen mavi renk çevredeki insanların üzerinde de sakinleştirici etki yapacaktır.
Lacivert: Zor bir karar vermek durumunda kaldığınızda lacivert rengi tercih edin. Lacivert sezgilerinizi canlandıracak ve doğru karar vermenize yardım edecektir. Ayrıca geceleri rüyalarınızı hatırlamanız için lacivert bir pijama tercih edebilirsiniz. Çevrenizce fark edilmemek ve rahatsız edilmemek istiyorsanız lacivert renk kıyafetler giyin. Çevrenizce fark edilmemek ve rahatsız edilmemek istiyorsanız lacivert renk kıyafetler giyin.
Mor:Mor renk giysiler ailevi sorunların aşılmasında olumlu etkiler yapacaktır. Kızgınlık, kin, öfke gibi duygular yaşadığınızda mor renk kıyafetlere yaşamınızda daha çok yer verin. Eğer yaptığınız bir hatadan dolayı kendinizi affedemiyorsanız mor renk giyin. Mor ortama huzur getiren bir renktir ancak fazlası aşırı hareketsizliğe yol açabilir. Meditasyon yaparken giymek için çok uygun bir renktir. Kızgınlık, kin, öfke gibi duygular yaşadığınızda mor renk kıyafetlere yaşamınızda daha çok yer verin. Eğer yaptığınız bir hatadan dolayı kendinizi affedemiyorsanız mor renk giyin. Mor ortama huzur getiren bir renktir ancak fazlası aşırı hareketsizliğe yol açabilir. Meditasyon yaparken giymek için çok uygun bir renktir.
HİNT RENK TERAPİSİ
Eski Hint terapisine göre doğru renkte giysiler giymek ve doğru renkte aksesuvarlar kullanmak kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor. Hatta, hayatınızın fırsatını bile bu şekilde yakalayabilirsiniz.
Biraz şansa mı ihtiyacınız var? Bunu kırmızı bir kazak giyerek, bir portakal yiyerek ya da elmas bir yüzük takarak sağlayabilirsiniz. Hint geleneğine göre hayatınızda şans yaratmak ve aynı anda mutlulukla sağlığı teşvik etmek çevrenizde hangi rengin hakim olması gerektiğini bulmanıza bağlı.
"Bir insanın kendini iyi hissetmesi chakra'larına (insan vücudundaki yedi ana nokta) veya vücut ve buna bağlı fizik enerjisine bağlıdır" diye açıklıyor The Indian Luck Book (Hint Şans Kitabı)'nın yazarı Monisha Bharadvvaj. "Her chakra negatif ya da pozitif titreşimleri çeker ve özel bir renge bağlıdır. Bu rengi giymek sizin daha dengeli, mutlu, kontrollü olmanıza yardımcı olur ve buna bağlı olarak dışarıdan aldığınız tepkileri de etkiler. "Kıymetli taşların gücü de aynı şekilde işler. "Kıymetli taşlar chakra'lar üzerinde etkisi olan elektromanyetik enerji yayar," diyor Monisha. "Renklerine ve etkilenen chakra'ya göre kıymetli taşlar canlılığı arttırabilir, olumsuz etkileri önler, sağlığı korur, kazaları önlemek için gerekli enerjiyi verir ve gelişmeyi hızlandırır." Öyleyse kullandığımız renklere dikkat edelim. İyi şanslar...
Giydiğiniz Renkler Chakra'larınızı, Mutluluğunuzu ve Ruh Halinizi Etkiliyor.
KIRMIZI
Omurganın dibinde yer alan Muladhara ya da diğer adıyla temel chakra kırmızı enerjiyi emer; cinselliği ve uzun yaşamayı etkiler. Kırmızı canlılık ve coşkunluk hali bulaştırır. İlişkilerde yakınlığı ve şehveti arttırır. Ne zaman giymelisiniz? İş yerinde fikirler sunmaya ihtiyaç duyduğunuz ya da dinamik gözükmek istediğiniz zaman. Eğer kendinizi gergin hissediyorsanız asla bu renge dokunmayın; bu sadece sizi daha kötü yapacaktır. Ne yemelisiniz? Domates, çilek, turp ve fasulye sıcak tutar ve uyarır. Ama kırmızı besinlerin aşın tüketimi sinirliliğe ve aşırı harekete neden olabilir.
TURUNCU
Svadhishtana ya da kuyruksokumu chakra'sı turuncu enerjiyi emer; idrar sistemine, cinselliğe ve üremeye bağlıdır. Turuncu neşenin ve eğlencenin rengidir. Ne zaman giymelisiniz? Turuncu yaşama zevkini, aşkı ve kişisel motivasyonu artırır. Sorunlarınızı çözmeniz zor gözüküyorsa turuncudan kaçının. Ne yemelisiniz? Yumurta sarısı, havuç biber, balkabağı ve portakal hava kirliliğine ve güneş yanığına karşı korur.
SARI
Manipura ya da karın boşluğu chakra'sı sarı enerjiyi emer; metabolizmayı, huzursuzluğu, uykuyu ve sindirimi kontrol eder. Sarı kişinin kendini ifade etme rengidir; sarıdan kaçınmak başarısızlık korkusunu işaret eder. Ne zaman giymelisiniz? Sarı, tartışmalar sırasında adil davranmanıza yardım eder. Eğer birine onu sevdiğinizi ama bunu kelimelere dökemediğinizi söylemek istiyorsanız sarı giyin. İşte kendine güvenen biri olarak görünmek istiyorsanız siyah bir giysiyi sarı bir aksesuvarla tamamlayın. Sarı iletişimi kolaylaştırdığı için yazarlar ve medyada çalışan insanlar için çok uygundur. Eğer eleştiriden korkan biriyseniz sarı kesinlikle sizin renginiz değil. Ne yemelisiniz? Limon, ananas, mısır ve sarı mercimek uyum sağlamaya yardımcı olur.
YEŞİL
Anahata ya da kalp chakrası yeşil enerjiyi emer dolaşımı, kalbi ve heyecanları yönetir. Sık sık yeşil giymek aşkta takıntılı olma eğilimini ortaya koyar. Ne zaman giymelisiniz? Sabırlı ve yardımsever olmaya ihtiyaç duyduğunuz her an. Yeşil verimlilik, cömertlik ve denge ile bağlantılı olan renktir. Yine de sık sık yeşil giymek dalgınlık eğilimi göstermenize neden olabilir. Duygularınızı ifade etmek istediğiniz zaman yeşile, kendini ifade etme rengi olan sarı bir dokunuş ekleyin. İş hayatında yeşil, mantıklı kararlar almanıza yardımcı olacaktır. Çocuklar yeşili severler, onlarla çalışan kişiler için yeşil ideal bir renktir. Ne yemelisiniz? Üzüm, bezelye ve fasulye gibi yeşil besinler sakinleştirici ve stresten arındırıcı bir etkiye sahiptir.
MAVİ
Visshuddha ya da boğaz chakrası mavi enerjiyi emer; yaratma gücünü, solunum sistemini ve boğazı yönetir. Mavi rahatlamaya yardım eder, evde ve aşkta huzuru sağlar. Eğer kendinizi üzgün hissediyorsanız maviden kaçının. Ne zaman giymelisiniz? Açık mavi kendinizi baskı altında hissettiğiniz zaman rahatlamanıza ve işte sorumluluklarınızın farkına vararak davranmanıza yardımcı olur. Turkuvaz mantıklı düşünmenize ve kendinizi açıkça ifade etmenizde etkendir. Koyu mavi karar vermeyi kolaylaştırır. Ne yemelisiniz? Mavi besinler sakin uyumanızı sağlar. Erik yatıştırıcı ve antiseptik etkiye sahiptir.
MOR
Ajna ya da kaş chakrası mor enerjiyi emer; olan bitenin farkında olma gücünü ve sezgileri yönetir. Mor iç huzuru sağlar ama aşırı duyarlılığa neden olabilir. Ne zaman giymelisiniz? Mor ciddi aile meselelerinin çözümünde yararlı olur. Huzur verir, işte saygı kazandırır ve ilişkilerdeki huzursuzlukları çözer. Lila ise rahatlamaya yardımcı olur. Ne yemelisiniz? Mor besinler yatıştırıcıdır ve bakterilere karşı korur. Üzüm, patlıcan, soğan ve lahana besleyici ve dengeleyicidir.
Renklere Açık Ruh Dünyamız
Dr. Hasan AYDINLI
Bir an için her şeyin aynı renkte olduğunu hayal edelim. Renklerin dünyasına alışmış bizler için, bu durum, ne kadar sıkıcı ve zor olurdu. Bu durumda cisimleri ayırt etmemiz zorlaşır, canlıların ve tabiatın güzelliği oldukça azalırdı. Trafik işaretleri, kılık kıyafetler, kullandığımız eşyalar bize çok az şey ifade eder, kısacası günlük hayat, her şeyiyle birbirine karışırdı.
Hayatın renklerini görebilmek Yüce Yaratıcı'nın insana verdiği önemli bir nimettir. Üzerine ışık düşen bütün varlıklarda bir renk meydana gelmektedir. Bizim görebildiğimiz her bir madde, yapısına bağlı olarak emdiği veya yansıttığı ışıkların dalga boylarının beynimizdeki algılanmasına göre bir renge sahip olur. Rengi olmayan bir cisim yok gibidir. ''Renksiz'' olmak bile bir rengi ifade eder. Işık, göz ve renkler arasındaki bağlantı ve uyum, Yaratıcı'nın birliğini gösterir. Karanlıkta göremediğimiz bütün renkler ışıkla birlikte ortaya çıkar. Güneş ışığı içinde yedi renk ve onlardan oluşan milyonlarca renk tonu gizlidir.
Bütün varlıklar, insanın fıtratına uygun renklerle donatılıp süslenmiştir. Hikmet penceresinden bakıldığında, kâinattaki bütün renklerin bir vazifesi vardır. Algılayabildiğimiz renkler, insanın düşüncelerine, duygularına, davranışlarına ve zindeliğine tesir eder. Günümüzde renklerden nasıl istifade edilebileceğine dair araştırmalar yapan enstitüler vardır.
Sabahları güneş, dünyamızı aydınlatmaya başladığında yeryüzünde renkler de kendini gösterir. Renkler, yeni bir günün ve hayatın başladığının habercisidir.
İnsanda uyku-uyanıklık hallerinin düzenlenmesinde, epifiz bezinden salgılanan melatonin hormonu vazifelendirilmiştir. Gözler kapandığında ışık ve renklerle olan bağlantı kesilir. Işığın kaybolmasıyla birlikte melatonin hormonu da salgılanmaya başlar. Beden uykuya dalar ve uyku sonunda vücut dinlenmiş olur. Uyku getirici melatonin hormonunun miktarı sabaha karşı azalır. Gözler tekrar açıldığında, ışık ve renklerle insan tekrar buluşur.
Güneş ışığının rengini insan, açık sarı olarak algılar. Sarı, zihni uyarıcı bir renk olduğundan, gün ışığı ile birlikte zihnimizin çalışma hızı ve verimliliği artar. Bu yüzden sarının bulunduğu çalışma ortamları zihnin uyarılmasına yardımcı olur.
Gökyüzü, maviye boyanmış gibidir. Mavi, insanı sakinleştiren ve huzur veren bir renktir. Denizleri ve gökyüzünü seyretme, stresin azalmasına ve insanın gevşemesine vesile olur. Güneş ışığını az alan ülkelerde, kapalı havalar, insanların ruh dünyasına menfî tesir eder. Bu iklimlerde başka sebeplerin de bir araya gelmesi ile intihara teşebbüs, güneşi bol iklimlere göre daha yüksektir. Gökyüzünün rengini bir an için kırmızı olarak düşünelim. Kırmızı bir atmosferin olduğu dünyada insanlar sürekli kırmızı ile uyarılacaktır. Kırmızıyı yoğun ve uzun süreli algılayan insan, gergin ve sinirli bir ruh hali sergiler. İnsanlar kırmızı bir gökyüzü altında yaşamak mecburiyetinde kalsalardı, zamanlarının çoğunu dış mekânlar yerine, iç mekânlarda geçirmeyi tercih edeceklerdi.
Koruyucu kalkan olarak renkler
Canlılar tesadüfî olarak değil, hayatları korunacak şekilde boyanmıştır. Çalılıklar arasında ilerleyen bir ceylanın mor olduğunu düşünelim. Bu durumda ceylanlar, düşmanları tarafından kolaylıkla avlanabileceğinden nesillerini devam ettirmede zorlanacaklardı. Toprak üzerinde yaşayan hayvanların birçoğunun renkleri, bu yüzden tabiatta bulunan bitkilerin ve toprağın renklerine benzer. Dikkat çekici ve göz alıcı renklerin kuş ve balıklarda daha fazla olması, renklerin hayatı korumada rol aldıklarını destekleyen bir tespittir.
İnsanda var olan renkler de hayatı korumaya yöneliktir. İnsan kanı kırmızıdır. Kanın renksiz bir sıvı (misal olarak su gibi) olduğunu bir an için düşünelim: Bu durumda birçok kanama sonradan fark edilir, bu da insan için tehlikeli sonuçlar doğururdu. Ateşe sarı renk veren Sonsuz Kudret, bu şekilde ateşin hemen fark edilmesini ve onun tehlikelerine karşı tedbir alınmasını kolaylaştırmıştır. İnsan kanının kırmızıyla, ateşin sarıyla renklendirilmesi tesadüfî değildir. Çünkü renkler içinde kırmızı ve sarı uyarıcı ve dikkat çekici renklerdir.
Renklerin günlük hayatı kolaylaştırıcılığı
Ayırt etme, sınıflama ölçüsü olan ve hayatı kolaylaştıran renkler, günlük hayatın her alanına girmiştir. Bazı renkler (siyah, beyaz veya sarı) toplumun etnik yapısını tarif eder. Kılık kıyafetlerden, ticarî hayattaki ürünlere kadar kullanılan renkler, önemli mesajlar iletir. Kullandığımız renkler, bizlerden bazı mesajları çevremize iletir. Renklerin şuuraltı tesirleri oldukça fazladır. Misal olarak kahverengi tonların çok fazla kullanıldığı mekanlarda, insanlar sıkılır ve uzun süre kalamazlar. Bu durum kahverenginin insanda oluşturduğu şuuraltı bir tesirdir. Odada uçan siyah bir şey görüldüğündeki tepki, farklı renkte uçan şeyler görüldüğünde oluşan tepkiden farklıdır. Ticarî hayatta, firmalar, ürünün üretiminde, paketlenmesinde ve reklamlarında insan psikolojisini de hesaba katarak, renklerdeki uyumu sağlamaya çalışırlar. Sarı, turuncu ve kırmızı, sinir sistemini uyararak iştahın açılmasına yardımcı olur. Fast-food restorantlar, marketler, göz alıcı renkleri kullanarak iştahın açılmasını ve fazla ürün satılmasını sağlar. Üretici firmalar, ürün renginin yaşa, cinsiyete ve o toplumun kültürüne uygun renkler olmasına dikkat ederler.
Yaşadığımız şehirlerin renkleri, iklime ve coğrafî özelliklere göre değişir. Sıcak iklimlerde yaşayanların daha açık renk bina yaptıkları ve daha açık renk kıyafet giydikleri bilinen bir gerçektir. Eğer çöllerde yaşayan kişiler sürekli koyu renkli kıyafet giyselerdi, sıcaklık onlar için daha da çekilmez bir hâl alırdı. Aynı şekilde binaların yüzeylerinin de mümkün olduğunca açık renk olmasına sıcak memleketlerde dikkat edilmektedir. Soğuk iklimde yaşayan insanlara baktığımızda, daha çok koyu renk kıyafetler tercih ettiklerini görmekteyiz. Aynı şekilde bu ülkelerde (Rusya, Kuzey Avrupa ülkeleri) daha çok koyu ve kapalı renkli evler tercih edilmektedir.
Renklerin fısıldadıkları
Beyaz: Temizliği, hijyeni, saflığı ve sadeliği ifade eder. İnsanlar öldüğünde beyaz bir kefene sarılır. Tıbbî alanda çalışanlar genellikle beyaz giyer, hastahaneler beyaz ağırlıklıdır. Ahçılar ve gıda işleri ile uğraşanlarda beyaz ton fazladır. Beyaz diğer renklerin tesirini kuvvetlendirir. Kâğıt, sergi alanları beyazdır. Efendimiz (sas) bir hadîs-i şeriflerinde: "Elbiselerden beyaz olanları giyin; çünkü onlar en hayırlı giyeceklerinizdir. Ölülerinizi de beyazla kefenleyin." buyurmuşlardır.1
Kırmızı: Dikkat çeken ve insanı uyaran bir renktir. Ağırlıklı olarak kırmızı giyen ve kullananlar, insanlar arasında dikkat çekmek ve fark edilmek isteyen kişilerdir. İnsanı uyaran ve dikkat çeken bir renk olması yüzünden kırmızı, genellikle işaret dilinde ve levhalarda kullanılır. Günlük hayattaki yasaklayıcı ve kısıtlayıcı işaretler genelde kırmızıdır. Kırmızı alarm, kırmızı kart, kırmızı ışık, insanı aynı zamanda şuuraltı
olarak da uyarıp bazı mesajlar verir. Birçok zehirli hayvanın da kırmızı ve sarı gibi uyarıcı renklere sahip olduğu ve bununla "Bana yaklaşma!" mesajı verdiği bilinir. Bu renk, kalbin uyarılmasında ve kalb atışının hızlanmasında tesirli olup, kan dolaşımının artmasına vesile olur. Erkeklerin kırmızı ve sarı renkli kıyafetler giymesi Efendimiz (sas) tarafından pek sevimli görülmemiştir.
Mavi: Huzuru ve sakinliği temsil eder. Bedenî ve ruhî sakinleşmeye yardımcı olur. İnsana emniyet hissi verir. Özellikle açık mavinin açık tonları insanı dinlendirir, ağrının hafiflemesine yardımcı olur. Soluk alıp verme sıklığında azalmaya vesile olur. Zihne ait fonksiyonların uyarılmasında tesirlidir. Gece mavisi, uyku hissi verir. Üretken, hassas ve hayal gücü yüksek kişiler, daha çok maviyi tercih ederler. Açık mavi ortamlar, insanın üretkenliğine yardımcıdır. Dolayısıyla iç çalışma ortamlarının dekorasyonunda açık mavi tonlar tavsiye edilir.
Lâcivert: Gücü, otoriteyi, ciddiyeti ve resmiyeti temsil eder. Üniformaların ve resmi kıyafetlerin çoğunda lâcivert vardır. Resmi kurumlar ve bazı firmalar amblemlerinde lâcivert ve tonlarını kullanır. Ciddi ve sorumluluk sahibi olarak bilinmek isteyen insanlar, lâciverti fazla tercih ederler..
Sarı: Dikkat çekici bir renktir. Sarının zihni uyarıcı ve iştahı artırıcı özelliği vardır. Aynı zamanda geçiciliği temsil eder. Ticarî taksiler, geçici olması ve dikkat çekmesi açısından sarıyla boyanmıştır. Trafikte kırmızı ile yeşil arasında sarı yanar. Ateş, sarıdır ve geçicidir. Sürekli yanan ateş yok gibidir. Tarlalardaki ürünler sarardığında hasat zamanı gelmiştir, bu da geçiciliğin bir işaretidir. Sararan yapraklar, kısa süre sonra düşer. Açık sarı ışık, açık sarı sayfalı kitaplar göz sağlığı açısından yararlıdır. Sarı üzerine siyah çizgiler önemli bir uyaranı temsil eder. Radyasyon alanları ve zehirli maddeler buna bir misaldir.
Kahverengi: Sıradanlığı ve mütevazılığı temsil eder. Toprak, kahverengi renktedir ve en mütevazı maddedir. Kahverengi tonu fazla olan ortamlar insanı bunaltabilir. Bu yüzden insanların uzun süre oturması istenmeyen mekânlarda kahverengi ton fazla kullanılır. İnsanlar arasında dikkat çekmek istemeyen kişiler, kahverengi tonlu kıyafetleri fazlaca tercih ederler.
Yeşil: Huzuru, hayatı, büyümeyi ve mutluluğu temsil eder. Tabiatta bol miktarda yeşil ve yeşilin tonları görülür. Yeşil dinlendirir, psikolojik durumu dengeler ve gevşetir. Rahat hareket etmeyi sağlar. Yeşilin insan ruhu ve bedenindeki dinlendirici tesirleri, kaygı ve depresyona iyi gelir. Yeşil bir ortamda insanlar kendilerini daha enerjik ve canlı hissederler. Bu rengin hakim olduğu mekânlar daha geniş görülür. Derin ve yavaş nefes almayı kolaylaştırır. Trafik işaretlerinde otoyolu ifade eden yeşil tabelalar genişlik ve rahatlık mesajı verir. Yeşili bolca kullanan kişiler yardım etmeyi severler ve insancıldırlar.
Pembe: Mutluluğu ve canlılığı temsil eder. Aynı zamanda dikkat çeken bir renktir. Özellikle kız çocuk eşyalarında fazla miktarda kullanılır. İştahı azalttığı bilinir.
Turuncu: Gençliği, canlılığı ve dinamizmi temsil ettiği gibi mutluluğu da temsil etmektedir. Dikkat çeken bir renktir. Yol bakım çalışanları turuncu elbiseler giydiklerinden dikkati hemen çekerler. Turuncu, iştahı ve sindirim sistemini uyarır. Turuncu, bağışıklık sistemine müspet tesir eder. Duyguların ifadesini kolaylaştırır. Depresyonun azaltılmasında yardımcıdır. Aktif, canlı, sabırsız ve neşe dolu insanlar, turuncunun tonlarını tercih ederler.
Siyah: Ciddiyeti, sır dolu olmayı ve otoriteyi temsil eder. Bazı kültürlerde siyah mutsuzluğu ve matemi de ifade eder. Siyahın fazla olduğu yerlerde uzun süre kalmak zordur. Gece karanlığında insanlar daha çok uyumayı tercih eder. Siyah ölümü temsil eder. Gecenin karanlığa bürünmesi günün sonunu ifade eder.
Renkler, tedavide nasıl kullanılır?
Renklerle tedavi günümüzde giderek popüler hale gelmektedir. Gözler ve deri aracılığı ile vücuda ulaşan renkler, kişinin vücut fonksiyonlarına da tesir eder. Her renk düşük veya yüksek titreşimli belli bir dalga boyuna sahiptir. Renklerle tedavide, renklerin düşük veya yüksek titreşimli enerjiye ve farklı frekansa sahip olmalarının farklı psikolojik sonuçlara yol açtığı kabul edilir. Bu açıdan farklı renklerin farklı psikolojik tesirlere yol açması renklerle tedavinin temel çıkış noktasıdır. Tedavide renklerin tesiri olup olmadığını izlemede, kan basıncı ölçümleri, kalb atım hızındaki değişmeler, kasların gerilme indeksi değerleri kullanılır. Sonuçlar kontrol grubuyla karşılaştırmalı olarak analiz edilir.
Kişi tarafından algılanan renkler, sempatik ve parasempatik sinir sistemi üzerinden ve bunlarla aktif hale geçen nöro-kimyevî maddelerin salgılanması yoluyla insana tesir eder. Meselâ mavi, parasempatik sistemi uyarır. Bu uyarılma, bir seri nöro-kimyevî madde ve hormonun salgılanmasını ardışık (münavebeli) olarak başlatır. Sonuçta kan basıncı ve kalb atım hızı düşer. Kişide rahatlama meydana gelir. Kırmızı, mavinin zıddı olarak sempatik sinir sistemini uyarır. Sonuçta kalb atım hızı ve kan basıncı artarak kişi, alarm durumuna geçer.
Renkler üzerinde çalışan psikologlar, Londra Köprüsü'nün sık sık intihar mekânı olarak kullanıldığını fark etmişler. Renklerin insan tutum ve davranışlarına tesir ettiğinden yola çıkan uzmanlar, siyah olan köprünün, maviye boyanmasını teklif etmişler ve köprü maviye boyanmıştır. Sonuçta köprü üzerinde gerçekleşen intihar girişimlerinde % 50 azalma sağlanmıştır. Mor ve pembe, iştahın azalmasında tesirlidir. Bu bilgiden yola çıkan Amerika'daki Johns Hopkins Tıp Fakültesi'ndeki uzmanlar, kilo verme programına katılan hastaların pembe renkli mekânlarda yaşamalarını sağlamışlardır.
Pembe mekânlarda yaşayan şişmanların iştahlarının ve streslerinin azaltılması kolaylaştırılmıştır. Renklerin insan psikolojisine tesir ettiğine başka bir misal, cinayet işlemiş saldırgan mahkûmların kaldığı hapishanenin odaları ve bahçesi pembeye boyanmıştır. Belli bir müddet sonra iç dekorasyonu pembeye boyanmış hapishanedeki mahkûmlar arasında gözlenen şiddet ve kavga olaylarında belirgin bir azalma görülmüştür. Renkler şiddete ve kavgaya eğilimli öğrencilerin terbiyesinde de faydalı olmaktadır. Şiddete eğilimli öğrencilerin mavi ve tonlarının hakim olduğu sınıflarda ders görmeleri ve okul dışında da mavi renkli mekanlarda yaşamaları sağlanmıştır. Belli bir süre sonra, öğrencilerin saldırganlıklarında belirgin azalma sağlanmıştır.
Renklerin tabiattaki dağılışı, yoğunlukları ve insan üzerindeki tesirleri, tabiatta hiçbir şeyin tesadüfî olmadığını ve belli gâyelere hizmet etmek üzere yaratıldığını göstermektedir.
Pozitif Düşünce Uzmanı ve Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmaların, renklerin bir terapi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koyduğunu bildirdi. Dr. İbrahimoğlu'nun belirttiğine göre, 'Kırmızı', kan dolaşımına ve kansızlık hastalıklarına iyi gelirken, 'Turuncu' da yorgunluğa, halsizliğe, uykusuzluğa, korkuya, depresyona karşı etkili oluyor. Mor rengin ise, sinir sistemini, halsizlik, psikolojik ve duygusal yorgunlukları tedavi edici özelliği bulunuyor.
Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, tarihteki araştırmaların, eski Mısırlılarla Çin ve Hind uygarlıklarında renklerle terapiye çok önem verildiğini ortaya çıkardığını söyledi. Kaynağını güneşten alan ışığın, elektromanyetik enerjilerle dolu olduğunu vurgulayan Psikolog Dr. İbrahimoğlu, "Bu enerjiler, dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi, yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür ki bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Işık eksik ve yetersiz olduğu takdirde, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Renk terapisi, metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir" dedi.
Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan "Aura" veya "enerji beden" adı verilen elektromanyetik bir alan bulunduğunu ifade ederek, "Bedeni saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir" diye konuştu.
Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, 'çakra' adı verilen, her biri ayrı renge sahip enerji dağıtım merkezleri bulunduğunu kaydeden Psikolog Dr. İbrahimoğlu, "Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır" dedi.
Psikolog İbrahimoğlu, insanın içinde bulunduğu duygusal değişikliklerin, çakralarda enerji dengesizliği meydana getirdiğini belirterek, "Bu durumda, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur ki, çakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkların doğmasına neden olur" diye konuştu.
Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimlerin, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan etkileşim içinde olduğunu anlatan Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, "Bu titreşimler çakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilir. Daha sonra sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınır. Bu sayede, fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir" dedi.
Psikolog Dr. İbrahimoğlu, renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorunun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesi olduğunu vurgulayarak, "Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Renk terapisinde renkler tek başına kullanılabileceği gibi tamamlayıcı renklerle de kullanılabilir" diye konuştu.
Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır'da, Çin'de ve Hindistan'da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. Chakra adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan chakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır. Ayrıca bu merkezin uyum hali içinde bulunduğu renkle ilgili besinler tavsiye edilir. Bazen bu renk merkezi ile ilgili metaller taşınması da önerilebilir. Tedavi esnasındaki süre kromoterapi uzmanının tavsiyesine göre yapılır.
MAVİ RENK:
Ses kısıklığı, guatr ve kalp çarpıntılarına karşı. Mavi renkle uyum halinde olan kişilerin karakteristik özellikleri: Bu kimseler sezgileri güçlü, yenilikler yaratabilen, politik nitelikleri olan kişilerdir. Gerekli renk merkezleri çalışmıyorsa ise bu kişiler kararsız, kırıcı, çelişkilerle dolu bir kişiliğe bürünürler. Çarpıntı, uykusuzluk, baş ağrısı, ses kısıklığı, guatr ve göz hastalıkları hep mavi renkle uyum hali içinde bulunan chakranın iyi çalışmaması sonucu oluşur. Bu tedavi esnasında bakır, kurşun, nikel, kalay ve alüminyum gibi madenleri üstünüzde bulundurmak yararlıdır. Mavi renkle tedavi yöntemini destekleyen besinler:: Erik, vişne, kara dut, kara lahana, patlıcan ve kara üzüm.
BEYAZ RENK:
İnsanlardan kaçma ve kendine acıma gibi psikolojik rahatsızlıklara karşı. Beyaz renk son derece pozitif bir renktir. Bu renkle uyum içinde bulunan chakra Hintçe'de Udana Çakra adıyla bilinir. Beyaz saflığı ve masumiyeti sembolize eden bir renktir. Bu renk merkezleri düzenli çalışan insanlar son derece adil, iyiliksever ve tolerans sahibidir. Beyaz renk merkezi düzenli çalışmayan insanlarda merhametsizlik, kendi kendine acıma, inziva, insanlardan kaçma gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu renk merkezi ile ilgili renk tedavisinde uzmanlar hastalarının üzerinde altın, inci, elmas gibi madenleri bulundururlar.
SARI RENK:
Bağırsak, akciğer hastalıklarına ve şekere karşı. Vücuttaki sarı renk merkezi düzenli çalışan kimseler aklı başında, mantık sahibi ve ince kişiler dir. Eğer bu renkle uyum halinde bulunan chakra düzensiz çalışıyorsa bu şahıslarda bencillik duygusu artar. Sahtekarca davranışlar farkedilmeye başlar. Sarı renk merkezinin düzensizliği akciğer, karaciğer, bağırsak ve mide hastalıklarına, şekere, zihinsel yorgunluklara ve kabızlığa sebeptir. Sarı renkle ilgili tedavi uygulanırken Çin'li uzmanlar altın, krom, nikel, bakır, çinko gibi metallerin tedavi edilen kişilerin üzerinde bulundurulmasını tavsiye ederler. Yine sarı renk ile yapılan tedavi sırasında şu gıda maddelerinin yenilmesi tavsiye edilir: Kavun, mısır, muz, limon, kabak, sarı renkli tohumlar ve sebzeler.
SİYAH RENK:
Akıl hastalıkları ve psikolojik rahatsızlıklara karşı. Bu renk merkezi düzenli çalışan kimseler çok hareketli ve canlıdır. Ancak bu renk merkezi düzensiz çalışıyorsa başka kimselerin renk merkezini de ya olumsuz olarak etkiler, ya da kendisi başkalarından etkilenir. Bu merkezin düzensizliği özellikle akıl hastalıkları ve psikosomatik hastalıkların oluşmasına sebeptir. Bu renkle ilgili tedavi esnasında Çinli uzmanlar hastalarının üzerinde özellikle gümüş ve platin gibi değerli madenler bulundurmayı tercih ederler. Siyah zeytin, siyah erik, kara lahana gibi besinler bu tedavi süresince bol miktarda yenilmelidir. Şayet dolunaydan etkileniyorsanız, şunu bilmelisiniz ki siyah renkle ilgili merkeziniz güzel çalışmıyor demektir.
LACİVERT RENK:
Göz, kulak, burun, sinir bozuklukları ve ruh hastalıklarına karşı. Lacivert renge bazen İndigo mavisi de denir. Açık gecelerdeki gökyüzünün rengidir. Lacivert renk merkezleri düzenli çalışan kişiler ruhen düzgündür, kuvvetli bir hafızaları vardır ve oldukça zekidirler. Olayları bir bütün olarak kavrayabilme yeteneğine sahiptirler. Hoşgörülü ve iyimser bir kişilikleri vardır. Eğer bu renkle uyum halinde bulunan renk merkezi düzensiz çalışıyorsa bu kişiler unutkanlaşır. Çabuk kızarlar ve anlayışsız, kötümser bir tavır sergilerler. Bu renk merkezinin düzensiz çalışması sonucunda akciğer, göz, kulak ve burun rahatsızlıkları, yüz felci, sinir bozuklukları ve ruh hastalıkları gibi durumlar ortaya çıkar. Lacivert renkle ilgili renk tedavisine devam edilirken uzmanların tavsiyesi krom, demir, bakır, brom, potasyum gibi metallerin hastanın üzerinde bulundurulmasıdır. Bu renkle ilgili tedavi sırasında mavi ve mor renge sahip besin maddeleri (siyah üzüm, kara lahana gibi) yenmelidir.
TURUNCU RENK:
Astım, bronşit ve romatizma hastalıklarına karşı. Bu renkle uyum hali içinde bulunan merkeze Hintçe'de Şodistana denir. Benliğin oturduğu yer anlamındadır. Turuncu renk merkezi düzenli çalışan kimseler sağ duyu sahibi, iyi insanlardır. Merkez düzgün çalışmıyor ve görevini yapamıyorsa, bu kişilerde astım, bronşit, romatizma, gut hastalığı gibi hastalıklar ortaya çıkar. Turuncu renk merkezi ile ilgili renk tedavisi yapılırken demir, kalsiyum, karbon ve alkalilerin çoğu gibi elementlerin tedavi gören kişinin üzerinde bulunması doktorlar tarafından tavsiye edilir. Yine tedavi sırasında havuç, zerdali, şeftali, portakal, mandalina ve diğer turuncu renkli meyve ve sebzelerin bolca yenmesi yararlıdır.
YEŞİL RENK:
Baş ağrısı, yüksek tansiyon, mide ülseri ve kanser gibi rahatsızlıklara karşı. Yeşil renkle ilgili chakraları düzgün çalışan kimseler vicdan sahibi ve adil kişilerdir. Bu renk merkezi özellikle ruh sağlığı açısından çok önem taşıyan bir merkezdir. Şayet yeşil renkle uyum hali içinde bulunan bu chakra düzenli çalışmıyorsa, bu kişiler kötü kalpli ve kindar bir kişilik sergilerler. Arkadaşlarına ihanet edebilir ve başkalarıyla asla işbirliği içinde olmazlar. Yeşil renk ruh ile beden arasında denge ve uyum kurulmasında önemli bir renktir. Bu renkle ilgili tedavi esnasında sodyum, bakır, nikel, krom, kobalt, azot, klorofil, demir sülfat gibi elementlerin hastanın üzerinde bulunması tavsiye edilir. Baş ağrısı, kan çıbanı, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, mide ülseri ve kanser gibi rahatsızlıklar hep bu merkezin düzensiz çalışmasından dolayı ortaya çıkar. Tedavi devam ettiği süre boyunca bol miktarda yeşil sebze ve meyvelerin yenilmesi tavsiye edilir.
MOR RENK:
Böbrek, kalp hastalıklarına karşı. Mor renkle uyum hali içinde olanlar daha çok sanatla uğraşan insanlardır. Son derece idealisttirler. İlhamları ve sezgileri oldukça güçlüdür. Vücutlarında mor renk merkezi düzenli çalışmayanlarda kendini beğenme, küstahlık, 'her şeyi ben bilirim' demek ve çeşitli kompleksler gibi marazi haller gözlenir. Mor renk merkezinin çalışmaması durumunda fizyolojik olarak ortaya çıkan hastalıklar: Epilepsi, sinir hastalıkları, mesane ve böbrek rahatsızlıkları, mide kalp ve damar hastalıkları. Mor renk merkezinin normal çalışmasını sağlamak için yapılan renk tedavisinde hastaların üstlerinde manganez, alüminyum, kalsiyum, kobalt, arsenik ve titanyum gibi maddelerin bulundurulması tavsiye edilir. Yine bu tedaviye devam edildiği zaman süreci içinde kara üzüm, kara dut, mor lahana, patlıcan ve pancar gibi besinlerin bol miktarda kullanılması çok faydalıdır
Uzmanlara göre insanlarin sevdikleri renkler ayni zamanda kisiliklerini de ele veriyor.
Renklerin insan psikolojisi ve davranislari üzerinde önemli etkileri olduguna dikkat çeken uzmanlara göre, sevilen renkler ayni zamanda kisiligi de ele veriyor.Psikiyatrist Nihat Kaya´ya göre, son 10 yildir gelistirilmeye çalisilan kromoterapinin (renklerle tedavi) geçmisi ilk çaglara kadar uzaniyor. Bu yöntemin islevini çesitli içimlerde ve sistemler içinde renkler kullanilarak kisilerin sinir sistemleri dengelemek ve böylelikle bazi hastaliklarin önüne geçmek olusturuyor.
Kromoterapide uygulanan baslica sistemler, "hastalarin giysilerinin rengini degistirmek, pencerelerinde ayri renklerde cam kullanmak, lambalarin rengini farklilastirmak, suyla belli renk birlesimi olusturmak" seklinde siralaniyor. Kromoterapide renk dengelerinin yani sira meditasyon, iyi beslenme, uygun bir çevre düzeni gibi ayrintilar da önem tasiyor. Kromoterapide renkler ve anlamlari ise söyle:
? Mavi: Genellikle yildizlari, geceyi, insan sicakligini, kalici ve derin duygulari, düsünceyi ve dinlenmeyi simgeler. Maviyi sevenler genellikle romantik ve duygusal bir kisilige sahiptirler. Yalniz maviyi kesinlikle benimsemeyenlere de dikkat! Bu kisiler de romantiktir, ama duygularini farkli biçimde göstermektedir. Giyside mavi, sosyal bir kisiligin göstergesidir. Çevreye uyumu hatirlatir. Mavi giyenlerin ´ciddi ve iyi bir insan´ oldugu imaji yaygindir. Yatak odasi, banyo ve çalisma odasi için ideal renktir. Sinir sistemi bozukluguna da bire birdir. Bu nedenle sikintili oldugumuz zaman denizi ya da gölü seyrederek yatismamiz, sakinlesmemiz söz konusu olabilir.
? Kirmizi: Hareketi ve hizi simgeler. Kirmizi sevenler, duygulari yogun yasayan kisilerdir. Ne var ki, asiri kirmizi sevgisi, kiside ayni zamanda despotik bir yan ve sinirli bir kisilik göstergesi de olabilmektedir. Baskalarinin dikkatini çekmek isteyenler kirmizi renkli elbiseler giyerler. Yemek masasinin kirmizi bir çiçekle ya da kirmizi peçetelerle süslemekte atmosferi daha sicak bir hale getirebilir. Ayrica erotizmin de vazgeçilmez renkleri arasindadir.
? Sari: Güneyin rengi; ayni zamanda umudun, ilginin, iyimserligin ve evrensel askin rengidir. Sariyi sevenler genellikle herkesle konusan, genis bir kültür hazinesine sahip sosyal tiplerdir. Elbiselerinde bu rengi tercih edenler, iyimser ve neseli kisilerdir.
? Kahve: Bu rengi sevenlerin tipik özelligi, heseyin mükemmel olmasini istemeleridir. Içinde bulunulan ortami sicak gösteren bu renk oturma odasi ve salon dekorasyonunda sikça kullanilir.
? Yesil: Dikkatin ve konsantrasyonun rengidir. Bu, yemyesil bir ormana dalan kisideki ilk refleksi olmasi ile izah ediliyor. Bu rengi sevenler, saglam bir iradeye ve baskalarini kontrol etme yetenegine sahiptirler. Asiri yesil, kisinin süper denetimini, hafif yesil ise bosvermisligi simgeler.
? Siyah: Varolma ve gençlik baskaldirisinin tipik rengidir. Korku ve umutsuzlugun yani sira ölümü de çagristiran siyah seromoni ve tören giysisi rengi oldugu gibi cazibenin de rengi haline dönüsebiliyor. Ölçülü kullanilidgi takdirde, dekorasyonda belli bir zerafetin isaretidir.
? Beyaz: Bütün toplumlarin kutsal rengidir. bazilarinda ´ölümü´ simgeleyen beyaz, ayni zamanda ´öteki hayatin´ baslangici sayiliyor. Bu rengi sevenler, çatismadan uzak, farkli ve özgür bir dünyanin arayisi içinde olan insanlardir. Beyaz, ayni zamanda safligin ve aydinligin simgesidir.
? Pembe: Kadinlara huzur veren bir renktir. Kimileri açik, kimileri daha sivri tonlarin düskünüdürler. Oysa erkeklerin çogu pembeyi ´igrenç, siradan´ bir renk olarak degerlendirir. Pembe, erkekleri kaçirir ve istegini söndürür.
? Mor: ´Erotizmin sonu´ anlamini tasiyan renktir. Mesleki açidan da ikili iliskiler açisindan da seçilecek en yasli renktir. Sanatçi ruhlu insanlarin, meraklarini fantezileriyle yasayanlarin tutkun olduklari bu renk, isin ehili asiklarin kopamadiklari renkler arasinda yer alir.
? Gri: Agirbasliligin, sadakatin ve sessizligin simgesidir. Bu rengi tercih eden insanlar, genellikle islerine gereginden fazla önem veren, ciddi ama asla hirsli olmayanlardir. Ikili iliskilerde de gözleri yukarda degildir
Renklerin sihri ile neşenizi arttırın.
Renklerin ezelden beri birçok özellik taşıdığı bilinmektedir. Örneğin turuncu ve sarı renkler neşe verici, kırmızı güç verici, mavi ise gevşetici özelliklere sahiptir. Renk terapisinin mantığına göre renklerin değişik dalga boyları insan hücrelerine etki ederek birçok rahatsızlığın giderilmesine yardımcı olur. Bu yöntemi ister bir renk terapist uzmanın kontrolü altında yapacağınız gibi, günlük hayatınızda da renklerin faydalarından sonsuz bir neşe kaynağı olabilir. Kırmızı bir tişört sizi beyaz bir tişörte göre daha güçlü gösterebilir. Hangi rengin ne etkisi olduğu aşağıda renk tablosunda gösterilmiştir:
Mor: Temizleyici, antiseptik, sakinleştirici etkiye sahiptir. Depresiyon ve migrene faydalıdır.
Mavi: Serinletici, sakinleştirici, acı dindirici özelliğe sahiptir. İltahap ve ödem oluşumunu engeller. Kan basıncı ve yüksek ateşe karşı faydalıdır.
Çivit: Sakinleştirici, solunum düzenleyici, şişlik giderici etkiye sahiptir.
Turkuaz: Hayat verir, arındırır, ağrı giderir, serinletici, cilt problemlerine, başağrısına ve strese karşı faydalıdır.
Yeşil: Gözleri güçlendirici, şişkinliği giderci, antiseptik, ruhsal denge düzenleyici, uyum sağlayıcı özelliğe sahiptir.
Sarı: Hormon ve salgı bezleri dengesini düzenleyici özelliğe sahiptir.
Altın: Sinir sistemini güçlendirici, depresiyona faydalı, dalak, mide ve karaciğerin çalışmasını düzenler.
Pembe: Agresif, gerginlik giderici ve uyum sağlayıcı özelliğe sahiptir.
Kırmızı: Cilt hücrelerinin bölünmesini hızlandırır, solunum ve sindirim sistemlerini düzenler.
Beyaz: Çekici bir etkiye sahiptir, özellikle kış aylarında.
Renklerin gizemli dünyasını öğrenmek için önce ışığın ne olduğunu bilmek gerekir. Işık, şekli ve rengi oluşturan, bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, cisimlerden yansıyıp, göz tarafından algılandığında, ışık görülmüş olur. Işık bir cisme çarpıp yansıma yapana kadar, gözle görebilme olanağını olmaz. Renk ise, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık, değişik dalga boylarına dönüştüğünde, emildiğinde veya kırıldığında çeşitli renkler ortaya çıkar.
Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkler üç temel gruba ayrılır:
1. Ana renkler grubu; kırmızı, sarı ve mavi.
2. Ara renkler grubu; yeşil, turuncu, mor
3. Ana ve ara renklerin karışımından meydana gelen gruptur.
Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyasını en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki aynı değildir. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk ve itici gelebilir veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine hüzün yükleyebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. herkes kendine uygun olan rengi bilmeyebiir, bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler.
Renk Bilim Nedir?
Tarihte yapılan araştıtmalarda tapınaklardaki renklerden yola çıkarak eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görmek mümkün. Çin ve Hind uygarlıklarında da görülen benzer olgular şifacı din adamlarının, insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kurduları görülür.
İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton'dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır. Günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koymuştur.
Üzgün insan aurası - 11 yaş aurası - Müzisyen aurası
Renk Terapisi
Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur. Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür ki bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Işık eksik ve yetersiz olduğu takdirde, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Renk terapisi, metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir.
Yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan "Aura" ya da "enerji beden" adı verilen elektromanyetik bir alan vardır. Bedeni saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir.
Çakra Nedir?
Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, çakra adı verilen, her biri ayrı renge sahip olan enerji dağıtım merkezleri vardır. Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır.
İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler çakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Bu durumda, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur ki çakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkların doğmasıne neden olur. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedir. Bu titreşimler çakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilir ve omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınır. Bu sayede fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir. Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Renk terapisinde renkler tek başına kullanılabileceği gibi tamamlayıcı renklerile de kullanılabilir.. Renklerin bilinçsiz olarak kullanılması gerekir.
Renklerin gizemli dünyasını öğrenmek istiyorsak önce ışığın ne olduğunu anlamamız gerekir. Işık, şekli ve rengi oluşturan, bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, cisimlerden yansıyıp, gözümüz tarafından algılandığında, ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın yansımasıdır. Işık bir cisme çarparak yansıma yapana dek, gözümüzle görebilme olanağımız yoktur. Renk ise, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık, değişik dalga boylarına dönüştüğünde, emildiğinde veya kırıldığında çeşitli renkler ortaya çıkar. Bu tıpkı bir prizmayı güneş ışığına doğru tutmaya benzer. Ne var ki gökkuşağını oluşturan renkler, renk tayfının küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin bir çok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği mevcuttur. Cisimler ise, güneş ışığını oluşturan renkleri kendi özelliklerine bağlı olarak, emer ve yansıtırlar. Örneğin: sarı bir elbise, bütün ışığı emer, sadece sarı rengi ayırıp yansıtır. Biz de o elbiseyi sarı olarak görürüz.
Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkleri üç temel gruba ayırabiliriz. Birincisi; kırmızı, sarı ve mavi'nin bulunduğu ana renkler grubudur. İkincisi, bu üç rengin çeşitli kombinasyonlarda biraraya getirilmesi sonucunda oluşan gruptur. Örneğin: Sarı+mavi=Yeşil, Kırmızı+sarı=Turuncu, Kırmızı+mavi=Mor gibi. İlk gruptaki renklerle, ikinci gruptaki renklerin karıştırılması sonucunda ise, üçüncü grup renkler oluşur.
Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyamızın en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki aynı değildir. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk ve itici gelebilir. Veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine hüzün yükleyebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. Bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler. Belirli özellikleriyle renkler, uyarıcı oldukları kadar çökkünlük yaratıcı, yapıcı oldukları kadar da yıkıcı, itici yada çekici olabilirler. Ayrıca her renk, kendine özgü bazı tedavi edici ve dengeleyici unsur da taşır.
Tarihe baktığımızda eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görebiliriz. Bu sebepten Karnak ve Teb gibi tapınaklarda renk kullanmışlar ve renk şifacılığını pekiştirmek için, renk salonları inşa etmişlerdir. Aynı şeyi kadim Hind ve Çin uygarlıklarında da görebiliyoruz. Oradaki şifacı din adamları da insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kurmuşlardır.
1670 yılında İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton'dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır.
Ancak günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Bugün dünyada birçok psikolog ve psikiyatr renkleri bir terapi aracı olarak kullanmaktadır.
Dünyanın her tarafında bilinen bir atasözü vardır." Güneş giren eve doktor girmez." Işık, tabiatın bir ilacı ve en güzel tedavi aracıdır.
Işığın, insanlar ve bitkiler üzerindeki fiziksel etkilerini hepimiz biliyoruz. Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur. Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür. Bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Bu olaya kısaca fotosentez diyoruz. İşte ışık ile hayat arasındaki bağlantı!. Işık eksik ve yetersiz olduğu zaman, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Renk terapisi, metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir.
Araştırmalar bize göstermiştir ki, insanda bedeni kuşatan elektromanyetik bir alan vardır. Buna Aura veya enerji beden diyoruz. Bedenimizi bulut gibi saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir. Ayrıca bu enerji alanı içinde yedi adet de, chakra adını verdiğimiz enerji dağıtım merkezleri vardır. Chakra'lar bedene giren ve beden tarafından yayılan enerjilerin oranlarını düzenlerler. Ayrıca bedendeki fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal fonksiyonların yerine getirilmesi için gerekli olan enerjiyi emerek, bunları ihtiyaç duyulan bölgelere dağıtırlar. Her bir chakra ayrı bir renge sahiptir. Chakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Bu yolla tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanmış olurlar. İnsanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, enerjiye (belirli renklere) karşı duyarlıdırlar.
İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler (öfke, korku, negatif düşünceler vs.) chakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Burada, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur. Chakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkları oluşturur. Eğer bünyemizde herhangi bir denge bozukluğu başgösterirse, bazı renkleri veya renk kombinasyonlarını kullanarak, iç dengemizi tekrar kurabiliriz. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedirler. Söz konusu titreşimler chakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınırlar. Böylece fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir.
Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Örneğin: Kırmızı - Turkuaz. Turuncu - Mavi. Sarı - Mor. Yeşil - Macenta'dır. Terapide renkler bazen tek başına bazen de tamamlayıcı renkleri ile birlikte kullanılır. Bu konu uzmanlık isteyen bir iştir. Çünkü renklerin bilinçsiz olarak kullanılması yarar yerine zarar da getirebilir. Renklerden en iyi şekilde yararlanmak istiyorsak mutlaka bir renk terapistine başvurmalıyız.
MAKALEEE
1. GÖKKUŞAĞININ RENKLERİYLE YAPILAN BİR GİRİŞ
Yağmurdan hemen sonra çıkan güneşle birlikte, gökkuşağına da merhaba der dünya... Belki de bilirsiniz, gökkuşağının altından geçen herkesin cinsiyetini değiştirdiği dedikodusunu... Keşke kendi orijinal cinsiyetine zorsuntu vermiş olanlar, gerçekten de gökkuşağının altından geçebilseler ve kendilerine has olan kimliklerini yeniden kazanmış olsalar... Biz gökkuşağını aklımıza her getirdiğimizde, hep İzmir-Turgutlu kara yolunu üzerindeki dümdüz ve yemyeşil olan üzüm bahçelerini hatırlarız... Ve de, o güzelim gökkuşağının insanlara göz kırpan renkler armonisini... Sanki sonsuzluktan akıp gelen ilahi bir ritmin, notalara bürünmesini beklemeyen bir acelecilikle, görüntüye bürünmüş olarak karşımıza çıkıvermesidir gökkuşağı...
İşte bu nedenle biz; renklerle koklamayı, renklerle işitmeyi çok severiz. Severiz çünkü renklerle temiz hava arasında, renklerle notalar arasında kanımızca tam bir uyum, ahenk ve ritim söz konusudur...? Duygularını notalara dökenler, notaları sesleri ile zenginleştirenler, tınılara ve şiirlere elbise giydirip bir anlamda onlara ölümsüzlük aşısı yapanlar, aslında hayatı hep (ama hep) renklerle anlatmışlardır. Gülüm Pekcan ve dans grubu da, hayatı ve renkleri doğaçlama dans figürleri ile anlatmaya çalışarak, renklerin kıvrak figürlerle nasıl da sevecen anlatılabileceğini seyredenlere gösterirler...
Genellikle sesler arası ahenk, tını, nota ve renkler sanki birbirinin ayrılmaz birer parçası gibi yorumlandığı için, Cemre Müzik de bu konuda bir adım atarak, ?Dünyanın Renkleri Türkiye?de, Türkiye?nin Renkleri Dünya?da? sloganıyla hareket etmekte ve etnik, mistik, tasavvufi ve klasik Türk müziği dalında 18 ayrı CD çalışmasını ve İstanbul?un kültürel yerlerini tanıtan 6 video filmini, Türkiye?nin renkleri olarak dünyaya aşılamaktadır. Yine Amiate Records?un 60 yapımdan oluşan tüm dünya müziklerini de, dünyanın renklerini Türkiye?ye taşıyarak yapmaya çalışmaktadır.
Samime Sanay?ın sesinden belki de yüzlerce kez ?...Bir ilkbahar sabahı / Güneşle uyandın mı hiç? / Çılgın gibi koşarak / Kırlara uzandın mı hiç?..? şarkısını dinlemişizdir aslında. Gelin şimdi hep birlikte bu şarkının diliyle anlatılan çok hoş / güzel bir bahar gününü düşleyelim... Sonra da bardaktan boşanırcasına bir yağmurun yağdığını... Ve hemen arkasından çıkan güneşle birlikte, gökyüzünde yerini almak için uçarcasına / koşarcasına gelen o güzelim gökkuşağını... Şimdi de, gökkuşağının renklerini iyice izleyelim kurduğumuz bu düşer ülkesinde...
İsterseniz bu birlikte paylaşacağımız makalenin içinde; yaşadığımız şu hayata, giydiğimiz elbiselere, seçtiğimiz renklere, içinde olduğumuz iş dünyamıza, arkadaşlarımıza, onların evlerine, kuracağımız ilişkilere, yalnızca renklerin gözüyle, renklerin kokusuyla, renklerin diliyle bakalım bir kez de... İnanın böylesi bir bakışı biz çok seviyoruz... Umudumuz o ki siz de çok sevecek ve hoşlanacaksınız!..
O halde haydi gelin hep birlikte renklere dokunmaya ve renklerin dünyasından hayatı anlamaya, hissetmeye çalışalım!..
2. RENKLERLE DÜNYAYI GÖZLEMLEMEKBilindiği gibi temel renkler olan mavi, kırmızı ve sarı herhangi bir rengin karışımı ile elde edilemezler. Bu üç renk genellikle diğer bütün renklerin üretilmesine kaynaklık yapar. Ara renkler ise temel iki rengin karıştırılması ile oluşturulur. Kırmızı + Sarı = Portakal rengini, Mavi + Kırmızı = Mor rengini, Mavi + Sarı = Yeşil rengini ortaya çıkarır. Orta renkler ise temel ve ikincil renklerin isimlerinin birlikte kullanılmasıyla ifade edilir.
Renkleri yaşanılan hayat bağlamında yorumlayan Terörle Mücadele Daire Başkanlığında görevli Psikolojik Harekat Uzmanı Necati Alkan: ?..Neden yalnızca siyah rengi kullanarak bir cehennem resmi çiziyorsunuz?.. Oysa ben, gökkuşağındaki bütün renkleri kullanıyor ve elimdeki boyalarla, rengarenk, cıvıl-cıvıl, ışıl-ışıl bir cennet resmi çiziyorum. Çizdiğim bu tablonun içerisinde ben mutlu / huzurlu yaşarken, dileyen herkesi de burada yaşamaya davet ediyorum..? demektedir...
Alkan?ın değerlendirmesini biraz daha genişleterek devlet bağlamında yorumlayacak olursak, biz de devletin Leviathan konumundan çıkarılması arzusu ile salt siyah ve keskin beyazların yerine, hiç olmazsa yoğunluklu bir şekilde grilerin var olmasının gerekliliğini arzuluyoruz. Yani gerçeği aramanın ve bulmanın yalnızca tek bir yolu olmadığına inanıyoruz. İşte bu nedenle de dünyayı yalnızca bir kutuplu ya da iki kutuplu olarak görmüyor, ?bir insana bu kişi beyaz değilse kesinlikle siyahtır? demiyor ve bunun altını çizerek ?ben insanları kategorize ederim? diyemiyoruz. Çünkü siyah bir parça tozu, kirlenmeyi (bile) kabul etmeyecek kadar derinken, beyaz da ?bütün renkler arasındaki kirlenme yarışında hep ilk sırayı alır? o nedenle de üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereklidir diyoruz.
?Silah Bilgisi? kitabının yazarlarından olan ve şu anda Fransa?da master çalışmasına devam eden ?Emniyet Uzmanı? Adnan Özdemir; ?...Aslında siyah renkte en az beyaz kadar kirlenmeye müsaittir. Siyah elbise giyen insanların üzerindeki tozlar çok çabuk fark edilir. İki farklı kutupta bulunan bu siyah ve beyaz renkler, aslında bütünüyle tezat ve farklı renklermiş gibi algılansalar da, sonuç açısından aynı özellikleri taşırlar ve farklılıklara, farklılaşmalara tahammülsüzdürler. O halde, belki de gri; beyaz ve siyaha göre daha kolaylıkla diğer renklere geçişi sağlayabilecek ya da diğer renklerin farklılıklarını bile içinde taşıyabilecek olan önemli ve gerekli bir ara renktir...? demektedir... Aynı Kayserili bir iş adamına; ?2 X 2 kaç eder?? diye sorduklarında, tebessüm ederek ?alırken mi verirken mi gülüm?? biçiminde karşı bir soruyla, yani rakamsal grilik içinde kalan bir yanıtlama ile yaptığında olduğu gibi... Kanımızca, siyah ve beyaz kolay olmayan renklerdir. İnsanları fazlasıyla yorar. Gri ve grinin tonları ise insanı fazla yormaz ve mücadele etme düşüncesi uyarmaz. İticilikten daha çok; esnekliği, iddiasızlığı ile dikkatleri çeker denilebilir.
Cengiz Çandar da Kuzey İrlanda mahreçli bir gazeteden okuduğu haberi köşesine taşırken ele aldığımız siyah-beyaz-gri anlatımları içindeki konuyu şöyle açıklar;?...Tarihi geri çeviremeyiz. Ama nispeten barışçı olan ve pek çok rengi üzerinde toplamış bir battaniyeye benzer dünyanın, bu dünyada her parçanın kendi farklı kültürel kimliğini geliştirmesinin, diğerlerine hoşgörü göstermesinin ütopyacı bir hayal olmadığına inanmaktan vazgeçmek istemiyorum..?
Aslında Çandar?ın yukarıdaki bu anlatımı gökkuşağındaki her rengin, hem de farklı farklı renklerin birlikte bulunmasının güzelliğine / gerekliliğine parmak basmaktadır, Aynı bizim Galatasaray taraftarı olmamıza karşın; sarı-lacivertli Fenerbahçe?nin şampiyon olmasını kutlamaktan da haz aldığımız gibi. Çünkü tutkulu bir sarı-kırmızılı olmak, sarı-laciverte ya da bordo-maviye veyahutta siyah-beyaza saygı göstermemizi hiç de engellemiyor
2. engellememelidir. Hem sarı-lacivert olmasa, sarı-kırmızının da hiçbir önemi ve anlamı kalmaz... Ayni şekilde siyah-beyaz ve bordo maviler yoksa, sarı-kırmızının hiçbir değeri olmayacaktır.
Kanımızca, tek bir renkten oluşan yalnızca iki ayrı takımın var olması, ?ikili rekabeti? beraberinde getir ki, bu çarpık yapılanma ise oligarşi ve karteli oluşturacaktır. O halde, takımların renklerinde de ?çokluk?, ?çeşitlilik?, ?çoğulculuk? gereklidir. ?Çoğulculuk? ve ?rekabet?in, ?çok seslilik? ve ?çok renklilik? ile olduğu gibi, elbette ?demokrasi? ve ?demokratik ortam? ile de ?çok renkliliğinin? doğrudan birebir ilişkisi vardır. ?Tek renk ?haki- elbise? giydirilmiş toplumlar, yani ?tek sesli? ve ?tek renkli? olan toplumlar, hep totalitarizm kıskacı içindeki ülkeler değil midir?.. Bunun aksi ise, yani ?çok renkliliğin?, ?çok sesliliğin? olduğu devletler ise, demokratik ülkeler, özgür toplumlardır. Zaten ?haki? rengin yeşil?e hem de büyük harflerle yazılarak ?ete kemiğe büründürülmüş? bir ?Yeşil?e dönüşebileceğini de Türkiye örneklemesiyle, Susurluk kazası ve Hizbullah vahşetleri sonrasında da görmedik mi?.. Ya da; ?vallahide billahi de hiç görmedik?, ?hiçbir şey görmedik? değil mi?.. Yani neyin görülüp görülmeyeceğinin bile; yasalarla, tüzüklerle, yönetmeliklerle, genelgelerle, yönergelerle, belirlendiği bir ülkede, elbette görülecek olan bir şeylerde hiçbir zaman görülmez / görülemez aslında... Kanımızca böylesi şeyler yalnızca rüyalarda görülür ve böylesi rüyalara da ?kabus? adı verilir... O kadar işte!.. Şimdi de ele aldığımız konuyu bir fıkra ile zenginleştirerek yola devam edelim.
Sovyetler Birliği?nin dışa böylesi açılmadığı ve bir bütün halinde olduğu dönemlerde, Sovyet yurttaşlarından bir tanesi Lenin?e ?geri zekalı? diye hakaret eder. Adamı apar topar mahkemeye çıkarırlar ve hakim adama 20 yıl hapis cezası verir. Mahkemenin 20 yıl hapis cezası verdiği kararının gerekçesinde ise şunlar yazılmaktadır. ?...verilen 20 yıl hapis cezasının 6 ayı devlet büyüklerine hakaretten, 19 yıl 6 ayı ise devlet sırlarını açığa vurmaktan...?dır.
Renkleri anlatırken bile politize olmuş değerlendirmelerin içine dalmanın verdiği dayanılmaz zevkin ve aydınlanma(ma)nın oluşturduğu hafiflik içinde, yeniden makalenin merkez konusu olan renklere dönersek; yerküreyi çevreleyen dominant renklere göz gezdirmemizde yarar vardır... Ormanlar koyu yeşildir hep. Yeni yetişen otlar ve fidan ağaçlar ise açık yeşil. Gökyüzü ise uçsuz bucaksız bir şekilde açık mavi. Peki ya gece?.. Gök yüzündeki renklerle dans eden hareketliliği inceleyecek olursak, bulutlu açık mavilerin koyu maviye, koyu mavinin laciverte ve ?gündüzün en yakın olduğu an, gecenin en karanlık olduğu zamandır? anlatımıyla ifade edildiği şekliyle en siyaha ulaştığı anların bileşkesi... İşte bu en koyu siyahın olduğu an, aynı zamanda aydınlığın geldiği anın başlangıç noktasıdır da aslında...
Güneş ise sıcaklığını hissettirdiği oranda sarıdır, hem de alabildiğine sarı... Bu nedenle de geçiciliği uyandırır bizde... Aynı ?bir varmış bir yokmuş? anlatımındaki gibi... ?..Bahçem çiçekli değilken / Geldin / Çiçeğim oluverdin / Gönlüm neşeli değilken / Geldin / Neşem oluverdin / Bunca bağlanmışken sana / Söylesene lütfen bana / Neden / Neden bırakıp gidiverdin?..? anlatımında da biz hep geçiciliği ve (dolayısıyla) belki de sarı rengi veeeeeee belki de güneşi anımsarız... Haydi birlikte hatırlayalım ortalığın aydınlanmasından önceki tan vaktinde gökyüzünün nasıl da farklılaştığını... Sanki bir doğum yapıyorcasına kızıllık, turunçluk, sarılık vardır ?gök ana? da. Aynı ?baba himmet... Oğul gayret...? anlatımı ile ifade edildiği gibi... Her gün yenilenen bu sancılı doğum ile birlikte; karanlığı kovma ve zor olan bir şeyi başarma söz konusudur sanki... Güneşin doğuşu nasıl sancılı ise, batışı da aynı onun gibidir aslında. Hem de her gün iki kez yaşanılan anlamlı, bir sancıdır bu...
3. NEMRUT?TA GÜNEŞLE YENİDEN DOĞMAK
İnsanlar böylesi bir doğumu seyretmek için; Mısır?ın, Nemrut?un, İsveç ve Norveç?in en zirvedeki dağlarına doğru, hem de soğuk gecenin içinde, saatlerce yürüyüş yaparak kavuşurlar... İşte böylesi bir zirvede, doğum anının tam gözlemlenebilmesi için insanların kelebekleri bile ürpertmeyecek bir sessizlik içinde olması gereklidir,... Çünkü artık doğum çok yakındır...
Böylesi bir doğum anını satırlara döken Sabah?dan Nuriye Akman, ?Güneşe Gebe Kalmak? başlığı ile aşağıdaki şekilde yazar düşüncelerini... Hem de bütün berraklığı ile güneşi ve onun renklerini gözlemleyen bir ?laz paçı? olarak: ?...Ve anladım: Güneş, Nemrut'a çıkan herkesi kendine gebe bırakıyordu. Var olduğundan beri doğmayı hiç aksatmayan güneşe artık bir güneş doğurmak da bizim boynumuzun borcu ... Nemrut, adı gibi zalimce uzaktır yerden. Ama bu 2150 metreye tırmandığınız zaman bu durum zulüm olmaktan çıkar, armağana dönüşür. Çünkü zirvede bir hazine seni bekler. Güneş her sabah hazineye bir altın taç ekler. Binlerce yıldır bu böyledir ... İyi de bunlar kitap bilgisidir. Bilgiyi yaşamak gerekir. Amaç, güneşin doğuşuna ermekse, yola geceden çıkılır. Kahta'dan bir arabaya binilir, bir buçuk saat dağın karnında gidilir. Sonra inilir, bir yarım saat zirveye yürünür. Dağ karanlığı ile gece ayazı, yıldızları buğulu üzüm salkımlarına dönüştürür. Tırmandıkça susarsın. Susadıkça ağzına bir yıldız tanesi atarsın ... Tabii karanlıktan korkanlar geride kalırlar. Dağın eteklerindeki kahvede havanın alacalanmasını beklerler. Onlar tırmanırken bastıkları yerleri görmek isteyeceklerdir. Gece kuşu olup zirveye uçmak isteyenlerse yollarına devam edeceklerdir. Karanlık onların bedenlerini yutsa da, ayak seslerine dokunmayacaktır. Ayak seslerinin milliyeti yoktur. Kaygan taşlar, ayakların Alman, Amerikan, İsviçreli, İngiliz, İtalyan ya da Türk oluşuna göre ses çıkarmaz. Rüzgar da ayrımcılık yapmaz, dünyanın bir ucundan kalkıp gelen yabancı konuklarla, ev sahiplerinin yüzünü aynı şiddetle keser. Uğultusunu bütün kulaklara eşit dağıtır. Yaza güvenip ince giyinenlere hiç acımaz.
Güçsüz ve sakat bacaklarla, yaşlı kalplerin imdadına katırlar yetişir. Katır sırtında bile olsa zirveye ulaşmaya can atanlar nedense hep yabancıdır. Cefayı sefaya dönüştürmenin bedeli iki-buçuk milyon liradır. Katırcı Yasin'in aklı bunu almakta zorlanır. ?Gerçi bizim ekmek paramız ama gecenin ikisinde yollara düşmeye bence değmez. Adam 85 yaşında, katıra bile zor tutunuyor. Gavuristan'ından kalkmış gelmiş, bu yaştan sonra güneşin doğuşunu Türkiye'den izlesen ne olur, izlemesen ne. Çok meraklıysa güneşi kendi memleketinde doğursun.? ... Bir koleksiyoncu olan yaşlı adam ise farklı düşünmektedir Yasin?den. Çünkü o, bir güneş doğumu koleksiyoncusudur. Belleğine dünyanın her köşesinden bir doğuş kazımıştır. Sıkıntılı günlerinde onları hafıza albümünden çıkarır, yeniden yeniden seyrederek rahatlar. ?Dünyanın bu sekizinci harikasının üstüne güneşin nasıl doğduğu parçası eksik kalmıştı, şimdi tamamlanacak? der. Katırcının ise aklı iyice karışır. Tepeye vardığınızda ortal
3. ık ağarmaya başlamıştır. Bütün yıldızlar ışıktan kaçmıştır. Yeni günü beklemeye yalnız iki yıldız dayanabilmiştir. Güneşin gelişine daha yarım saat vardır. Kıvrımları yavaş yavaş belirginleşen heykeller, bu sabahın dağcılarını seyre dalar. İnsanlarla heykellerin bakışması olağanüstüdür. Alaca aydınlığın gölge oyunları, heykelleri insanlaştırır, insanları heykelleştirir. ?Ben böyle mistik bir manzara görmedim? diye bağırır birisi.
Doğuş yaklaştıkça herkes platform üzerinde yerini alır. Kameralar, fotoğraf makineleri hazırlanır. Ama güneş bir türlü doğmaz. Güneş belki ?Önce Doğu Toros sıradağlarının ihtişamına bakın? der. 2 bin metre aşağıda uzanan ovanın, Fırat'ın geçitleri ve Atatürk Barajı'nın göletleriyle süslenen sükunetine dikkat çeker. GAP'ın çevre illeri nasıl da sahil yerlerine dönüştürdüğünü hatırlatmak ister. Gözler iki dağ arasındadır ama güneşin acelesi yoktur. Güneş ihmalci de değildir. Evrendekilerin en dakiğidir. Ama bu seyir terasında, gözlerini güneşin çıkacağı iki dağın arasına dikenler her nedense ayıp eder: ?Hadi ya, niye doğmadı güneş hala?? ?Hani 5'te doğacaktı?? ?Belki rötar yapmıştır? ?Lastiği patlamıştır.? ?Doğsa da gitsek artık, çok üşüdüm.? Çene yarıştırmaktan, güneşin gönderdiği öncü ışık oyunlarını bile göremezler. Halbuki önce beş ton kızıl gerilmiştir ufka. İki soluk alımının ardından kızıllar kaçışmış, yerini 5 ton kayısılar, 7 ton portakallar, 9 ton limonlar almıştır. Işık, dağları bir griye, bir yeşile, bir mora boyamıştır. Gözlerimiz bunların hangi tonuna yetişeceğini bilemez. Renkler, havadaki kokuları bile değiştirmiştir. Karanlıkta başka kokan dağ çiçekleri, ışığı yedikçe kendine yeni kokular seçmeye başlar. Güneşin doğmasından hemen önce; dağ, taş, börtü-böcek taptaze yeni bir gün kokmaya başlarlar.
... Görünmez bir el sanki güneşi düştüğü kuyudan çıkarmaya çalışır. Altın küre, milim milim yukarı taşınır. Son bir gayretle dağların arasından kurtulur ve göğe asılı kalır. ?Güneş seyircileri? arkalarını ona hemen döner. Dağdan inmeye dururlar. Bir kısmı heykellerle fotoğraf çektirme yarışına düşer. Kuşların bu doğuşa nasıl eşlik ettiğini duymazlar bile. Tabii ilk ışıklarla birlikte Toroslar'ın geceliklerini çıkartıp günlük giysilerini nasıl giyindiklerini de göremezler. Öndeki sıra dağların elbisesinin yeşil, kahve ve bej , arkadakilerin ise gri, mor ve lacivert olduğunu da.
Kalabalığın mevzilendiği platformdan uzakta, kayaların arasında, yalnızlıklarını koruyan bir köşe bulup, güneşi sükunet, hayranlık ve saygıyla seyredenler de vardır tabii ... Onlar dinlerken yaşadıkları anın ihtişamını sanki kuşanmış gibidirler. Coşku, dillerine şiir olarak vurur. İçinde güneş geçen bütün şiirler birer çiğ damlası gibi heykellerin üstüne düşer ... Güneşe bir süre çıplak gözle bakabilmek, içindeki ışık şelaleriyle yıkanmak müthiştir. Sürekli bakınca güneşe, içinden bir sürü başka güneşler doğuyordur sanki. Güneş biraz yükselince dağın batı terasına doğru yönelir, tam o sırada insan, en az güneşin doğuşu kadar etkileyen başka bir manzara ile karşılaşır. Güneşin ışıkları, dağın gölgesini ovaya düşürmüştür şimdi. Nemrut'un sivri zirvesi 30-40 km'lik bir mesafeye, dev bir üçgen halinde yayılmıştır ...
Soğuk hâlâ titretir. Ben battaniyelerine sıkı sıkı bürünmüş insanları izlerken, güneşin çıplak heykelleri bir battaniye gibi sarıp, ?Siz de üşüdünüz mü?? diye sorduğunu, onların tahrip olmuş bedenlerini teselli ettiğini hayal ettim. Oysa şiirselliğin bu kadarı akla zarardır. Meğer güneş, dünyanın 8'inci harikası olarak nitelenen ve UNESCO tarafından da dünya kültür mirası listesine alınan bu heykellerin düşmanlarından biriymiş. Güneşin, rüzgarla işbirlikçiliği; heykelleri tahrip ediyormuş. Yağmur ve kar suyunun etkisiyle su alan heykeller gündüz deli gibi yanmaya, geceleri çılgın gibi titremeye dayanamıyor, genleşip patlıyormuş. Böyle giderse birkaç yıl sonra toz-toprak olup bitecekmiş ... Kuşku ve umut arasında sallanan kalbimi Kahta'da bıraktım. Ve anladım: Güneş, Nemrut'a çıkan herkesi kendine gebe bırakıyordu. Var olduğundan beri doğmayı hiç aksatmayan güneşe, bir güneş doğurmak bizim de boynumuzun borcuydu...?
4. İNSANI RENKLERLE YUDUMLAMAK
Güneşin rengarenk olan doğumunu Nuriye Akman?ın cümleleri ile içimize sindirdikten sonra, şimdi de maviliklere doğru bir göz gezdirelim isterseniz... Okyanuslar ve denizler hep mavi mavi masmavidirler. Önce cam gibi parlak, berrak, temiz bir mavi. Derinlik arttıkça koyu mavi ve en derin olan yerlerde, yani ışığın bile girmek için okyanustan izin almasının gerektiği yerlerde ise, alabildiğine gizemli ve belki de ürkütücü olan mavinin siyahlığı, masmavi bir siyahlık ya da koyu lacivertlik söz konusudur... Aynen camın beyaz olmasına karşın, üst üste koyulan beyaz camların sonradan yeşile çevrilmesi ve arkasını göstermeyen ve görüntüyü yansıtan bir ayna parlaklığı biçimine dönüşmesinde olduğu gibi... Aslında yeşil ve mavi renkler, suyun serinliği ile gök yüzünün derinliğini bize telkin etmektedirler. Bu nedenle huzur ve rahatlık hissi veren bu renkler, eşyaları olduklarından küçük ve uzak gösterirler. Mavi ve yeşilin koyulaşması ise; ürkütücü derinliğe, büyüklüğe ve belki de korkudan / endişeden doğacak olan sıkıcılığa da kapı açabilir zaman zaman...
Dağları boyayan ressam, genellikle kahverengi ile özdeşleştirir o yükseklikleri. ?Dağ ne kadar yüksek olursa olsun yol onun üzerinde geçer? diyen Yunus Emre de; belki, ?uzun ince bir uğraş? sonucu kolaylıkla kahverenginin üzerinden aşacakların öğretmenler olduğunu ifade etmektedir... Toprak da kahverengi ile ifade edilir hep... Orta Doğu ülkelerinde toprak gibi sessiz ve örtücü olan insanlara ?Toprağın babası? anlamında Ebu Turap? derler!.. Kahverengi toprak değil midir bütün kirlerimizi örten, ölülerimizi sarıp sarmalayan ve içine alan sonsuza dek... Yediklerimizin yetiştirilme merkezi de topraktır her zaman. ?Gözünü toprak doyursun? demez miyiz kızdığımız aç gözlülere?.. ?...Elin yardım kazma ilen bel ilen / Başın yardım balta ilen, taş ilen / Yine karşıladın deste gül ilen / Benim sadık yarim kara topraktır..? der dertli ozan Aşık Veysel de toprak için... Kahverenginin bile kararmasına atıfta bulunarak...
Kan kırmızı diye satılır karpuz ve domates pazarlarda. Hem de her domates satıcısının, pazar yerindeki tentesinin genellikle kırmızı olması ile tam da bir uyum içinde... Ya kirazın kırmızılığı. Bir çocuk sağlıklı mı ?kan yürümüş yüzüne? maşaallah deriz. Delikanlı; ?kan gözümü bürüdü? demişse, durum hiç de iyi değildir o zaman. Çünkü gencin ?gözü kararmıştır? artık... Veyahutta ?..kan beynime sıçradı..? derse birisi, bunu sözlü olarak ifade etmesine de pek gerek yoktur aslında. Çünkü biz, kolaylıkla anlarız onun kızgınlığını yüzünün ve kulaklarının kıpkırmızı olmasından... Ya koç gibi ?deli-kanlı? anlatımındaki ?kanlı? nitelemesine ne demeli?..? Yanaklarımız kırmızı ise sağlıklı ve gürbüzüz demektir. Ayni bu makalenin yazarlarından Önder Aytaç?a küçücük bir çocukken ?şişko? diyenlere (annesinin ona öğ
4. rettiği şekliyle); ?hayır ben şişko değilim, ben gürbüzüm? deyip kendi kendine oto-terapi seansı yapıp rahatlamasında olduğu gibi... (Aslında bu arkadaşımız çocukluk yıllarından bu zamana dek hep de gürbüz olmaya devam etmektedir.)
Hasan Celal Güzel hayatının hiçbir döneminde 110 kilonun altında olmadığını, SBF?de okurken bir yaz tatilinde hastalandığı için 94 kiloya düştüğü zaman, dedesinin iki gözü iki çeşme ağlayarak; ?bizim torun zafiyet geçiriyor, herhalde ölecek? diye kendisine tütsü yaptırtıp kurşun döktürdüğünü anlatır, pembe pembe kahkahalar atarak... Ama hatırlayıverelim hemencecik, tütsünün de, dökülen kurşunun da renginin gri olduğunu!.. Bir de Hasan Celal?in sanki bütün hırsını ondan çıkarıyorcasına içtiği Dunhill marka sigarasının dumanının griliğini...
Gri renk de kendisine göre anlamlı ve farklı mesajlar vermektedir aslında. Bir yer çoraksa, üzerinde ot bitmiyorsa, kesinlikle ?altında kıymetli bir maden? vardır denilir... Örneğin, Tavşanlı Tunçbilek kömür madenlerinin üzerinde farzedin bir an için kendinizi... Toprağın altında elmastan bir karbon eksik olan siyah kömür varken, üstünde de krater haline dönüşmüş irili ufaklı gri kayaların ve gri taşların olduğunu göreceksiniz. Demek ki gri şeylerin altında kıymetli madenler vardır değerlendirmesi de yapılabilir o zaman... Aynı ?..kıymetli madenin olduğu yerde ot bitmez..? diyen ve kel kafasını gösteren Bektaş Aslan?ın tebessümlerinde olduğu gibi... İşte bu nedenle gri renklilik kıymetli madenlerin ortaya çıkarılmasına da kaynaklık etmektedir zaman zaman. Ayni tütsüde ve kurşun dökmede de olduğu gibi...
Pembe olursa yanaklar ve gülücükler, köylü dilberlerinin güzelliği gelir aklımıza... Ya taptaze ve yemyeşil olan salatalıklar. Nasıl da bakarlar bize yeşil yeşil... Biberler acı ise daha yeşil, tatlı ise açık yeşildir. Taze can eriğin açık yeşil rengi ile çağlanın tüylü yeşili de farklı farklıdır değil mi?.. Kayısı sarı, kavun da sarı, ayva ise hem tüylü hem de sarıdır... Kestanenin kahverengiliği, patlıcanın ise mor ve hatta siyaha çalan bir morluğu söz konusudur... Hatalı bir davranışta bulunanın ?neden morartılmasını isteriz acaba?.. Gözüne yumruk yiyen bir arkadaşımıza ?gözünü kim morarttı?? demez miyiz usulca?..
?İnsan hayatı belki de renkler üzerinde sıralanmış bir kronolojidir? diyor özel harekat da görev yapan amir arkadaşım Yasin Özyurt ve: ?..Bebek ve çocuk: beyaz ve pembe, gençlik: kırmızı ve yeşil, ortaya yaş: kahverengi ve gri, yaşlılık ise siyah..? değerlendirmesinde bulunarak... Bilmem ki, renklerle ilgili bu tespiti yapan bir polisin, hem de Diyarbakır ve güneydoğu gerçeğinde yaşayan / çarpışan / yaralanan bir polisin değerlendirmelerini nasıl buluyorsunuz?.. Kanımızca, bir sosyoloğun anlatımları kadar güzel, derli-toplu ve içten olan bir anlatımdır bu., ışıl ışıl ve rengarenk... ?..Renklerle ve beden dilimle 2 yaşındaki çocuğuma sevgimi anlatamadığım zaman, benim imdadıma yetişir onun avucuna kondurduğum minicik bir öpücük... Onun tebessümlerinden anladığım kadarıyla, bu öpücük onun içinde çok şey ifade etmektedir..? der Yasin!.. Renkler armonisine tatlı bir çocuk kahkahasını da katarak...
Çevrecilik kimliğiyle bütünleşen Hayrettin Karaca ise; ne kadar yeşili sevse ve doğa ile bütünleşse de, kendisi ?Noel Baba? gibi bir ?Pamuk Dede? değil midir? Ama öylesine tatlı ve canlı bir kırmızı kazak giyer ki her zaman üzerine, can gelir bu nedenle yüzüne de, gözüne de. Hem de saatlerce yorulmaksızın sunduğu paneli ya da konferansı ayakta durarak / anlatarak, bütün gençlere taş çıkartacak kadar... Belki de Hayrettin Dede, Noel Baba?nın elbisesinden yürütmüştür kırmızı rengin canlılığını ve gerekliliğini... (Bizn tam bu cümleyi bitirmiştik ki Önder?in eşi Gülay Hanım çalışma odamıza gelerek yazdıklarımıza göz gezdirirken: ?Hayrettin Bey?i neden Noel Baba?ya benzettiğimize takılarak; ?..Hayırrrrrr!.. Hayrettin Karaca daha çok Dede Korkut?a benziyor..? değerlendirmesini yaptı.)
Silik olan, hiçbir şeyle ilgilenmeyen, ne uzayan ne kısalan yani ?etliye sütlüye hiç karışmayan? insanlara da ?renksiz? demez miyiz, burun kıvırarak?.. Demek ki renkler armonisi içinde yaşadığımız şu dünyada, renksizlik de başlı başına bir problemdir aslında!.. Ya da notalardaki ?es? (sus) işareti gibi bir şey olsa gerek renksizlik... Adnan Özdemir renksizlik ile ilgili tartışmalara da katılarak; ?..Renksizlik eğer şeffaflık anlamında ise, bazen şeffaflıkta güzeldir kimseyi rahatsız etmediği için. Her rengin kendini bu şeffaflık içinde ifade etme şansına sahip olması söz konusu olduğu için. Her renk kendini bulabilmesine bağlı olarak doyuma ulaştığı için...? haklı değerlendirmesinde bulunur.
Şarkılarımıza da girmiştir renkler... ?..Mavi mavi masmavi /Gözleri boncuk mavi / Bir gördüm aşık oldum / Şu gelen kimin yari...? Ya da ?..Yalnız benim için bak yeşil yeşil...?, veyahutta ?..Ela gözlerini sevdiğim dilber / Ben güzel görmedim senden ziyade / Bilmem huri misin göklerden inen / Bugün güzelliğin dünden ziyade...? ya da ?..Kara gözlüm efkarlanma gül gayri / İbibikler öter etmez ordayım..? veyahutta ?..Ben de isterem elma yanaklardan / Ben de isterem kiraz dudaklardan...? ya da ?..Senin en güzel yerin / Kahverengi gözlerin...?, ve daha yüzlerce faklı farklı şarkımızda, şiirimizde; renklerin dili ile betimlemeler yapılmakta ve en içten olan sıcacık duygularımız renklerle açıklanmaya çalışılmaktadır... Umuyoruz ki, siz de şu an, içinde renklerin geçtiği farklı farklı şarkıları mırıldanarak ele aldığımız konuyu kolaylıkla zenginleştirebilirsiniz değil mi?..
Kanımızca, renkler hiçbir şekilde bireyi ikincil derecede bırakacak kuvvette olmamalıdır. Renkler kişinin cilt rengine, vücut yapısına, kişiliğine ve kendi özelliklerine göre seçilmelidir. Elbette bu seçim yapılırken güzel olan taraflar ortaya çıkarılmalı, buna karşılık aksaklık gibi algılanabilecek olan noktalar da renk oyunları ile gizlenmelidir. Parlak olan renkler resmi olmayan partiler ve spor kıyafetler için uygunken; yumuşak, koyu ve mat renklerin ise resmiyet hissi uyandırdığı bilinmelidir. Yolculuk sırasında, sokaklarda salaş bir şekilde dolaşırken veya polisin bir kişiyi sivil olarak takip ettiği durumlarda; elden geldiğince az dikkat çeken ve yumuşak renklerle uyum sağlamış bir kıyafetin seçilmesinde sayısız yararlar vardır. Renkler her zaman kişiliği tamamlamaktadır / tamamlamalıdır. Bir kişi hakkında değerlendirme yaparken, onun kullandığı renkleri gözlemleyerek genellikle doğru bir fikir sahibi olabiliriz. Dinamik, canlı bir kimse, canlı ve parlak kontraslarla kendini ortaya koyarken, daha az canlı olanlar ise yumuşak renklerle uyuşurlar.
Yukarıdaki bu genel değerlendirmelerimizden sonra, şimdi de polisin amir ve memurlarının, daha etkin bir iletişim kurmaları bağlamında, her rengi ayrı ayrı ve biraz daha derinlemesine incelemeye çalışalım... Kanımızca, polisin etkin iletişiminde, kurulan ilişkilerden her zaman haklı çıkması ya da haklı olması başlı başına nihai bir amaç değildir. Aksine polisin her iletişiminde ve kurduğu ilişkilerinde mutlu olunması ve istenilen sonuca kavuşulmasına çalışması, gerçekten de en önemli bir anahtar unsurdur ki, renklerin dili de bu anlamda katalizör görevi gören bir olgudur.
Şimdi bu makaleyi okuyan herkes bir an için kendisini bir holding sahibi olarak düşünsün ve kendi şirketine bir güvenlik müdürü alacak olsun. Gazetelere bu konuyla ilgili günlerce verilen ilanlardan sonra, başvuru yapmış kişilerle bire bir yapılan görüşmelerde şu masum soruyu yöneltiliyor olsun; ?...Sizin CV?nizi inceledik. Gerçekten de başarılı bir insansınız. Sizi güvenlik müdürü olarak şirketimizde görmek isteriz. İlk planda da 5000 dolar bir aylık vereceğiz. Ayrıca size bir de 2000 model BMW araba vermeyi düşünüyoruz. Bu makam arabası şeklinde değil de, sizin kendinizin süreceği, sürekli sizde kalacak olan ve fakat bütün masraflarının şirketçe karşılanacağı bir araç olacak. Acaba ne renk bir araba isteriniz?..? Oldukça masum bir şekilde sorulmuş olan bu soru, aslında soruyu yanıtlayacak olan kişinin karakter tahlilinin yapılmasına aracılık edecek olan, profesyonelce hazırlanmış bir (puşt) sorudur. Ve verilecek her yanıta göre, farklı farklı değerlendirmelerin yapılması söz konusu olur denilebilir dedikten sonra şimdi de gelin renkleri tek tek incelemeye başlayalım.
Makalenin devamı-2
5. ?TEKE TEK? RENKLERİN İNCELENMESİ
5.1. KAHVERENGİ: Hayatımızın içinde yer alan renkleri ya da renklerle süslediğimiz kendi hayatımızı, renkler bağlamında incelerken öncelikle bilimsel bir veri ile işe başlıyalım... Amerikan Kansas Üniversitesi Sanat Müzesinde halının altına elektrotlar yerleştirilir. Müzede yer alan resim ve heykellerin yerleri hiç değiştirilmeksizin yalnızca duvarın rengini değiştirecek biçimde raylı bir perde sistemi yapılır. Arka fonda duvarın rengi olarak beyaz kullanıldığında; ilk 1000 deneğin müzede daha yavaş hareket ettikleri ve müzeyi oldukça uzun bir sürede dolaştıkları gözlemlenir. Resim ve heykellerin aynen kaldığı ve yalnızca arka fonun değiştirilerek (beyaz renk yerine) kahverengi renk kullanılması durumda ise, müzeye alınan ikinci 1000 kişilik denek grubu, müzeye ilk gelen deneklere göre çok daha hızlı hareket etmekte ve müzeyi çabucak dolaşıp, bu mekanı daha çabuk terk etmektedirler.
Kahverenginin bu gizli iticiliğinden dolayı dünyadaki fast-food yenilen bütün restorantların duvarları, masaları ve sandalyeleri genellikle kahverengi ya da kahverengi-şampanya-pembe karışımı renklerle boyalıdır. İşte bu kahverengi ve kahverenginin karışık tonlamaları ile yapılan boyamalar nedeniyle, dünyadaki bütün McDonald?s?larda, Mudurnu Piliçler de, Kentucky Fried Chicken?lar da ve Pizzaland?ler de ve benzeri ?fast-food? sunan, ?snack? yenilen yerlerde; müşterilere doğrudan dil ile söylenmese bile; kare masalarla, rahat olmayan sandalyelerle, duvarların döşemelerin ve yerlerin renkleriyle insanların bedenlerine; ?..burada çok oturma hemen yemeğini ye ve git. Ye ve git. Ye ve git...? mesajı verilmektedir / gönderilmektedir... Valilerin odaları başta olmak üzere, pek çok devlet dairelerindeki üst düzey bürokratların odalarında da duvarlar genellikle ya kahverengi ağaç kaplamayla yada kahverengi renk ile boyanmıştır ki, bu şekliyle odanın duvarlarının rengiyle gelenlere verilen mesajda; ?Çok oturma, çabuk git. Çok oturma hemen git? denilmektedir...
Kahverengi aynı zamanda rahatlatıcı, teklifsiz bir renk olarak da kabul edilir. Eğer biz karşımızdakinin kendisini resmiyetten uzak, daha rahat ve daha açılgan olmasını istiyorsak, kahverengi elbiseler giymemizde yarar vardır. Kahverengi elbisenin iş görüşmelerinde ve profesyonel toplantılarda giyilmemesini özellikle salık veren Academy International?in Yönetim Kurulu Başkanı dostum Ahmet Şerif İzgören; ?kahverenginin toprak rengi olmasına atıfta bulunarak, kahverengi elbise giymiş bir kişinin diğer insanların arasında farkedilmeksizin kaybolup gideceğini? ifade eder. Yani bu anlamıyla kahverengi renk, araziye uymak isteyenlerin rengi olarak da ifade edilebilir.
İyi bir sorgulama uzmanı olan emniyetçi Sami Teymur: ?..sorgu sırasında sorguyu yapan kişinin özellikle kahverengi takım elbise giymesini, gözaltına alınan kişinin omuz arkasında durulmasını ve eliyle sorgulananın omzuna dokunulmasını, sorgulanana 50 cm?den daha uzakta durularak sorgulanan kişide, ?saldır, kaç ve yalan söyle? duygularının en aza indirgenmesinin gerekliliğini söyleyerek, göz altına alınan kişinin eğer ayakları çapraz bir şekilde birbirinin üzerinde kilitlenmişse, kesinlikle hala söylenilmeyen bazı bilgilerin var olduğunun...? değerlendirmesini yapmakta ve; ?...sorgucu da en az sorgulanan terörist kadar o ideolojiyi bilmeli ve teröristle kesinlikle empati kurulmalıdır...? diyerekten!..
Yine Show TV?deki Ceviz Kabuğu programının yapımcısı Hulki Cevizoğlu ile STV?daki Haber Kritik programını sunan Haluk Örgün de; canlı yayına çıkardıkları konuklarını serbestçe ve bol bol konuşturdukları zamanlara dikkat edilecek olursa kendilerinin üzerlerinde kahverengi ve tonlarında takım elbiselerinin olduğunu gözlemlediğimizi söyleyebiliriz.
Kahverengiyi diğer renklere göre tercih eden kişilerin; günlük gerçeklere sıkı sıkıya bağlı oldukları, yaşam standartlarını sürekli yükseltmeye çalıştıkları, işlerini kaybetmemek için görevlerine dört elle sarıldıkları, olanaklarının sınırlı olduğu inancı içerisinde oldukları için de hangi koşullar altında olurlarsa olsunlar çalışmaya ara vermedikleri gözlemlenmektedir.
5.2. KIRMIZI: Şimdi de birlikte kırmızı renge göz gezdirelim. Hepimiz, ?biraz pahalı olsun ama kırmızı olsun? anlatımını belki de sıklıkla kullanırız. Yine bizim ?stand up? şeklinde verdiğimiz konferanslarda, ?kamyon? deyip, orada bulunan dinleyicilere ?akıllarına hangi renk geldiğini? sorduğumuzda, katılımcıların neredeyse % 80?e yakını ?kırmızı? demektedir... Eğer bir kişi, katıldığı herhangi bir toplantıda söylenilecek ?kamyon? kelimesinin sonrasında akıllara ?kırmızı? rengin geleceğini önceden biliyorsa, o birlikteliğe daha etkin ve dominant biçimde başlaması söz konusudur diyebiliriz.
Trafik lambalarında dur işareti kırmızıdır. Arabamızın motorunu ilk kez çalıştırmak için marşı çevirdiğimizde karşımıza yağ lambası, el freni lambası, kapıların açık kalıp-kalmadığını gösteren lamba, emniyet kemerimizi bağlamamızın gerekliliğini gösteren lamba çıkar ki; bunların bütününü de gösteren lambalar ?genellikle- kırmızıdır. Arkadan gelen kişinin dikkatini çekmek amacıyla arabanın arkasında yer alan park lambaları ve fren lambaları da yine kırmızı renklidir.
İştah açıcı şurupların ve tabletlerin büyük bir çoğunluğu da yine kırmızıdır. Sanki kırmızı iştah açar bir yapıdadır. Bu nedenle de pek çok gıda firmasının logoları da genellikle kırmızıdır. Coca-Cola, Pizza Hut, McDonald?s, Tadım Pizza, Ülker, Burger King, Sarelle, Meysu, Tamek, Eti, Tat ve sizin de sayabileceğiniz başka başka yüzlerce yiyeceğe yönelik örneklemelerde kırmızı renk hep ön plandadır...
Tansiyonu yükselen kişinin yüzü nasıl kızarıyorsa, kırmızının da tansiyonu yükseltici ve kan akışını hızlandırıcı bir özelliği vardır. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel?in tören ve açılışlarda konuşma yaptığı güneşten koruyucu tentene de her zaman kırmızı renklidir. Yine resmi törenler kurulan ve altında oturulan protokol yerinin brandaları da, yere serilen halılarda hep kırmızı renkli olur. Kırmızı bir anlamda devlet protokolünün de rengidir denilebilir. ?Cumhur Baba?ın en candan, içten, mutlu ve sağlıklı gözüktüğü resimleri de, kırmızı renkli bayraklarla iç içe olduğu anlardaki resimlerdir. Cumhurbaşkanımızın gelen heyetleri kabul ettiği köşkteki odasında oturduğu yerin arkasındaki duvarda Cumhurbaşkanlığı?nın kırmızı renkli forsu ve kenarlarında kırmızı renkli bayraklar vardır. Gelen misafirlerin oturdukları koltukların bütünü de kırmızıdır. Büyük dikdörtgen masanın üzerindeki işlemeli örtü de yine kırmızıdır. Fors da, diğer kırmızı olan eşyalar da, bir anlamda Sayın Demirel?in arkasındaki duvarı pekiştiren ve Cumhurbaşkanımıza canlılık, heyecan ve gençlik aşısı yapan / katan bir yapı göstermektedir ki, kanımızca bütün bunlar profesyonelce yapılmış olan düzenlemelerdir.
Sporculara ve gençlere dönük üretim yapan firmaların logolarında da genellikle kırmızı renk tercih edilir. Levi?s, TheLittle Big, Puma ve benzerlerinde olduğu gibi. Yine spor arabalarda da en çok kırmızı renk kullanılır ki bu bağlamda ferrari arabaların yalnızca kırmızı renk olarak üretildiğini burada söylemekte yarar vardır. Kırmızı renk aynı zamanda cinselliği de çağrıştırır. Kırmızı çok parlak ise, karşı tarafı tahrik edici özelliği de vardır. Genellikle bayanların dudaklarına kırmızı ruj sürmesi, yanaklarına kırmızı ile bakım yapılması, gece klubü, bar ve pubların kırmızı ve tonları ile boyanması / neon ışıklarının kırmızı olması, hem cinselliğin uyarılmasını hem de zaman kavramının kaybedilmesini / kaybettirilmesini beraberinde getirir. Kırmızının göze hoş gözükmesinden ve ?al beni?li olmasından yararlanan Hürriyet, Sabah, Milliyet, Posta, Yeni Şafak, Cumhuriyet, Zaman, Türkiye gibi günlük gazetelerin logolarının bütününün de kırmızı renk hakimdir. Yine Nokta, Aktüel, Tempo, Aksiyon gibi haftalık dergilerde de logolar kırmızıdır.
İlgi çektiği ve dikkatleri üzerine topladığı için siyasi partilerin amblemlerinde de yoğunluklu olarak kırmızı renk kullanılır. DYP?nin, MHP?nin, CHP?nin, MP?nin, FP?nin, BBP?nin bayrak ve amblemlerinde kullandığı temel renk yine kırmızıdır.
Boğa güreşleri ile ünlenmiş olan İspanya?da, matadorlar boğaya karşı kırmızı pelerin sallarlar. Boğalar renk körü olmasına ve hayatı siyah-beyaz olarak algılamalarına rağmen, acaba niçin pelerinler hep kırmızı renkli olur?.. Kanımızca, kırmızı pelerin boğaya karşı değil, o dövüşü seyretmeye gelen arenadaki heyecanlı, enerji dolu ve bir anlamda gözünü kan bürümüş olan bu zavallı kişiler için kullanılmaktadır. Çünkü bu izleyicilerin o an için kan görme merakları doruğa çıkmaktadır / çıkarılmaktadır. İşte böylesi bir durumda olan bu seyircilerin tatmin edilmesi amacıyla, kırmızı renkli pelerinler kullanılmaktadır. Bazıları, bizim yukarıda yazdığımız görüşten farklı bir yaklaşım ile ?aslında boğalar kırmızı renge kızmaz. Kırmızıya kızanlar inekleridir. Boğalar kendileri inek yerine koyulduğu için kızıyor ve o nedenle de saldırıyorlar? anlatımında bulunurlar ki, bu değerlendirmenin de ?inekler ayran içmez ki!..? biçimindeki televizyon reklamı ile birlikte düşünülmesinde yarar vardır.
Boğaya tutulan kırmızı pelerin konusundaki farklı görüşü de burada belirttikten sonra, öldürme / öldürülme, kan görme duygusuyla arenaya gelenlerin bu zevklerinin karşılanması amacıyla yüzyıllar öncesinin Eski Roma?sında yaşanılanları da akla getirmemizde yarar vardır. Bilindiği gibi eski Roma?nın arenalarında, köleler aslanlara yem olarak atılmakta ve kölelerin aslanlar tarafından parçalanması, sevinç naraları / çığlıkları atılarak seyredilmekteydi. Eski Roma?da yaşanılan vahşetin bir benzeri biraz daha modernleştirilerek günümüz İspanya?sında matador-boğa dövüşleri biçiminde hala yaşatılmaktadır. Bu nedenle de, yalnız kırmızı olan pelerinler değil, matadorun etrafındaki yardımcılar, atların üzerine serilen örtüler, boğaya saplanan oklar ve küçük bıçakların uçlarındaki tüyler / püsküller bile hep (ama hep) kırmızıdır... Aynı bizdeki deve ve horoz dövüşlerinde de kırmızı rengin yoğunluklu olarak kullanılmasında olduğu gibi... Özetle kırmızı; yakınlaştırıcı, ışıyan, sıcak, canlı, heyecanlandırıcı ve hırslandırıcı özellikleri üzerinde taşıyan bir renktir.
Adnan Özdemir kanın kırmızı olmasına atıfta bulunarak, kanın hücrelerin tamamını çepeçevre sardığını, vücudun hayati fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için kana gereksiniminin olduğunu, kan olmazsa insanın yaşayamayacağını ifade eder ve ?vücut kana tutkundur, onsuz yapamaz. Belki bu yüzden de kırmızı tutkuyu sembolize eder. Ve belki de bu yüzden insana can verir ve hareketlendirir...? değerlendirmesini yapar.
Kırmızıyı diğer renklere göre öncelikli olarak tercih edenlerde; güçlü bir kişiliğe sahip olmak, cinsellik dahil her alanda enerjik ve cüretli davranarak kendini ama topluma ama partnerine kabul ettirmek gibi davranışların yanında, kısmı bir zorbalık, çevresindekilerle yumuşak ilişkiler kuramama, diplomatik davranamama ve dilini çok sivri kullanma gibi özellikleri de taşıması söz konusudur.
Yukarıdaki paragraflarda yaptığımız bu kadar çok kırmızı renk ile ilgili değerlendirmelerden sonra, makaleyi buraya kadar okuyanlara şimdi de şu soruyu sormak isteriz. ?Acaba itfaiye erleri neden kırmızı kemer takarlar?..? Sizce acaba bu sorunun yanıtı nedir?.. Biraz daha düşünürseniz eminim ki sorunun yanıtını kolaylıkla bulacaksınız... Eğer bulamazsanız ve bize yazıp doğru yanıtın ne olduğunu soracak olursanız, biz de bireysel olarak her soran kişiye, doğru yanıtı söyleyeceğiz... (Aynı Reha Muhtar?ın Show TV Haberlerinde söylediği gibi; ?..azzzzzzzzzzz sonraaaaaaaaaa..?)
5.3. YEŞİL: Trafik lambalarında yeşil ışık ?geç? anlamındadır. Arabanın kısa farlarını yaktığımızda panelde gösterge olarak yeşil ışık yanar. Paralı yola (otobana) çıkmadan önceki trafik levhaları ve şehirler arası yollardaki uzaklıkları gösteren trafik levhaları da hep yeşil renklidirler. Yeşil de güven, huzur, rahatlatıcılık, dinlendiricilik ve kısmı bir derinlik söz konusudur. Özel harekat amiri Yasin Özyurt: ?..yeşilin; tutarlılık, kişilik, sadakat, büyüleyicilik, fanatizm ve seviyeli bir şovenizmi..? ifade ettiğini söyler. Ormanlar koyu yeşilken, yeni çıkan otlar ise açık yeşildir. Bankaların logolarında maviden sonra yoğunluklu olarak kullanılan ikincil renk yeşildir. Yeşilin doğallığı, doğa rengi olması ya da doğa ile bütünleşmesinin gereği olarak vejeteryanlıkta da yoğun olarak kullanılan bir renk olması söz konusudur. Yeşil yaratıcılığı körükler. Yatak odasının yeşile boyanması ailenin huzurunu, mutfak duvarlarının yeşille bezenmesi de aşçıların üretkenliğini motive eder. Hastanelerde hastalar rahatlasın diye yeşil renkten yararlanılırken, ameliyathanelerde doktorlar yeşil elbise giyerler. Ve ameliyat olan hastanın cerrahi müdahale yapılan yerinin dışındaki bütün vücudu yeşil bir bez ile örtülür. Yine bir hadise göre de gözünü dinlendirmek isteyenlerin yeşile bakması salık verilir.
Yeşil rengi diğer renklere göre ilk sıraya yerleştirenler; yeniliklere ve yaratıcılığa hayranlık duyar ve yaratıcı bir insan olmaya çalışırlar. Kolay elde edilen şeylerdense zor elde edilen başarıların peşinde koşarlar. Toplumda ünlü bir insan olmayı ve geniş bir çevre edinmeyi arzularlar. Öncelikle kendi düşüncelerinin, değer yargılarının ve görüşlerinin doğruluğuna inanırlar.
5.4. MAVİ: Arabayı sürerken, kısa farı uzun fara çevirdiğimizde gösterge panosunda mavi bir ışık yanar. Otobana (paralı yol) çıkışı gösteren trafik levhaları hep mavi renk ile ifade edilir. Polis araçlarının üzerinde bulunan siren şeklindeki lambaların yarısı kırmızı, diğer yarısı ise mavidir. Burada mavi ile polis arabasının uzaktan, kırmızı ile de yakından görülmesi söz konusudur. Yine çok katlı gökdelenlerin üzerinde de uçakların uzak mesafelerden dikkatlerini çekmek amacıyla mavi renkli ışıklandırmalar yapılır. Mavi de genellikle bir derinlik söz konusudur. Gökyüzü, deniz hep mavidir. Mavinin yoğunluğu ve koyuluğu arttıkça derinliği de artmaktadır. Mavi bir anlamda okyanussaldır ki Sigmund Freud da okyanussal terimini sakinliği belirtmek için kullanmaktaydı. Gözlerimizle gökyüzüne, denizlere veya okyanusa baktığımızda, farklı bir düşünce dünyasına dalarız. Belki de bu anlarda sonsuzlukla özdeşleşmek arzusu duyar ve rahatlarız. İşte bu rahatlama duygusu, bilinç altımıza mavi renk ile birlikte kodlanmaktadır ve mavi renk rahatlama duygusunu hep bilinç seviyesine çeken bir durum arz etmektedir.
Burada pek çok partinin bayraklarındaki kırmızı rengi kullanmalarına karşın, DSP?nin bayrağı ise açık mavi rengindedir ve bu amblem bir derinlik, dinlenginlik ve umut mesajını vermektedir. DSP?nin seçimlerde kullandığı beyaz güvercin logolu mavi bayraklar, Ecevit?in Karaoğlan olduğu yıllardan kalan mavi gömlekleri bütünüyle mavinin ön plana çıkarılması vurgusunu yapar. Mavinin bütün avantajlarını içinde taşıyan Ecevit?in partisi, diğer partilere göre, mavilik bağlamında daha seçilgen ve farklı bir konumdadır. Ve parti bayrağında da mavinin bütün olumlulukları amblemin üzerinde taşınmaktadır.
Mavi firuze taşının kan akışını zayıflattığı da bilinen bir gerçektir. Çağımızın ünlü renk teorisyenlerinden olan Faber Birren de kırmızı ve benzeri sıcak renklerin tansiyonu yükselttiğine, mavinin ise aksi yönde etki gösterdiğini söylemektedir. Mavinin tansiyonu düşürdüğü de iddia edilir. Anonim şirket, holding durumunda olan firmalar, çok uluslu şirketler ve bankalar; logolarında yoğunluklu olarak mavi renk kullanırlar. Sony, Pepsi, Telefunken, Philips, Netaş, ECA, Nokai, Nivea, Vakko, Lufthansa, Romanson, Olympus, Ericson, BMW, Bayındır markaları yalnızca örnekleme olarak sayılabilir. Uluslararası ticaret dilinde en iyi şirketlere ?blue chips? denmesinin nedeni de şirket başarısı ile mavi renk arasında bir nedensellik bağı kurulmasından olsa gerektir.
Bankalar mavi rengi logolarında kullanarak kendilerinin derinliğine vurgu yapmakta ve müşterilerine; ?Paranı bana ver ve benden hiç geri alma. Ben senin parana senin adına bakarım. Sen ille de istiyorsan yalnızca faizini çek ve gerisini hep ben de bırak ve paranı hiç merak etme sennnnnnnn? mesajını vermektedir. Ankara da yapılan üst geçitlerde ve üst köprülü kavşak çalışmalarında da hep açık ve koyu mavi renkle boyanmış korkuluklar kullanılır. Çünkü mavinin sakinleştirici, rahatlatıcı bir etkisi vardır ki bu da buralardan intihar atlayışları yapmak isteyenlerin önüne geçilmesini sağlayan bir etmen olabilir. Bankalar, logolarında kullandıkları mavi renkle büyüklüklerini, yeşil renkle de güvenilirliklerini vurgularlar. Körfezbank, Toprakbank, Egebank, Halkbank, Yapı Kredi Bankası, Türkiye İş Bankası, Sümerbank, mavi logo kullanan bankalara yalnızca birer örneklemedir.
Lacivert takım elbise ve mavi kravat takan kişilerin normale göre daha inandırıcı olduğu iş çevrelerince kabul edilir. Türk polisinde de olduğu gibi, dünyada ki ülkelerin pek çoğunda polislerin kıyafetleri, güvenlik ve derinlik mesajının sürekli verilmesi amacıyla, mavi ve mavinin tonları ile renklendirilir. Havacıların elbiseleri de, yine derinlik ve büyüklük vurgulaması yapması açısından, koyu mavi renkli kumaşlardan yapılır. Erkek çocuk doğduğu zaman genellikle mavi kutlama kartları, elbiseler ve yatak takımları alınır. Adeta erkek çocuk da mavi renkle özdeşleştirilmektedir.
Mavi renk yeme içgüdüsünü de azaltmaktadır. Bu nedenle bütün diyet ürünlerinde özellikle mavi yazılar ve logolar kullanılırken; hiçbir ?fast-food? restorantında ise mavi logo kullanılmaz. Yine mavi ile dizayn edilmiş duvar kağıdı, mavi duvar boyası, mavi masa örtüsü ya da mavi halı da restorantlarda kullanılmamalıdır. Mürekkep kullanılmaya başlanıldığı andan beri yoğun olarak tüketilen renk mavidir. Yine bir müzik türüne de adını vererek blues denilmiş olması da mavinin insan üzerindeki egemenliğinin diğer renklere göre daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bela Bartok?un ünlü operasının adı Bluebeard?s Castle?dır. Ünlü Hollandalı ressam Vermeer?in ?Woman in Blue? ve Chagall?ın ?Wedding? tabloları mavinin sanata yansımasının örneklerinden bazılarıdır. Yine Picasso?nun yapıtlarının en güzelleri de ?Mavi Dönem?e aittir. Mavi Çinileriyle dünyaca ün kazanan Sultanahmet Camii ve Londra?nın dışındaki Hampton Court Sarayı?da mavileri ile ünlü diğer bir mimari eserdir. Yaşadığımız çağın giyeceği olan bluejeans denilen kot pantolonlarda adlarını aslında mavi renkten almaktadırlar.
Mavi rengi diğer renklere göre öncelikli olarak tercih edenler; coşkularını çevresinde bulunanlarla paylaşmak, bulunduğu ortamlarda yumuşak ve yakın ilişkiler kurmak arzusundadırlar. İlişkilerinde insanlara çabuk yaklaşmakta ve onlara aşırı derecede özden davranmaktadırlar. Herkesin hakkını almasını arzulamakta ve sağlam bir adalet duygusu taşımaktadırlar. Hatalı bir iş yaptıklarında, bu durum tatlı bir dille kendisine söylenilince olgunlukla kabul etmekte ve bu yanlışlarını düzeltmeye çalışmaktadırlar. Düşünmeyi, düşler kurmayı ve zaman zaman da yalnız kalmayı sevmektedirler.
5.5. PORTAKAL: Bu renk çok çabuk dikkat çeker. Eğer bir üründe portakal rengi kullanılıyorsa ?bu ürün herkes içindir? mesajı verilmektedir. LC Waikiki ürünlerinde de gözlemlenebileceği gibi küçük çocuklar için yapılmış olan oyuncaklarda ve kıyafetlerde portakal rengi sıklıkla kullanılır. Ve insanlar bu rengin olduğu yere çok çabuk ve rahatça girebilecekleri hissine kapılırlar. Fanta ile Fruko?nun renklerinin özellikle dikkat çekmesi ve bunları içenlerin hetorojen (hedef kitlenin bütün insanlar olduğu mesajını verme adına) bir dağılım göstermesi söz konusudur. Bu renk bulunduğu grubu sayıca olduğundan büyük, çok ve daha cana yakın gösteren bir özellik taşır. Pazaryerlerinde portakal, mandalina ve havuç satılan standların diğer meyve ve sebzelerin satıldığı yerlere göre daha fazla ve daha çok olduğu inancını insanlarda uyandırır. Yine AKUT çalışanlarının Adapazarı, İzmit ve Gölcük de olan depremler sırasında, üzerlerine giydikleri tulumları da hep portakal rengiydi ki; bu renk elbiseleri ile Akutçular çevredekilerce kolaylıkla görülmekte ve büyük bir kalabalığın içinde bulunsalar bile kolaylıkla fark edilmekteydiler.
5.6. SİYAH: Siyah aslında nötr bir renktir. Siyah bütün güneş ışıklarını emer ve dışarıya herhangi bir renk vermez. Siyah bir diğer anlamı ile asaletin rengidir. Siyah gücün, tutkunun ve hırsın da rengidir. Devletteki makam arabalarının hep koyu renkli ve hatta bakanların, valilerin arabalarının siyah olması bir anlamda devlet ile ilgili olanların asaletini, gücünü akıllara getirmektedir. Yapılan her hangi bir işte, eğer konsantrasyonumuzun dağılmamasını istiyorsak, kullanılması gereken renk gene siyahtır.
Sinemalarda dikkatlerin izlenilen filme yoğunlaşması için bütün ışıklar söndürülür ve ortalık simsiyah hale getirilir. Film banyo yapılırken de filmlerin yanmaması için ortamın simsiyah olması gerekmektedir. Bizim cenaze törenlerimizde siyah elbise giyilmesi söz konusuyken, Japonlarda ise beyaz elbiYine düğün yapan damatlar evlilik anında siyah renk bir takım elbise giyerler. Bayanlar da siyah bir elbiseye ilave edilen inci bir kolye veya beyaz bir yaka onun solgun gözükme özelliğini ortadan kaldırır ve kişiyi çekici hale getirir. Eğer siyah bayanlarda tek olarak kullanılmak isteniyorsa boyundan uzak ve oldukça açık olan modellerin kullanılmasında -çekiciliği arttırma bağlamında- yarar vardır. Aslında siyahın ne olup-olmadığını en iyi bilip yorumlayacak olan kişi, siyahların modacısı Neslihan Yargıcı?dır.
Neslihan Yargıcı?nın siyahı diğer renklere göre daha öncelikli olarak tercih etmesi bağlamında siyahı biraz daha irdeleyecek olursak; siyahı ilk sıraya koyanların dış görünüş açısından davranışları çevreyle uyum içerisindedir. İnsanlarla arasına mesafe koymaktan hoşlanırlar. Yaptıklarında mükemmeliyetçi bir yaklaşım söz konusudur. Hem kendilerine hem de çevresindekilere karşı ciddidirler. Titiz ve dikkatli, çalışırlar. Çabuk sinirlenirler ve başarısızlığa uğradıklarında da çabucak yıkılırlar. Daha güçlü bir insan olmak için kendi kendileriyle sürekli savaşım içindedirler.
5.7. BEYAZ: Beyaz nötr bir renk olmasına karşın aslında bütün renklerin birleşmesi ile oluşmuştur. Çünkü beyaz güneş ışınlarını olduğu gibi yansıtır. Bu anlamıyla beyaz renk saflığı, berraklığı, kararlılığı, sürekliliği ve temizliği simgeler. Süt, kar, toz şeker, un, pamuk, yalnız beyazın değil, aynı zamanda berraklığın da göstergesidir. 12 Eylül askeri müdahalesinden sonra; Ankara-Esenboğa Havaalanı arasındaki yolun solunda ve sağında yer alan evlerin ve gecekonduların hepsinin dış cephelerini ve duvarlarını beyaz ile boyamaları (resmi otoritelerce) istenilir. Burada kısmen de olsa temizliğin ve düzenliliğin sağlanılmış olması beyaz ile özdeşleştirilmektedir. Eğer hakkında çok farklı ve fazla şaibeler olan bir politikacı beyaz ağırlıklı kıyafetler giyerek yurttaşın huzuruna çıkıyor ve kendisinin giydiği elbise kadar temiz olduğu vurgulamasını yapıyorsa, burada da beyazın gücünden yararlanılmaktadır. İmaj danışmanları, Tansu Hanım?ın partisinin genel seçimlerde aldığı oyların % 1 oranında giyilen beyaz kıyafetlerin etkisiyle olduğunu söylerler. ?...Renkler arasında yarışma yaptılar / Hepsi ayni oranda kirlendi / Ama yine de beyazı birinci seçtiler...? diyen Özdemir Asaf da bu anlamda beyazın berraklığına parmak basmaktadır.
Evlilik gecesinde kızların giydiği gelinlik de beyazdır. İngiltere?de daha önceden evlenmiş ve sonradan boşanmış olan bir bayanın daha sonradan ikinci ya da üçüncü kez evlenmesi söz konusu olursa; ne kilisede evlenme merasimi yapmasına ne de beyaz gelinlik giymesine izin verilmez. Stand up yapan Beyaz?ın; ?Ben Beyaz, ama bu çamaşırlar benden daha beyaz? anlatımıyla ekranlara çıktığı tanıtım reklamında da Beyaz ile beyazlığın önemine bir vurgulama yapılmaktadır.
Şairlik bağlamında ?siyah? ve ?beyaz?ın karşılaştırmasını yapan Ümit Oktay Yılmaz ise : ?...Siyah / kirlenme ise / beyaz da / kirlenmenin habercisi / beyaz / temizlikse / siya da / yüzü ağartılacak olandır / siyah / Afrika ise / utanması gerekendir / beyaz / Beyaz / Türkiye?mse / sokaklarında yaşananlar siyahtır / beyaz o insanlarsa / siyah / yöneticilerin vicdanıdır...? demektedir ki, kanımızca iki renge bağlı olarak yapılan bu anlatım gerçekten de önemli ve yerindedir.
5.8. GRİ: Gri renkte siyah ile beyazın birleşmesi, birliktelikleri söz konusudur. Siyah, beyaz ve hatta gri renk yalnız başına kullanıldıkları zaman yeknasaktırlar. Fakat becerikli bir elin yardımıyla ve uygun aksesuarlarla harikalar oluşturulabilir. Gri manto ve gri şapkanın arasına kırmızı ipekten parlak bir eşarp ya da kırmızı ipek bir atkı yerleştirilirse, etkileyici ve tatlı bir uyum yakalanmış olur. Göz griyi oldukça kolay ayırır ve algılar. Gri diplomatik ve ağır bir renk olmasına karşın, hareketsizliği, yavaşlığı ve ciddiyeti temsil eder. Bu nedenle hem askeriyenin bütün binalarında, hem de EGM?nün Dikmen?deki binasında yer alan daire başkanlarının, başkan yardımcılarının ve şube müdürlerinin makam odalarında yer alan eşyaların ve duvarların rengi, bütünüyle gri renk ile harmanlanmıştır.
Gri rengi tercih edenlerde sakin bir yaşam sürmek ve güvenilir bir topluluk içinde yaşamayı arzulamak söz konusudur. Bu kişiler eleştirilerden hoşlanmama ve dolu dizgin bir hayat yaşama arzusu taşımalarına rağmen, değişikliklerin getireceği riskleri göze alamamaktadırlar. Fazla kuruntuludurlar ve sürekli başkalarının kendilerini hor gördüğünü, çekiştirdiğini düşündükleri için, yapmak istedikleri konusunda kendi kendilerini frenlerler. Griyi çok sevenlerin az toleranslı olmalarına bağlı olarak, kendilerini mutlu hissedememeleri söz konusudur. Arzu ve özlemleri yüreklerini kemirmesine karşın, bunları dışa vurmuyor / vuramıyor ve baskı altına alınmış olan bu duygular, bu kişilerin zaman zaman ruhsal sıkıntılarına da neden olabilmektedir.
Aslında devletin renk bağlamında her şeyi gridir Gri ağırlıklı ve dolayısıyla sisli-puslu olan üst düzey bürokratların odalarının görünümüne bağlı olarak, buralarda yaratıcılığın öldürüldüğü / engellendiği ve kişilerde ?mesai bitse de gitsek, mesai bitse de gitsek? şeklinde saatine bakan insan prototipi oluşturulduğu ve böylesi mekanlarda çalışanların, sabah 9,00 ile akşam 17,30 arasındaki en değerli olan şeylerini yani zamanlarını öldürdüklerini / öldürebileceklerini söylemek kanımızca çok da yanlış olmayacaktır. İşte bu nedenle, ille de gri renk kullanılacaksa, gri renk kesinlikle canlı renklerle aksesuarlamalar yapılarak bir farklılaşma sağlanmalıdır.
Genel müdürlükte daire başkanlarının, başkan yardımcılarının ve şube müdürlerinin odalarının gri renk ile harmanlanmış olmasına karşın, Emniyet Genel Müdürümüz Doç. Turan Genç?in makam odasının dekorasyonu, bütün genel müdürlük binasındaki yoğunlaştırılmış gri renklemenin aksine; renkli, sıcak, canlı ve kıpır kıpır koltuk takımları, mobilyalar ve halılarla yapılmıştır ve aynalarla da mekan genişliği ve zenginliği sağlanmıştır ki, bu durumun üretkenliği motive edici, çalışmayı destekleyici ve içinde bulunulan mekan ile orada çalışan kişinin bütünleşebileceği bir yapıyı göstermektedir. Kanımızca aynı Emniyet Genel Müdürü?nün makam odasındaki renkliliğin, diğer daire başkanlarının, başkan yardımcılarının ve şube müdürlerinin odalarında da uygulanmasında sayısız yararların olduğu söylenebilir...se giyilmektedir.
Makalenin devamıdır...
5.9. SARI: Trafik lambalarında yanan ?sarı? ışık ?hazır ol? mesajını verir. Yollardaki trafik lambalarının ışıklarının bulunduğu kutular, bütünüyle sarı renklidir. (Biz Yozgat Polis Okulu?na konferans için gittiğimizde, Yozgat?taki trafik lambalarının dış kutularının, bütün Türkiye?dekinden farklı olarak, yeşil renkte olduğunu gördük.) Sarı renkte bir geçicilik söz konusudur. Yine arabayla giderken verdiğimiz sinyal ile birlikte dışarıda arabanın sarı sinyal ışıkları yanıp sönmeye başlar. Bu yanıp sönen sinyalde de bir geçicilik söz konusudur. Güneşin sarı ışıklarında da bir geçicilik söz konusudur... ANAP?ın 12 Eylül darbesinden sonra kurulması sırasında yaşadığı zorluklar gerçekten de önemlidir. Bu dönem içinde seçimlere katılıp katılmayacağı bile tam belli olmayan ANAP?a, herkes geçici, gidici gibi bakıyor ve yarınının ne olacağı belli olmayan bir endişeyle parti çalışmalarına devam ediyordu. İşte böylesi ruhsal sıkıntıların içinde olunan bu dönemde, ANAP?a seçilebilecek olan en uyumlu logonun ve parti ambleminin / bayrağının rengi sarı olabilirdi. Çünkü ANAP?da aynı sarı renk gibi, kendisinin sürekliliğini görmüyor / göremiyor, bu nedenle de logosunu geçicilik rengi ile özdeşleştirerek ortaya çıkıyordu.
Turistlerin gidecekleri yerlerle ilgili trafik levhaları genellikle hep sarı renklidir Dünyanın her yerinde taksicilik yapan arabalar da yine sarı renklidir. PTT?nin eski telefon kulübeleri, şimdiki TELECOM?un logosu, PTT?nin tamir ve bakım servisi sunan arabaları, mahallelerde yer alan telefon santralleri ile ilgili merkezler, genellikle hep sarı renklidirler. Yol çalışması yapan asfalt ve kazı araçlarında da hakim olan renk yine sarıdır. Rent a Car gibi hizmet sunan araba kiralama servislerinin logoları da genellikle sarı renklidir. Ve şirket arabayı kiralayanlara logosunun rengiyle; ?..lütfen arabayı alıp gitme, işin / sözleşmen bitince bana yeniden bu arabayı geri getir...? mesajını göndermekte / iletmektedir. Metro?da ve Ankaray?da trene ne kadar yakın olunabileceğini gösteren yerdeki çizgilerde sarı renklidir. Civcivin sarılığında da bir geçicilik vardır. İngiltere de birlikte master ve doktora çalışması yaptığımız meslektaşımız Dr. İhsan Bal da kendi yorumlamaları içinde; ?..İngilizlerle evlenmeyi hiç düşünmediğini, çünkü sarışın olan bir kişinin kendisinde hep geçicilik duygusu uyandırdığını, sarışın bayanlarda kendisinin derinliği ve kalıcılığı hissetmediğini...? ifade ederek, sarı ve geçicilik kavramlarını farklı bir yaklaşımla bütünleştirmektedir.
Dünya da hiçbir akıllı banka ?geçiciliğin? rengi olan sarıyı? logosunda kullanmaz. Çünkü bankalar yurttaşa verdikleri mesaj ile bankaya yatırılan paranın geçici olmadığını, kalıcı olduğunu sürekli vurgularlar / vurgulamaları gerekir. Sarıyı baskın bir biçimde logosunda kullanan tek banka ise Şerif İzgören?in de özellikle ifade ettiği biçimiyle Türk Vakıfbank?tır. Bu banka sanki logosunun rengi ile verdiği mesajda; ?..Bize yatırdığınız para bizde çok fazla durmaz. Biz sizin paralarınızı, politikacılar ve yakınlarına (avanta) kredi olarak dağıtırız / dağıtıyoruz..? demektedir.
Sarı rengin geçiciliği ile ilgili bir diğer örnekleme de şehirlerarası otobüs terminallerinden verilebilir. Bursa?da yeni yapılan Şehirlerarası Otobüs Terminali bütünüyle sarı renk ve tonlarıyla renklendirilmiştir. Terminalin ışıklandırmasından, duvarlarının renklerine, yer döşemelerinden tavanına kadar her yerinde sarının ve değişik tonlarının kullanılması söz konusudur. Bursa şehirlerarası otobüs terminalinin içinde olanlara, renklerin diliyle tam bir ?geçicilik duygusu? vurgulanmaktadır. Çünkü otobüs terminalleri bir yerlere giden ya da bir yerlerden gelen insanların ?geçiciliklerinin? en güzel vurgulandığı yerler olma özelliğini taşırlar. Ayni durum Ankara Tren Garı?nda da gözlemlenebilir. Tren garının içinin renkleri bütünüyle sarıdır ve burada da sarı renk ile geçicilik üzerine vurgulama yapılmaktadır.
Sarı rengi öncelikli olarak tercih edenlerin, bağımsızlıklarına önem verdikleri, başkalarına danışmadan büyük tasarılar kurdukları, yeniliklere çok düşkün oldukları, etki altında kalmaktan hoşlanmadıkları, sık sık coştukları ancak bu coşkunun kısa süreli olduğu, bu nedenle de gerek duygusal gerekse maddi yaşamında savurganlıklara neden olabilmeleri söz konusudur.
5.10. PEMBE: Karşısında pembe giyenleri gören kişiler daha rahat olmakta, daha rahat konuşmaktadırlar. İşte bu nedenle İngiltere?de ki Boots ve Marks & Spencer mağazalarında çalışan tezgahtarlar pembe gömlek giyerler. Yine İngiltere de herkesin kullanmadığı eşyalarını sattığı ikinci el pazarı olan ?car boot sale?lerde ev yapımı kurabiye satan kadınlar, özellikle kurabiyeleri pembe kutuların içine yerleştirirler. Bu pembe kutular aracılığıyla müşteriler, daha taze ve belki de lezzetli kurabiyeler aldığı düşüncesine kapılmaktadırlar. Yanakları ?..pembe pembe olan köylü kızları..? anlatımında da bu tazelik ve canlılığı gözlemleriz aslında... Yine yeni doğmuş olan kız çocuklarına getirilen hediyelerde de hep pembenin tonlamaları karşımıza çıkar. Bu makalenin yazarlarından olan Önder Aytaç?ın İngiltere?deyken ilk doğumunu yapacak olan eşi için İngiltere?ye gelen kayınvalidesi, doğacak çocuğun cinsiyetini bilmediği için, hediye olarak Türkiye?den getirdiği çocuk battaniyesinin bir yüzünü pembeli, diğer yüzünü ise mavili olarak hazırlamıştı... Her durumda da haklı olmak ve anlamlı bir hediye getirmiş olmak için... Eeeee ne de olsa Kayserili!..
5.11. MOR: Zihinsel sıkıntıları olanların hoşlandığı bir renktir mor. Rockçıların, uçuk solistlerin ve popçuların makyajlarında en ağırlıklı olarak kullandığı renk yine mordur. ?Gözünü morarttım?, ?Söylediklerimi duyunca mosmor kesildi? ?Oh be, nasıl da mor oldun? anlatımları da mor ile ilgili önemli ip uçlarını vermektedir bize... Sanatçı Harun Kolçak bir tv programında ?..yatak odasının her tarafının mor olduğunu..? ifade eder. Ölen bir cesedin de morardığını söylerler Adli Tıp da görev yapan doktor arkadaşlar. Çocukken denizde çok kaldığımızda, babalarımızın; ?oğlum bak dudakların morardı, çık artık denizden...? sözünü hatırlarız hepimiz... ?Ölümle gelen morluk önce dudakları ve tırnakları yakalar? anlatımı da doğrudur bu nedenle. Kederin göz yaşları da mordur şairlere göre. O nedenle de psikoloji; ?morun acılı ve hüzünlü bir kalbin rengi olduğunu haykırır durur.? Mart 1997 içinde California?da (ABD) Yüce Kaynak Tarikatı üyesi 39 kişi topluca intihar eder. Birbirinin aynı elbiseleri giyinen toplu intiharcıların üzerinde ?Cennetin Kapısı? anlamına gelen mor örtüler vardır.
Türkiye?de ise medya tarafından Şeytana Tapanlar olarak adlandırılan ve intihar ettikleri için kamuoyunun gündemine giren İstanbullu gençler de mor renk üzerinde yoğunlaşırlar. Bu gençlerin en çok müziğini dinledikleri kırılgan zamanların kızgın ve nörotik popçusu Thom Yorke kendi müziğini tanımlarken; ?..kaotik, melodik, hırçın, büyülü, ürkütücü, derin, dramatik, tatlı-sert, entellektüel...? değerlendirmesini yapar. Kendilerinin buraya ait olmadıklarını, insanlarla birlikte yapamadıklarını söyleyen Yorke, ?..çözümün çekip gitmek, uzay gemisine binerek yaşamın görünmeyen yüzüne doğru yolculuk yapmak..? olduğunu ifade eder. Bu gruptan oldukları savıyla intihar ederek hayatlarına son veren Alp Cenan Yuğaç ile Aslı Yardımcı?nın ?..mor rengi çok sevdikleri, tırnaklarını mora boyadıkları, ?Mor ve Ötesi? adlı gruba hayranlık besledikleri...? mor renk ile ilgili bilinen diğer bir ayrıntıdır. Yine bu kişiler intihar etmeden önce, duvara son mesajlarını da mor renk yazan bir kalem kullanarak yazarlar.
Sosyolog Doç. Nazan Bekiroğlu moru tanımlarken: ?..En açığı ile en koyusu arasında mor değişken ve ürkütücü. Mor; palet üzerinde bir miktar mavi ile bir miktar kırmızının karışımından ibaret. Mavi; yaratıcı, sükunet. Kırmızı; tansiyon arttırıcı, şiddet. İkisi arasında bir med-cezir mor. Hangisine yakınsa ona mukabil bir tesir. Koyusu şiddet ve çürüme. Kederin rengi olması bu çürümenin ürpertisinden, ölümün rengi olması bu yüzden. Açığı, hayal, uçuculuk. Eflatun hayaller de bu hafiflikten. Leylak rengi bu ümitten. En açığıyla en koyusu arasında mor, fazla açık fazla kapalı. Fazla modern, fazla muhafazakar. Renkler içinde bağımsız bir ülke mor. Renkler içinde tutsak ülke yine mor ... Anayurt kültürü mora itibar etmiyor. Orhun yazıtlarında morun adı yok. Eski Türkler mavi üzerinde ısarlı..? anlatımında bulunur.
Mor rengi birincil renk olarak beğenenlerin yaşamlarında aşk önemli bir yer tutar. Sevmekten, sevilmekten, iltifattan ve kendilerine karşı ince ve kibar davranılmasından hoşlanırlar. Güzel ve çekici olmayı arzularlar. Başkalarını kolaylıkla etkileyebilirler. İnsanlara karşı gösterdiği samimiyet ve içtenlik çoğu zaman yüzeysel de olsa, kendilerini kabul ettirmek için, çevrenin görüş ve değer yargılarından dışarıya pek çıkmıyor gibi gözükürler. Kısacası mor üzerinde ön yargılı olmaksızın ve fakat öngörüyü de ihmal etmeksizin düşünülmesinde ve değerlendirmelerin yukarıda yazılanlar çerçevesinde yapılmasında yarar vardır.
Fatih Altaylı?nın ?Teke Tek? programında olduğu gibi, yukarıda açıklamaya / yorumlamaya çalıştığımız renklerle ilgili makalemizi, şimdi de imaj danışmanlığı perspektifinden irdelerken, televizyon ekranlarında sıklıkla gördüğümüz haber spikerleri bağlamında ve giyeceklerimizin renkleri ve biçimi ile ilgili örneklemelerle biraz daha derinlemesine incelemeye çalışalım...
6. EKRANDA GÖRDÜKLERİMİZİN RENKLERİ & KIYAFETLERİ
Tüm dünyada sanatçılardan politikacılara kadar pek çok meslek grubunda çalışanların profesyonel anlamda ?imaj danışmanları?ndan yardım aldıkları bir iletişim çağında yaşamaktayız. Görüntü, sözlü-sözsüz iletişim, protokol kuralları ve bunların püf noktaları ile ilgili konularda uzmanlaşan ve renklerle dans ederek, en uyumlu / en verimli ortamı sağlayacak şekilde bunlarla oynayabilen kişilere imaj danışmanı denilmektedir ki kanımızca her polis amiri de bir anlamda imaj danışmanıdır / olmalıdır.
Böylesi bir imaj danışmanın yardımları ile yapılacak olan bir renk analizi sonrasında, ele alınan kişinin giyim ve makyajı konusunda o bireyin kişiliğine en uygun olan bir tarzın yaratılması söz konusu olmaktadır ki böylesi bir çalışmanın üzerinde gerçekleştirildiği kişiler, hem kendilerini çok daha profesyonel hissetmekte, hem de kendi kendilerine daha da fazla güven duymaya başlamaktadırlar.
Giyim danışmanı Ferruh Karakaşlı: ?...İmaj yansıtmak istediğimiz görüntüyken, stil kendimize özgü tarzımız, moda da sürekli yenilenen trend ve akımlardır. Stil modanın ötesinde bir kavram. Moda bu anı yansıtıyor, stil ise daha kalıcı bir özellik taşıyor. İmaj ise yenilenebilen ve değiştirilebilen dış görünüm ve bize ait olan özelliklerin bütünüdür...? değerlendirmesini yapar. İmaj bu anlamda, duruşumuz, davranışımız, konulara olan yaklaşımımız, dış görünüşümüz, önceliklerimiz, bir anlamda dışarıya yansıttığımız bir görüntü bir resimdir diyebiliriz... Kesinlikle imajın içinde giyimin ve renklerin de önemli bir rolü vardır ve bu anlamda ?iyi bir izlenim için ikinci bir şansımız yoktur? değerlendirmesini de hak vermemiz gerekir.
Koyu renkler biçiminde üst başlık altında toplayabileceğimiz lacivert, siyah, bordo, koyu gri gibi renkleri daha çok politikacılar, bankacılar ve avukatlar giyimlerinde seçmektedirler. Bu renkler genellikle, başarı, güven, otorite, ciddiyet ve iş bitiriciliği simgelemektedir. Midium tondaki renkler olarak adlandıracağımız mavi, yeşil ve kahverengi gibi renkler eğitimciler ve hastane personeli tarafından kullanılır. Yaklaşılabilir, arkadaş-dost canlısı, sevecen görünümlü olmak amacıyla bu renkler giyilebilir.
Nötr renkler olarak adlandırılan bej, haki ve hardal renkler ise çok fazla fikir beyan etmekten hoşlanmayan ve birazda tutucu olanların kullandıkları renklerdir. Pastel renkler (uçuk pembe, uçuk sarı, uçuk mavi gibi renkler) sadeliği, gençliği ve masumiyeti simgelemektedir. Canlı ve parlak renkler olan portakal, çingene pembesi, kırmızı gibi renkler ise, dinamizmi, yüksek enerjiyi, zaman zamanda agresifliği ve seksüelliği simgelemektedir.
Amerika ve İngiltere de yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, lüks bir takım elbise giyerek işlek bir caddede karşıdan karşıya geçen kişiye insanlar yol vermekte ve onun yolunu kesmezlerken, ayni kişinin işçi kıyafeti dolaşması durumunda, ayni kavşakta karşıdan karşıya geçmesi durumunda ise, kendisine yol verilmemekte ve o kişinin geçmesini çevresindeki kişiler beklememektedirler.
Yine BMW, Porsche ve Mercedes gibi arabalarda seçilen baskın renk ise koyu lacivert, metalik renkler ve özellikle de metalik gridir. Ancak spor arabalarda ise yoğunluklu olarak kırmızı renklilik de bir yoğunlaşma söz konusudur. BMW ve Mercedes gibi arabalarda genellikle uçuk yeşil ve açık mavi renklerin kullanılmaması da bu anlamda bir diğer örnekleme olarak düşünülebilir. Çünkü bu iki renk daha çok yerli üretim olan arabalarda ya da ucuz Japon yapımı aile tipi arabaların renklerinde sıklıkla görülür.
Doğru giyim dediğimiz kıyafet seçimi her şeyden önce, doğru ortamda doğru giyinmiş olmayı gerektirir. Yani kişiler öncelikle ortama uygun giyim ve renkleri seçmelidirler. Ayrıca kişi kendi yapısına da uygun giyinmiş olmalıdır. Burada anlatmak istediğimiz, hem fiziksel özellikleri hem de hayata bakışı kapsayan bir durumdur. Fiziksel özellikler denilince insanın ten rengine uygun giyinmesi anlaşılır. Kişiler fiziksel özellikler bakımından aynı mevsimler gibi ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış olarak dört ten grubuna ayrılır. Koyu tenliler kış grubuna girer ve onların kışın seçmesi gereken renkler, lacivert ve siyahtır. Gömlek olarak da mavi tonlarını seçmelerinde yarar vardır. Sonbahar tipi denilen kişiler ise kahve ve yeşilin tonlarıyla iyi anlaşırlar. Amerika da birçok politikacının seçimleri kaybetmesinde doğru giyinmemelerinin rolü vardır. Finans kurumlarında veya bankalarda bizi yeşillerle , morlarla veya sarılarla karşılayan bir kişiye paramızı teslim etmekte zorlanırız. Genellikle böylesi durumlarda karşımızdaki kişinin üzerinde ciddiyeti temsil eden lacivertler, koyu maviler ve siyahlar görmek arzularız. Yine yoğun bir iş gününün ardından bir sanatçıyı dinlemek için bir yere gitmişsek orada da koyu takım elbiselerin içinde olan bir kişiyi görmek istemeyiz.
Bu bölümün girişinde satır başlığı olarak ifade ettiğimiz imaj danışmanlarına en çok gereksinim duyan kesimlerin başında hiç şüphe yok ki televizyon dünyasında çalışan ve ekrana her gün çıkanlar gelmektedir. Çünkü her gün milyonlarca insanın karşısına çıkan spikerler ve sunucular, eğer işlerine ve tiplerine uygun kostümler giyerlerse ve kıyafetlerindeki renklerle oynamasını bilirlerse, daha genç ve dinamik bir görüntü sergileyeceklerdir. Onların görüntülerinin ve kıyafetlerinin aşağıda irdelenmesi sonucunda, biz de kendi dünyamızda başkaları ile iletişim kurarken, doğru olan benzeri uygulamaları yapacak, yanlış olanları da onların örneklemelerinde görerek yapmamaya çalışacağız...
Şimdi de ekranda en çok görünen spikerlerin kıyafet ve renkleri ile ilgili değerlendirmelerde bulunalım:
Gülgün Feyman her gün değişik kıyafet ve saç modeli kaygısı taşıdığı için stresli bir görünüm çiziyor. Aslında kendine yakışanı bulduktan sonra uzun süre akıllarda bu görünümünü çıpalamalı ve bunu ufak-tefek aksesuarlarla zenginleştirmeli. Fiziği kameraya çok iyi görüntü verdiği için bunun avantajlarından yararlanmalı. Ana haber bülteni ciddiyet unsurlarını yoğun olarak taşıdığı için kolsuz elbise giymekten de kaçınmalı. Yakası kürklü ceketler giydiğinde minyon yüzü ile orantısızlık söz konusu olabiliyor. Ekrandan yoğunluklu olarak gözüken arkasındaki alanın genellikle mavi olmasından dolayı, üzerine giydiklerinde de beyazdan yararlanılmasında yarar vardır.
Reha Muhtar makyaj yapımında pudranın biraz daha fazla kullanılması gerekli. Kameranın karşısında terlemesinin de bir şekliyle önüne geçmesinde yarar var. Desenli kare ceketleri de fotojenik bir görüntü vermiyor. Sunulacak haberlerin yoğunluğuna göre giyilecek takım elbiselerin seçilmesinde yarar var. Canlı yayına çıkaracağı konuklarını aynalaması da ekranda seyredenler açısından önemli bir artı puan.
Serap Ezgü: Konuşması ve sunumu açısından gerçekten de en profesyonel olan spikerlerden bir tanesi. İlk zamanlarda saçına çok jöle sürmesi ve ağır makyaj yapmasından dolayı, sanki yüzünde bir maske varmış gibi oluyordu. Ancak sonradan bunları düzeltti. Hem beden diline sahip olması, hem ses tonlaması ve giydiklerini kendine yakıştırması, hem de giysilerinde haber sunumu ile bağdaşan ciddi renklerden yararlanması açısından gerçekten de gayet iyi.
Defne Samyeli: Haber sunumu bağlamında ağır başlılığı yakalamış olan bir spiker. Genellikle sade ve kendisine yakışan giysiler kullanıyor. Ancak aynı şeyleri çok sıklıkla giydiği oluyor ki bunun yapılmamasında yarar var. Kıyafetlerinde biraz daha doğru renkleri seçmiş olması onun profesyonelliğini arttırıcı bir etken olabilir. Makyajında da tatlı bir sadelik var.
Ali Kırca: Alışılmışın dışındaki saç traşı ile farklık yakalanmış olsa da, biraz daha göze hoş gelebilecek uyumlu bir saç sitili seçmesi sanki daha da iyi olurdu. Makyajında aşırıya kaçmayan bir profesyonellik var ve ışıkların gölgelemesinden koruna biliyor. Yılların deneyimine bağlı olarak yalnız spikerlik değil, yaptığı haberleri bir yaşam tarzı biçimine dönüştürüyor. Siyaset Meydanı?nda her akşam sunduğu ana haberlere göre daha içten ve dolu dolu olması söz konusu. Kıyafetlerini saçlarının rengiyle özdeşleştirse de çoğunlukla yanlış renkler kullanıyor. Ya kendisine bu anlamda renk analizi yapılmıyor ya da yanlış bir renk analizi yapılıyor.
Haluk Örgün: Daha çok koyu renkli takım elbiseler giyiyor. Kendisine yapılan makyajda sanki sürekli profesyonel bir uzmanın elinden yapılmamasının çizgileri var. Bazı durumlarda başının hareketleri ile canının sıkıldığını ya da ele alınılan konunun bir an önce bitmesini istediğini açık-seçik belli ediyor. Ellerini gereğinden fazla kullanıyor. Sürekli taktığı kol düğmeleri ile yerinde bir çıpalama yapıyor. Konuklarına karşı, bir gazetecinin üslubu ile kıyaslayınca alabildiğine nazik ve kibar davranıyor ki, bu da onun konuklarının, kendilerini stüdyoda rahat hissetmelerine neden oluyor.
Ahmet Hakan: Yüzünün sakallı olması ve gözlük kullanması nedeniyle, beden (yüzünün) dilinin tam okunamaması söz konusu. Yani sakal ve gözlük yüzünün mimik ve jestlerini dışarıya tam yansıtılmasına engel oluyor. Ele aldığı konuları derinlemesine tartışması ve konuya hakimiyeti göz dolduruyor. Arka zeminin renkleri kahverengi tonlama ile olunca kendisinin görüntüsünde biraz siliklenme söz konusu olabiliyor. Çalıştığı kanal açısından taraflıymış gibi gözükse de, siyasi yelpazedeki çok geniş ve farklı kesimler tarafından izleniyor olması ve tarafsızlığa yakın habercilik anlayışı ile dikkatleri üzerine topluyor. Giydiği elbiselerde eğer konuk almamışsa kahverengiden kaçınmasında yarar var.
Julide Ateş: Saçları güzel ve bakımlı olmasına karşın, ana haber bülteni için yerindeliği tartışılabilir. Makyajı özenli ve hoş. Ses tonlaması, habere hakimiyeti, beden dilini kullanması iyi. Ancak abartılı kıyafetler giymemesi gerekli. Özellikle de kırmızı pırıltılı ceketini. Kısacası biraz daha ciddiyet taşımasında yarar var.
Yukarıda kısaca irdelemeye çalıştığımız ana haber spikerlerinin ekrandaki vizyonarını incelerken, bunların yalnızca kılık kıyafetlerini, takılarını ve bunların renklerini değil, bir bütün olarak ses tonlamalarını, habere hakimiyetlerini, beden dillerini kullanımları, makyajları, saçlarının durumları, mimik ve jestler ile bir bütün olarak incelemeye çalıştık. Görüldüğü üzere renklerden de yararlandığımız bu genel tanımlama ve değerlendirme çalışmasını yaparken, renklerin ne kadar önemli olduğunu ve fakat renklerin tek başına etkin bir iletişim kurmak için yeterli sayılamayacağını görmüş olduk.
Şimdi de bu makalemizi tamamlamaya çalışalım.
6. RENKLERİN SON(UÇ)UYukarıda elden geldiğince incelemeye çalıştığımız renkleri ve renklerin verdiği mesajları, polisi tanıma ve tanıtma bağlamında kendine özgü ve içten cümlelerle özetleyen özel harekat amiri Ahmet Bağcı: ?..İnsan ne kadar da mükemmel bir makine! Renklerden, ifadelerden, bedenin hareketlerinden, kokudan; kısacası çevremizdeki her şeyden, ne de güzel şeyler anlıyor, hissediyor. Mutlu oluyor, onure ediliyor, esef duyuyor, tedirgin oluyor ve korkuyor... Bilmediğimiz ne kadar da çok şey var. Aslında öğrenmeyi arzulamıyor da değiliz. Fakat neyi nasıl yapacağımızı, kimden neleri nasıl soracağımızı bilmediğimizden, yol almamız bir hayli zor oluyor. Ah be Hocam!.. Hem bizim, hem de yetişen çocuklarımızın içinde ne cevherler var da, işlenmediğinden / eğitilmediğinden, sosyal bir cahil olarak şekilleniyor ve karnını doyurmaya çalışırken de hayatı noktalayan anlamsız insanlar oluyoruz.
Bilgi toplumu polisi olma yolu na oldukça geç girmiş olsak da; insanlardan, renklerden, kokulardan zevk almaya ve (eski yaşantımla kıyasladığımda şimdilerde) araştırıp öğrendikçe daha da mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamaya başladım... Aracımın rengiyle, gözlerimin sesiyle vücudumun diliyle, mimik ve jestlerimle bu ülkenin yurttaşlarına hepinizi çok seviyorum ve size ?kurban olayım? diyorum ... Bilgi toplumunda, anlaşabileceğimiz, bir araya gelebileceğimiz, sevebileceğimiz, tolerans ile dinleyebileceğimiz bir dili, bir rengi kullanıyor olsak... Ve, siyahı-beyazı, sağı-solu ile ?kurban olayım? herkese, hepinizi çok seviyoruz desek ... Yeter ki iyi şeyler yapalım, mutlu yaşayalım düşüncesini polis olarak bir şekilde ifade edelim de, bu hangi dil, hangi renk ile olursa olsun, ama mutlaka olsun..? demektedir.
Ağzın bal yesin senin sevgili Ahmet!.. Ne güzel ve yalın bir şekilde bizim duygu ve düşüncelerimizi yansıtırsın!.. Ve bu bağlamda, gerçekten de yüzlerce teşekkürler Polis Akademisi ve Koleji ile Afyon, İzmir, Aksaray, Yozgat, Afyon, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Balıkesir, Nazilli, Malatya polis okullarındaki öğrenci arkadaşlara!.. Ve binlerce teşekkürler Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğü, TBMM, Asayiş, APK, Eğitim, Pasaport, Güvenlik, Terörle Mücadele, Koruma, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlılarında verdiğimiz kurslar bağlamında tanıştığımız binlerce amir ve memur olan polislere... Çünkü sizinle birlikte olduğumuz her derste, biz de sizinle birlikte yeni yeni bilgileri öğrendik durduk... Bizim söylemek isteyip de lafı döndürüp-dolaştırdığımız, sağdan-soldan alıntılarla süslemeye çalıştığımız, ?kıl ile-yün ile? ve renklerin dili ile ifadeye döktüğümüz duyguları / düşünceleri, çoğu zaman siz; ne de kıvrak bir biçimde, yalın, açık ve net olarak ifade ettiniz... Bazen ?gözlerimi kaparım vazifemi yaparım? dediniz acı acı. Bazen de ?benim adım Hıdır elimden gelen budur? haklı anlatımını kullandınız. Ama hiç yılmadınız ve güzele doğru koştuğunuzu da göstererek...
Çevremizde olan pek çok şey, kendi dili ile bize bir şeyler hem de çok önemli bir şeyler anlatmaktadır, yeter ki biz de bunu anlayacak his, duyacak kulak, görecek göz olsun!.. Böylesi bir göz, kulak ve hislerimiz yoksa bile çok da üzülmemek gerekir. Üzülmemelidir çünkü bunlar kazanılabilir...
Bunların kazanılması için öncelikle bu isteniliyor olmalı, sonra da çok okumalı, sürekli kendimizi geliştirmeli, uygulamaya yönelik tecrübelerden yararlanmalı, ?bir çiğnemlik sakızın varsa bir bilene çiğnet? yada ?herkes sakız çiğner ama komşunun kızı Fahriye abla bir aşka çiğner? anlatımlarında da gördüğümüz gibi konusunda uzmanlaşmış deneyim sahiplerinin sohbetlerinde bulunmalı, bilgi birikimimizi kesinlikle yazılı ve sözlü materyaller haline getirip başkaları ile de paylaşmalıdır.
İşte bunların yapılası sonucunda hücrenin dili de, mikrobun dili de, bedenin dili de, yemek yemenin dili de, hayvanların dili de, doğanın dili de, gezegenlerin dili de, güneşin dili de, renklerin dili de rahatlıkla okunabilecek ve okunulan her ayrı dilden kelimelere sığdırılamayacak derecede zevk ve mutluluk alınacaktır...
Bunlar yapılmaya çalışılırken Nazım?ın dediği biçimde: ?...En güzel deniz: / henüz gidilmemiş olandır. / En güzel çocuk: / henüz büyümedi / En güzel günlerimiz: / henüz yaşamadıklarımız. / Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: / henüz söylememiş olduğum sözdür...? anlatımı içinde sürekli ama sürekli daha iyinin, daha güzelin, daha doğrunun peşinde koşmaya devam edilmelidir. Yani; ?dipsiz kuyu? gibi değil ?uçsuz minare? gibi bir şey. Sürekli çıkılacak ama hiçbir zaman en üst noktayı yakalama arzusu bırakılmadan sürekli yukarılara..... yukarılara...... yukarılara..... yukarılara doğru çıkılmaya devam edilecerek çıkılacak!..
İşte bunun için herkes başka başka makalelerden, kitaplardan, söyleşilerden, panel ve konferanslardan, kısacası çevremizde olan her şeyden / her olaydan, gökkuşağının renkleri gibi rengarenk alıntılar yapacak. Çünkü biz de, aynı MÖ 190-159 arasında yaşayan Şair Terentus?un söylediği şekliyle ?...bir insanız ve insanla ilgili olan hiçbir şeye kayıtsız kalamayız.? İşte bu nedenle de, çeşit-çeşit alıntılar yapılacak, polisle ilgili olan, polisi tartışan, polis yazan, polisi sanık sandalyesine oturtan, polisi en kahraman haline getiren her şey sürekli okunulacak ve uygulamada edindiğimiz tecrübeler başkaları ile paylaşılacak...
Sonra bu alıntılar, bilgi birikimleri karşı karşıya getirilecek, günlerce, aylarca ve hatta yıllarca tartışılıp duracak. Daha sonra bir alıntıda karar kılınacak. Ve sonra, internetten kitaplara, makalelerden ilk el kaynaklara kadar; elimizin vardığı, dilimizin döndüğü, gücümüzün yettiği bütün materyallere / insanlara, yeniden dönülecek ve yeniden alıntıların yapıldığı kaynaklara bakılacak... Ama bulunamayacak artık, o beğendiğimiz ve kendisinden alıntı yaptığımız gerçek eser... Bulunamayacak artık; bizim onda, onun da biz de hayat bulduğu alıntı. Ve düşüneceğiz yeniden kendi kendimize yoksa kimse söylememiş miydi bunu...
Evettttttttttt, hiç kimse söylememiş olacak onu. Yani bizim yazdıklarımızı, bulduklarımızı, gördüklerimizi, duyduklarımızı artık hiç kimse söylememiş olacak!.. Peki o zaman biz mi uydurduk yoksa bütün bunca kocaman kocaman şeyleri?.. Biz mi söyledik bütün bunları?.. Ve işte bunu dediğimiz an, yaptığımız o alıntıların hepsi de tamamıyla bizim olacaktır artık... İşte gerçek olan, alıntı olmayan, ama hala bir yerlerden alıntı olmuş olan ve artık başkalarının senden alıntı yapacağı bütünüyle sana ait olan alıntı budur... Ve bunu biz söylemişizdir artık!.. Hem de her şeyi ile biz söylemişizdir...
Ne zaman ki bunu söyleyen polisin amir ve memurları çoğalacak; o zaman her şey çok ama çok daha güzel ve renkli olacaktır!.. Renklerin dili çalışması da böylesi bir düşünceyle durgun gibi gözüken suya atılan bir taştır işte... Umuyoruz ki çevresine yaydığı / yayacağı halkalar çok çok ve kalıcı olsun!.. Selam ve dostlukla!..
Hepimiz renklerden olumlu ya da olumsuz yönde
etkileniriz. Her insanın renklere olan tepkileri
birbirinden farklıdır. Bazısı kırmızıda neşe bulurken,
bazısı bu renkte bunalır. Kimine sarı ölümü ya da
ayrılığı anımsatırken, kimine baharı ve çiçekleri
hatırlatır. Bu farklılığı insanın kişiliği, hayat
koşulları, en önemlisi de bilinçaltı ögeleri
oluşturuyor. Bir ışık frekansının belli oranda
yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkan, bir anlamda ışık
da diyebileceğimiz renklerin esas özelliği ise, beden
ve ruh arasındaki uyumu sağlamasıdır. Öyle ki, renk
terapi denen ve son yıllarda pekçok psikiyatrın
kullandığı teknik ile, psikolojik ve fiziksel
hastalıklar iyileştirilebiliyor.
Kırmızı: Sahip olduğu yoğun enerji sebebiyle,
insanların fiziksel öğelerini uyandırır ve daha etkin
bir biçimde faaliyete sokar. Bu renk, üşütmelerde,
dolaşım bozukluklarında ve tükrük bezi
rahatsızlıklarında tedavi amacıyla kullanılabilir.
Ama, intikam, kin, aşk gibi duyguları da harekete
geçirebileceği için, çok dikkatli kullanılmalıdır.
Kırmızı, aşırı bir dozda uygulandığı takdirde,
duygusal düzensizliklere ve depresyonlara yol açar.
Özetle, kırmızı, vücut sıcaklığını arttırmak ve kan
dolaşımını hızlandırmak için çok uygun olan bir
renktir.
Turuncu: En basit tanımıyla, neşenin ve bilgeliğin
rengidir. Sosyalleşme duyguları, turuncu yardımıyla
faaliyete geçer. Bu rengin vücut içinde en etkin
olduğu yer, adale sistemidir. Turuncunun aşırı
kullanımı, sinir sistemini olumsuz yönde etkiler.
Dalak, pankreas, mide, bağırsak ve böbrek
rahatsızlıkları, turuncu renk enerjisi ile tedavi
edilebilir. Depresyon ve duygusal dengesizlik
hallerinde de turuncuya başvurulabilir.
Sarı: Bu rengin enerjisi, kişinin zihinsel
faaliyetlerini her yönüyle harekete geçirir. Ayrıca
moral çöküntüsünü ortadan kaldırabileceği gibi, kişiye
yeni bir yaşama sevinci ve gücü de aşılayabilir.
Sindirim, mide, bağırsak ve mesane rahatsızlıklarını
sarı renk kullanarak tedavi etmek mümkündür.
Yeşil: Yeşil renk sakinleştirici bir özellik taşıdığı
için, enerjimizi dengeler ve şefkat duygularımızı
arttırır. Sahip olduğu özelliklerden dolayı, sinir
sistemini dengeleyici ve ateş düşürücü etkiler
gösterir. Renk spektrumunda maviye yakın olan açık
yeşil (camgöbeği tonları) birçok hastalığın
tedavisinde kullanılır. Yeşil kanser ve tümör gibi
hastalıkları iyileştirmek amacıyla asla
kullanılmamalıdır. Çünkü yeşil renk her türlü büyümeyi
ve ilermeyi hızlandırdığı için, bu tür hastalıkları
tehlikeli bir hale getirebilir.
Mavi: Mavi, enerji sistemimizi serinletici ve
dinlendirici bir özellik taşır. Vücut enerjilerini
dengeleyerek, etkin bir antiseptik görevi yapar.
Ayrıca solunum sisteminin güçlendirilip düzene
sokulması için, mavinin enerjisinden faydalanmak
mümkündür. Bunlardan başka, yüksek tansiyonun
düşürülmesinde ve astım, suçiçeği, sarılık, romatizma
ve çeşitli çocuk hastalıklarında da kullanılabilir.
Lacivert: Lenf ve salgı bezleriyle birlikte, vücuttaki
bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Bu rengin
enerjisi çok iyi bir kan temizleyici olduğu için,
vücudun toksinlerden arınmasını kolaylaştırır. Bu
renk, yüz ile ilgili tüm rahatsızlıkların tedavisinde,
rahatlıkla kullanılabilir.
Mor: Mor bütün öteki renklerden farklı olarak, vücudun
iskelet yapısını etkiler. Ayrıca ruhsal ve fiziksel
açıdan, vücudu toksinlerden arındırıcı, antiseptik
(mikrop kırıcı) bir özellik taşır. Mor renk enerjisi
çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılabilir.
Özellikle eklem iltihabı hastalıkları, maviye yakın
mor kenkli bir ışığa maruz bırakılarak
iyileştirilebilir. Ayrıca mor, insanlardaki rüya
aktivitelerini de geliştirir.
Renk ailesi yaşamımızda, güçlü ve etken bir biçimde yerini almıştır. Açık mavi bir görüntü, hepimize huzur, güven, memnuniyet verirken, kara bulutlarla kaplı, koyu, sisli bir gökyüzü içimizi karartıp, stresli ve karmaşık bir ruh hali yaşatabilir.
Güneşin güzel ışığı bizlere sevinçli, mutlu anlar yaşatırken, yılın her mevsimi bize değişik bir duyguyu yaşatır.Gece gökyüzünde dolunay gördüğümüzde bazılarımız heyecanlı anlar yaşarken, bazılarımız olumsuz duygulara kapılabilir. Renk terapide, vücuda enerji kazandırmak için kırmızı astral bedene denge ve ahenk vermek için yeşil, potasyum sodyum arasındaki dengeyi yeniden kurmak için menekşe rengi tercih edilir.
Kırmızı: Sağlık, Kuvvet, Dinçlik, Tehlike
Genel anlamda: Sağlığı muhafaza etme, güç, fiziksel enerji, dinçlik, seksüel tutku, şehvet, tehlike ve cesareti temsil eder. Ateş elementinin rengidir. Kanla, dolayısı ile hayat ve ölümle, doğumla, volkanlar ve yoğun duygularla bağlantılıdır. İlkel kabilelerde kırmızı kutsal varlıklarla ve en üst sosyal sınıflarla bağlantılı kutsal renktir
Kişilik: Kırmızı insanlar çok aktif, dinamik ve hayati enerji taşıyan kişilerdir. Fiziksel anlamda dinç ve kuvvetlidirler, sağlıklarını kolay kaybetmezler. Meydan okunmayı sever ve hayatı hızlı yaşarlar, tutkulu ve cesurdurlar . Duygularını yansıtırlar ve irade gücü gösterirler ancak aynı zamanda hiper aktivite kızgınlık ve öfke taşırlar.
Turuncu: Teşvik, Yaratıcılık, Cazibe, Uyum Yeteneği
Genel anlamda: Cesaretlendirme, konsantre olma kabiliyetini güçlendirme dikkat çekme, uyum yeteneği, stimülasyon ve teşvik etme yeteneğini temsil eder.
Kişilik: Turuncu insanlar aktivite ve düşünceyi birleştirirler. Yaratıcı, zeki ve ayrıca artistiktirler. Uyum yetenekleri ve konsantre alabilme kabiliyetleri sayesinde yaptıkları işte başarılı olurlar. Güç, pozitiflik, hırs ve macera duygusu taşırlar. Bu özellikleri ile etrafındakileri çekerler ve cesaretlendirirler. Koyu turuncu kişilikler yorgunluk, depresyon ve gerilim yaşarlar.
Pembe: Aşk, Dostluk, Acıma, Cömert Duygular, Gevşeme
Genel anlamda: Kırmızının yoğunluğunun hafifletilmiş halidir. Hassas duyguları ve duygu karışımlarını, rahatlama ve gevşemeyi, ahlak ve şeref duygularını, genel başarıyı temsil eder.
Kişilik: Pembe insanlar, kötülüklere karşı direnen ve üstesinden gelebilen kişilerdir. Ahlak ve şeref duyguları gelişmiştir. Aşk ilişkilerinde çok duygusaldırlar Stres altında dahi gevşemeyi bildiklerinden ve kin duygusunu asla taşımadıklarından genelde başarılı olurlar. Çevrelerindeki insanlara karşı duygularında cömerttirler ve ruhani iyileştirme özelliğine sahiptirler.
Sarı: Çekicilik, Hareket, Bilgi, Neşe, Konfor
Genel anlamda: Sarı hava elementinin rengidir. Güneşi, hububatı ve düşünce gücünü temsil eder.Akıl, hareket, seyahat, iletişim, kehanette bulunma ve güveni temsil eder.
Kişilik: Sarı insanlar, zeka ve akıl yolu ile elde ettikleri bilgiyi çevrelerine aktarırlar ve ikna yeteneğine sahiptirler. Neşeli ve kıskanç kişilerdir. Mükemmel bir analitik zihne sahiptirler ve olayların çözülmesinde güvenilir kişilerdir.Kehanette bulunabilirler. Hareketlidirler ve seyahati severler. Ancak koyu sarılar patronluk taslayabilir, kontrol arzusu ve egoizm gösterebilirler.
Siyah: Karşı Durma, İnkar, Yok Etme
Genel anlamda: Evren ve uzay boşluğunu temsil eder, siyah renklerin yokluğudur. Bazı kültürlerde bilgeliği temsil eder. Siyah şeytani bir renk değildir. Negatif anlamda şaşkınlık, karışıklık, üzüntü, kayıp ve yas tutma anlamları taşıyabilir.
Kişilik: Siyah insanlar olayları kendi süzgeçlerinden geçirip değerlendirirler ve sistemlere uymayan şeylere karşı büyük direnç gösterirler. Bu sessiz bir karşı koymadır, büyük reaksiyonlardan önce gizli inatçılık güderler. İnandıkları şeyler için sonuna kadar uğraşır ve asla yılmazlar, ancak ifadelerinde hep bir parça yakınma, hüzünlenme ve hayıflanma saklıdır.
Kahverengi: Yoğunlaşma, Telepati, Büyü, Şüphe, Hayvanlar
Genel anlamda: Kahverengi, yeryüzü, toprak ve bir anlamda da dünyanın bereketliliğini temsil eder. Ev hayvanları, hayvanlarlada bağlantılıdırlar. Kayıp eşyaların büyü yolu ile bulunmasında, telepati ve tanıdıkların korunmasını temsil eder. Negatif anlamda kararsızlık, şüphe, enerji emmeye kadar anlamlar ifade edebilir.
Kişilik: Kahverengi insanlar tanıdıklarına çok bağlıdırlar ve onları korumaya çalışırlar. Ev hayvanlarını sever ve bakarlar. Telepati özellikleri vardır. Koyu kahverengi kişiliklerde aşırı şüphe ve her konuda kararsızlık görülür ve genelde eneji tüketirler.
Yeşil: Para, Şans, Hırs, Tutuku, Kıskançlık, Büyüme
Genel anlamda: Parayı şansı, finansal alanda başarı, bereketliliği, hasadı ve iş birliğini temsil eder. Yeşil toprak elementinin rengidir ve gezegenimizin bereket ve verimliliğinin yanısıra hayatın kendisini temsil eder.
Kişilik: Dengeli ve oturmuş, tabiatla barışık ve bağlantılı bir kişiliği temsil eder. İş ortamlarında grup çalışmalarına yatkındırlar, hırslıdırlar ve parasal anlamda şansları yüksektir. Hayırsever ve iyileştirme gücüne sahiptirler. Biraz kıskançtırlar. Koyu yeşil kişilikler uyumsuzluk, aşırı kıskançlık ve aşırı tutku gösterebilirler.
Mavi: Barış, Sabır, Onur, Sadakat, Akıl, Gerçek, Mutluluk
Genel anlamda: Su elementinin rengidir. Okyanus, uyku, alacakaranlık ve gökyüzünü sembolize eder.Açık mavi anlayış, sağlık, barış, mutluluk, ruhani uyanıklılık ve sabrı temsil ederken, koyu mavi depresyon, aksilik, talihsizlik ve düşüncesizce hareketi temsil eder.
Kişilik: Mavi insanlar, iç huzuru ve dengesi yerine sakin, içten, samimi, onurlu ve anlayışlıdır. İnançlı ve derin duygulara sahiptirler, algılama güçleri keskindir. Sevdiklerine sadık ve inançlarına bağlıdırlar. Koyu mavi kişilikler içine kapanık, korku, endişe ve ihtiyatlı olma ihtiyacı hissederler, çok değişken tepkisel, depresif ve boyun eğici davranabilirler.
Temel Chakra: Bel kemiğinin alt kısmında yer alır. Bu chakranın rengi, kırmızı'dır. Temel chakranın görevi insana hayat veren yaşam enerjisinin akordunu kontrol etmektir. Dalak Chakrası: Bu chakra daha çok böbrek üstü bezleri ve böbrek merkezindeki splenik merkezle ilintilidir. Rengi Turuncu'dur. Vücuda fiziksel açıdan, hayat enerjisi ve coşku sağlar. Bunu da sevgiden ve gıdalardan elde ettiği hayat enerjisi ile yapar. Güneş sinir ağı Chakrası: (Solar pleksüs) Böbrek bölgesi ile göğüs kafesi arasında yer alır. Sinir sistemi, karaciğer ve pankreas ile ilgili önemli organları yönetir. Rengi sarı'dır. Kalp Chakrası: Bu chakra, kalp ve kan dolaşımı üzerinde otorite kurmuştur. Yeşil renktedir. Boğaz Chakrası: Boynun alt kısmında bulunur. Metabolizmada denge sağlayan tiroid ve paratiroid bezleri ile ilintilidir. Bu chakranın sağlıklı çalışması halinde duygu ve fikirlerimizi rahatlıkla ifade edebiliriz. Rengi mavi'dir. Alın Chakrası: Beynin alt kısmında yer alır ve Endokrin bezlerinin fonksiyonlarını kontrol altında tutar. Vücudun bütün olarak faaliyet göstermesi bu chakra ile ilintilidir. Uyku durumunu ayarlar. Zihni dinlendirir. Görme, duyma, koku alma duygularını canlı tutar. Çivit mavisi renktedir. Taç Chakra: Beyin ve pinael bezlerinin fonksiyonlarını idare eder. Pinael bezler, derimize renk veren melatonin hormonunun dengesiyle ilgilidir. Ruh durumumuz bu chakra ile direkt ilgilidir. Taç chakra, mor, eflatun, menekşe ve macenta renkleriyle çalışır.
Yeşil sakinleştirir.. mavi huzur verir.. sarı enerji sağlar.. Renklerle ilgili bilmediğimiz çok fazla şey var aslında. Artık çağımızda doğal terapilerde renklerin gücü kullanılıyor. Ve bedenin dengesini sağlamadan tutun, ruhsal rahatsızlıklara kadar bir çok alanda renkler derman olabiliyor.
Her gün üzerinize giydiğiniz giysilerle ilgili olarak, onların size "yakışıp yakışmadığını" söyleyen dostlarınız, aslında farkında olmadan o giysinin renkleriyle ilgili yorum yaparlar. Kırmızı bir bluz giymişseniz, "Seni açmış" diyebilirler. Üzerinizde mavi varsa, "teninle uyum sağlamış" gibi bir yorum yapabilirler.. Ve bütün bu yorumlar esas olarak, renklerin yansıttığı o enerjiden kaynaklanıyor. Yani seçtiğiniz renkler, bir anlamda.sizin ruh halinizi de yansıtıyor. Doğal bir ortamı özleyip, "bir kafamı dinleyemedim" diye hayıflandığınızda, aslında hep "masmavi bir deniz" düşler pek çok insan. Yani dikkatinizi çekerim; asıl olarak düşlenen, denizin "masmavi" olanı..
"Doğal terapi"
Sonuç olarak, bir yemyeşil doğa parçasını da seyretsek, bir deniz kenarının bize "iyi geldiği"ni de söylesek, burada bir "doğal terapi" söz konusu... Yeşil rengin insanı rahatlattığı, .morun dengeyi gerçekleştirdiği, denizin mavisinde ise huzurun bulunduğu gibi tanımlamalar, renklerin anlamını ve etkisini kendine iş edinmiş uzmanlar tarafından uzunca bir süredir ifade ediliyor. Artık, "renk terapisi" bir çok uzmanın kullandığı bir yöntem. Yeni tanışmalarda şuna da dikkat ettiniz mi, bilmiyorum: İlk karşılaşmalarda insanın karşı tarafa yaydığı enerjinin baş aktörü de renk! Dolayısıyla, ilk randevuda, karşısına simsiyah elbiselerle gelen bir insanın daha ilk dakikadan itibaren huzursuzluğunu anlayabiliyor bir renk terapisti. Çünkü siyah, genellikle (Baştan ayağı simsiyah giyilmişse eğer) karamsarlığın da rengi.
Ruhsal ve fiziksel olarak sağaltıcı etkisi var
Peki, "renk terapisi" nedir? ?Bedenimizin metabolizmasında sağlıklı bir akış sağlamak ve birtakım dengesizlikleri ortadan kaldırmak için renklerden yararlanma". Özü bu renk terapisinin. Onların insana verdiği farklı enerjileri var ve renk terapistleri bu "enerjilerin" farkında. Aslında bizler de, aldığımız bir hediyede, ya da taktığımız bir takıda renk seçerken , farkında olmadan ruh halimizi yansıtıyoruz. Elimizin gittiği rengin bir anlamı var çünkü. Renkler sadece ruhsal anlamda iyi gelmiyor, bir çok hastalığı sağaltmada da onların enerjisinden yararlanılıyor. Bazı uzmanlar, bedenin hasta bölgesine renkli ışık vererek, kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlamayı amaçlıyor.
Çakraları etkiliyor
Kendine özgü bazı iyileştirici özellikleri bulunan renkler, direk olarak çakralarımızı da etkiliyor. İnsan bir takım ruhsal sorunlarla boğuştuğu anda, ilk önce çakraların bloke edildiğini söylüyor uzmanlar. Dolayısıyla, denge sorunu bulunan bu noktalar bir çok hastalığa neden oluyor. Çakralarda enerji blokajları meydana geliyor bu durumda. İşte buna son vermek amacıyla, renkler de bazı olumlu etkiler sağlıyor. Renk terapisi ile bedenin bozulan dengesi değiştirilebiliyor. Uzmanlar bu sağaltım sırasında renklerin etrafa bir "titreşim" yaydığını belirtiyorlar..
Renk gözlüğü ile tedavi
Bedenimizin "elektromanyetik yapısı"nı, renklerin direk olarak etkilediğini vurguluyorlar. Doğal Terapi Uzmanı Işık Kırgız, yıllardır renk terapisi uyguluyor. Kırgız'ın "renk terapisi" hakkında verdiği bilgi ise şöyle: "Renklerden yayılan titreşim, bedenimizdeki elektromanyetik yapı ile etkileşim halindedir.. Renklerin titreşimleri çakralar tarafından emilir. Sonra, omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan titreşimler, sinirler yardımıyla ihtiyacı olan uvuzlarımıza ve denge sorunu olan sistemlere taşınırlar. Bu akışın ardından, bedenin bir takım duyusal ve zihinsel şikayetleri azalır"
Renk terapisi çok farklı yöntemlerle gerçekleştiriliyor. Son yıllarda çok gelişme gösteren bu terapide, bazı merkezlerde yardımcı bir alet kullanılıyor. "Renk gözlüğü? adı verilen bu aleti ilk kez Ruslar bulmuş. Gerçek gözlüğe biraz benzeyen bu alet, aynen gözlük takar gibi gözünüze yerleştirdiğinde, bedenin gereksinimi olan renk veya renkler belirlenebiliyor.
Hangi renk ne ifade ediyor?
Yeşil
Renk uzmanları, bazı insanların doğaya olan tutkusunu yeşilin sakinleştirici özelliğine bağlıyorlar. Sinir sistemini dengeler, bedenin ritmik düzenini koruyucu etkisi vardır. Dostluk ve ümidi simgeler. Kalp rahatsızlıklarında, tansiyon yüksekliğinde ve yorgunluk hallerinde yeşil renk tedavi amaçlı olarak kullanılıyor.
Sarı
Sarı rengin ise insandaki iyimserlik ve kendine güven duygularını artırdığın söylüyor uzmanlar . Bu rengin verdiği enerjiyle, kişinin zihinsel faaliyetlerinin artacağı söyleniyor. Moral bozukluğuna da sarı iyi geliyor. Sindirim, mide, bağırsak ve mesane rahatsızlıklarının tedavisinde terapistler sarıyı devreye sokuyor. Altın sarısı tonlarının ise zihin üzerinde olumlu etkiler sağladığı belirtiliyor.
Kırmızı
Canlı ve cıvıl cıvıl bir ruh halinin rengi. Kırmızı yoğun bir enerji yayıyor etrafa çünkü. Bu enerji nedeniyle, insanların fiziksel anlamda aktivitesi artıyor. Bazı renklerin temsil ettiği olumsuz bazı özellikler de bulunabiliyor. Kırmızı aynı zamanda böyle bir renk. İntikam, kini de temsil edermiş örneğin! Akıl almaz bir cesarete ve seksi duygulara da etki edebilirmiş. Terapistler, kırmızının etkisine bu nedenle dikkat ediyorlar. Çünkü aşırı kullanıldığı zamanlarda birtakım duygusal dengesizliklere de neden olabiliyor. Kan dolaşımını artırma etkisi olduğundan dolayı, metabolizma sorunu yaşayanlar için uygun bir renk.
Turuncu
Turuncu bu sene moda bir renk. Aynı zamanda ham bilgeliği hem de dinselliği simgeliyor bu renk. Neşenin ve bilgeliğin sembolü olduğu kadar, sosyalleşme duygularına etki eden bir renk. Aman onu da aşırı kullanmayın sakın. Çünkü sinir sistemini olumsuz etkiyebilir turunu. Uzmanlar onu genellikle yeşil ve mavinin tonlarıyla birlikte kullanmayı tavsiye ediyor. Sindirim sistemi hastalıklarında kullanılan turuncunun ruhsal açıdan da iyileşme yaratan bir özeliği var.
Lacivert
Lacivert ise insanı yatıştıran bir etki taşıyor. Bunun nedeni mavinin tonu olması. Mavinin diğer koyu tonları da insanda olumlu etki yaratıyorlar. Bedensel ve ruhsal yakınmaların sağaltılmasında lacivert oldukça etkili. Yatıştırıcı özelliğinin yanı sıra, insanın yorgunluğunu alan, dinlendiren özelliği de buluyor laciverdin.
Mor
Uzmanlar mor deyince "denge"den söz ediyor. Kendinize ait "dengem yerinde değil" şeklinde bir yorum yaptığınız zamanlarda, mor bir fulara elinizin gittiğinin farkında bile olamazsınızbelki. Bu renk denge için bire bir. Ruhsal ve fiziksel anlamda, enerji dengesizliği söz konusu olduğunda mor devreye sokuluyor. Sağlıklı bir denge yaratmasının ötesinde, eklem iltihabı sorunları yaşayanlar için de morun iyileştirici özelliği buluyormuş.
Mavi
Mavinin mutluğun rengi olduğunu biliyor musunuz? O da bu yılın moda renklerinden biri ve bazı insanların mavi giydiğinde, yüzünden yayılan "ışıltıya" dikkat edin. En bunalımlı anlarda "mavi " bir denizi seyretme isteği kimde yok ki. Mavi, insanın enerjisini dengeleyen bir özelliğe sahip. Bu rengin enerjisi bunlarla sınırlı değil. Sanatsal duyguları harekete geçiriyormuş ve sanatçılara ilham sağlamakta da fayda sağlıyormuş. Solunum yollarını da olumlu etki ediyor. Bu rengin, tansiyon yüksekliği sorunu yaşayanlarda olumlu etki yarattığını söylüyor uzmanlar ve tansiyonu düşürdüğünü belirtiyorlar.
Kırmızı:
Kırmızı, oldukça canlandırıcı bir renktir. Taşıdığı özelliklerle alt bölümlerdeki chakraları harekete geçirir. Kırmızı, sahip olduğu yoğun enerji sebebiyle, insanların fiziksel öğelerini uyandırır ve daha etkin bir biçimde faaliyete sokar. Bu renk, üşütmelerde, dolaşım bozukluklarında ve tükürük bezi rahatsızlıklarında tedavi amacıyla kullanılabilir. Ama, intikam, kin, mantıksız bir cesaret, aşk ve seks duygularını da harekete geçirebileceği için, çok dikkatli kullanılmalıdır. Kırmızı, aşırı bir dozda uygulandığı takdirde, duygusal düzensizliklere ve depresyonlara yol açar. Ayrıca yüksek tansiyon, bu rengin yoğun olarak varolduğunun bir göstergesidir. Özetle, kırmızı, vücut sıcaklığını arttırmak ve kan dolaşımını hızlandırmak için çok uygun olan bir renktir.
Turuncu:
Turuncu en yoğun şekilde ikinci chakra merkezini etkisi altına almıştır. Bu renk en basit tanımıyla, neşenin ve bilgeliğin rengidir. İnsanlardaki sosyalleşme duyguları, turuncu yardımıyla faaliyete geçer. Bu rengin vücut içinde en etkin olduğu yer, adale sistemidir. Turuncunun aşırı kullanımı, sinir sistemini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle onu yeşil ve mavinin tonlarıyla birlikte kullanmak gerekir. Dalak, pankreas, mide, bağırsak ve böbrek rahatsızlıkları, turuncu renk enerjisi ile tedavi edilebilir. Kişinin içinde bulunduğu depresyon ve duygusal dengesizlik hallerinde de turuncuya başvurulabilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarının giderilmesinde, yine turuncunun sağlık dolu enerjisinden faydalanmanız mümkündür.
Sarı:
Sarının en etkin olduğu bölge, güneş sinirağı chakrasıdır. Bu rengin enerjisi, kişinin zihinsel faaliyetlerini her yönüyle harekete geçirir. Ayrıca moral çöküntüsünü ortadan kaldırabileceği gibi, kişiye yeni bir yaşama sevinci ve gücü de aşılayabilir. Sarının yardımıyla insandaki iyimserlik ve kendine güven duyguları artar. Sindirim, mide, bağırsak ve mesane rahatsızlıklarını sarı renk kullanarak tedavi etmek mümkündür. Kısacası sarı renk ve onun altın sarısı tonları, hem hayati vücut fonksiyonları, hem de zihin üzerinde olumlu etkiler yaratır.
Yeşil:
Dünya üzerinde en çok bulunan renklerden biridir. Yeşil renk sakinleştirici bir özellik taşıdığı için, enerjimizi dengeler ve şefkat duygularımızı arttırır. Sahip olduğu özelliklerden dolayı, sinir sistemini dengeleyici ve ateş düşürücü etkiler gösterir. Renk spektrumunda maviye yakın olan açık yeşil (camgöbeği tonları) bir çok hastalığın tedavisinde kullanılır. Dostluk, ümit, inanç ve barış duygularının geliştirilmesinde de yeşil rengin enerjisinden faydalanılır. Yeşilin en etkili olduğu bölge, kalp chakrasıdır. Bu özelliği ile kalp rahatsızlıklarında, yüksek tansiyonda, baş ağrısı ve bitkinlik hallerinde tedavi amaçlı olarak kullanılır. Unutulmaması gereken bir nokta ise yeşilin kanser ve tümör gibi hastalıkları iyileştirmek amacıyla asla kullanılmaması gerektiğidir. Çünkü yeşil renk her türlü büyümeyi ve ilermeyi hızlandırdığı için, bu tür hastalıkları daha da tehlikeli bir hale getirebilir.
Mavi:
Mavi, enerji sistemimizi serinletici ve dinlendirici bir özellik taşır. Vücut enerjilerini dengeleyerek, etkin bir antiseptik görevi yapar. Ayrıca solunum sisteminin güçlendirilip düzene sokulması için, mavinin enerjisinden faydalanmak mümkündür. Bunlardan başka, yüksek tansiyonun düşürülmesi ve çeşitli boğaz sorunlarının giderilmesi için de mavi renk kullanılır. Astım, suçiçeği, sarılık, romatizma ve çeşitli çocuk hastalıkları, bu rengin enerjisi yardımıyla engellenebilir. Ayrıca sezgilerin güçlendirilmesi ve üzüntü duygusunun giderilmesi için, mavi çok uygun bir renktir. Maviden mümkün olduğunca fazla faydalanmak istiyorsanız, onu sıcak renklerle (özellikle de kırmızı-turuncu tonlarıyla) birlikte kullanmalısınız. Sanatsal duyguların ve ilham kaynaklarının geliştirilmesi geniş ölçüde mavinin enerjisine bağlıdır.
Lacivert:
Mavinin diğer koyu tonları gibi lacivert de, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkların giderilmesinde çok etkin bir yere sahiptir. Bu rengin en önemli etki alanı kaş chakrası bölgesinde bulunur. Dolayısıyla da söz konusu chakrayla bağlantılı tüm fonksiyonların dengelenmesi ve bir düzene kavuşturulmasıyla ilgilidir. Ayrıca lenf ve salgı bezleriyle birlikte, vücuttaki bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Bu rengin enerjisi çok iyi bir kan temizleyici olduğu için, vücudun toksinlerden arınmasını kolaylaştırır. Beynin her iki yarıküresi arasındaki uyum, yine laciverdin oluşturduğu olumlu etkilerindendir. Bu renk, yüz ile ilgili (göz, kulak, burun, ağız, sinüsler gibi.) tüm rahatsızlıkların tedavisinde, rahatlıkla kullanılabilir. Bunlara ek olarak, laciverdin yatıştırıcı ve dinlendirici yanından söz etmek de doğru olur. Bulunduğunuz ortamda veya kıyafetlerinizde laciverde gereğinden fazla yer vermenin yaratacağı olumsuz etkiler ise, yoğun bir depresyon hali veya toplumdan soyutlanmışlık duygusudur.
Mor:
Mor bütün öteki renklerden farklı olarak, vücudun iskelet yapısını etkiler. Ayrıca ruhsal ve fiziksel açıdan, vücudu toksinlerden arındırıcı, antiseptik (mikrop kırıcı) bir özellik taşır. Bu yönüyle de, fiziksel ve ruhsal dünyamızın enerjileri arasında sağlıklı bir denge kurulmasını kolaylaştırır. Mor renk enerjisi çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılabilir. Özellikle eklem iltihabı hastalıkları, maviye yakın mor kenkli bir ışığa maruz bırakılarak iyileştirilebilir. Ayrıca, bazı sindirim sistemi sorunlarının giderilmesi ve çeşitli minerallerin vücut tarafından kullanımı, bu renk ile ayarlanabilir. Bunlardan ayrı olarak mor, insanlardaki rüya aktivitelerini de geliştirir.
Gördüğünüz gibi renkler yaşantımızın bütünleyici bir parçasıdır. Bize neşe, sevinç, huzur ve ihtiyacımız olduğu zaman sağlık da vermektedir. Görünsün veya görünmesin üzerimizdeki etkileri güçlüdür, çünkü varlığımız ve yaşantımız onlarla iç içedir. Renkler ve insanlar üzerindeki etkileri çok geniş bir konudur.
RENKLERİN DÜNYASI
Hiç düşündünüz mü? Bazı renkleri sever ve bazı renkleri ise itici buluruz.Niçin böyledir bu tercihlerimiz? Neden farklıdır ve neden her insana adeta özeldir.
İnsanın doğası her açıdan çok komplike olmasının yanında ihtiyaçlarına göre ve yaratılışına uygun bir çok değişimi kendi içinde barındırmaktadır.Her insanın sevdiği, ve hatta kendisi ile özdeşleştirdiği renkler vardır.Hani hepimiz biliriz ”zevkler ve renkler tartışılmaz” diyerek bazılarımızın diline neredeyse pelesenk olmuş bir cümle geliştirmişizdir.Zaman zaman farklılıklarımızı bu cümleyi kullanarak aşmaya çalışırız.
Renkler bizim için hem tedavi amacıyla ve hem de kendi kişilik özelliklerimizin tespiti açısından önemlidir.Bugün artık ülkemizde son yıllarda renk terapisi giderek yaygınlık kazanmaya başlamış ve bu yolla insanın enerji bedeninde ihtiyacı olduğuna karar verilmiş bölgelerine zihinsel yöntemlerle ve daha başka metodlarla bu renk terapileri yapılmaya başlanılmıştır.Sadece ihtiyacı olduğuna karar verilmiş bölgelere uygulanılmasının dışında insan aurasının düzeltilmesi, beyinde alfa dalgası hakimiyetinin oluşturulması, sindirim sorunlarının tedavisinde, zihinsel performansın arttırılmasında, kişinin psikolojik ve ruhsal dengesindeki dalgalanmaları ortadan kaldırmak amacıyla kullanımı hızla artmaktadır.
Renklerin şifadaki anlamları ve tercih edilme sebepleri
Her renk bedendeki bazı rahatsızlıkları ortadan kaldırmak için kullanılma potansiyeline sahiptir.İyileşmenin sayısız farklı yollarından sadece birisidir renkler ve aslında en doğalıdır da.Kullanmayı bilmeli ve bunu bilimsel gerçeklikleri göz ardı etmeksizin yapmalıdır.Renkleri değerlendirmeyi becermek ve olabildiğince onların gücünü şifayı elde etmekte kullanmak için insanın sessiz ve sakin rahatsız edilmeyeceği bir ortamda sadece zihnini kullanması yeterli olmaktadır.Başlangıçta teknik her ne kadar kolay olsa da belki uygulayıcının kendisini yaptığı işe tam konsantre edememesine bağlı olarak iyi sonuçlar alınmayabilir.Uygulamaya devam edildikçe bir çok insan oldukça anlamlı sonuçlar elde etmekte gecikmez ve renklerin şifa verici etkisini deneyimleme imkanına kavuşur.
Uygulamanın pratik olarak anlatımı bir başka yazının konusudur.Biz şimdilik renklerin ne anlama geldikleriyle ilgili sizlere kısaca bilgiler vermek istiyoruz.
Kırmızı: Dolaşımı bozulmuş dokulardaki dolaşımı düzenlemek ve soğuk vücut bölgelerini ısıtmak için kullanılır. Kırmızı renk yaşam görevimiz düzeyinde tutku ve güçlü duygularımızın kaynağıdır. Pembe ile karışıksa aşk, parlak kırmızı ise hareket halindeki öfke, koyu kırmızı bastırılmış öfke, kırmızı - turuncu karışımı ise cinsel tutkuyu ifade eder.
Kırmızıyı diğer renklere göre öncelikli olarak tercih edenlerde; güçlü bir kişiliğe sahip olmak, cinsellik dahil her alanda enerjik ve cüretli davranarak kendini ama topluma ama partnerine kabul ettirmek gibi davranışların yanında, kısmi bir zorbalık, çevresindekilerle yumuşak ilişkiler kuramama, diplomatik davranamama ve dilini çok sivri kullanma gibi özellikleri de taşıması söz konusudur.
Turuncu:Cinsel potansiyeli arttırır ve bağışıklığı güçlendirir. Yaşam görevimiz düzeyinde hırsımızın ifadesini bulduğu renktir.Bedendeki genel enerji dağılım düzeyini hızlandırır.Yorgunluğa, depresyona, barsakların verimli çalışmasına ve uykusuzluğa iyi gelir.
Bu renk çok çabuk dikkat çeker. Eğer bir üründe portakal rengi kullanılıyorsa ‘bu ürün herkes içindir’ mesajı verilmektedir. LC Waikiki ürünlerinde de gözlemlenebileceği gibi küçük çocuklar için yapılmış olan oyuncaklarda ve kıyafetlerde portakal rengi sıklıkla kullanılır. Ve insanlar bu rengin olduğu yere çok çabuk ve rahatça girebilecekleri hissine kapılırlar. Bu renk bulunduğu grubu sayıca olduğundan büyük, çok ve daha cana yakın gösteren bir özellik taşır.
Sarı: Dağınık ve sisli bir beyni temizlemeyi ve doğrusal zihin işlevlerini güçlendirmeyi sağlar.Sindirim sisteminin gücünü arttırır. Yaşam görevimizdeki sarı renk zekamızı ifade eder.Karaciğeri güçlendirir, baş ağrılarına ve migrene karşı etkilidir.
Sarı rengi öncelikli olarak tercih edenlerin, bağımsızlıklarına önem verdikleri, başkalarına danışmadan büyük tasarılar kurdukları, yeniliklere çok düşkün oldukları, etki altında kalmaktan hoşlanmadıkları, sık sık coştukları ancak bu coşkunun kısa süreli olduğu, bu nedenle de gerek duygusal gerekse maddi yaşamında savurganlıklara neden olabilmeleri söz konusudur.
Yeşil:Tüm bedenimiz için genel dengeleyici ve şifacı olarak etki eder. Düşünce ve duygulanım değişikliklerini kısmen stabil edici etkisi vardır.Psikolojik rahatsızlıklarda, uykusuzluk ve uyumsuzluklarda kullanılır.
Yeşil rengi tercih edenler yeniliklere ve yaratıcılığa hayranlık duyar ve yaratıcı bir insan olmaya çalışırlar. Kolay elde edilen şeylerdense zor elde edilen başarıların peşinden koşmayı tercih ederler. Toplumda geniş bir çevre edinmeyi isterler. Öncelikle kendi düşüncelerinin, değer yargılarının ve görüşlerinin doğruluğuna inanırlar.
Mavi:Sakinleştiricidir. Yaşam görevimiz düzeyinde hassasiyetimizi ve öğretici yönümüzü temsil eder.Konuşma kabiliyetinin yani insanın özellikle iletişim yeteneğinin güç aldığı renktir.Sinir sistemini ve bedenin hararetini azaltıcı, algılama yeteneğini geliştirici özelliği vardır.
Mavi rengi diğer renklere göre öncelikli olarak tercih edenler; coşkularını çevresinde bulunanlarla paylaşmak, bulunduğu ortamlarda yumuşak ve yakın ilişkiler kurmak arzusundadırlar. İlişkilerinde insanlara çabuk yaklaşmakta ve onlara aşırı derecede candan davranmaktadırlar. Herkesin hakkını almasını arzulamakta ve sağlam bir adalet duygusu taşımaktadırlar. Hatalı bir iş yaptıklarında, bu durum tatlı bir dille kendisine söylenilince olgunlukla kabul etmekte ve bu yanlışlarını düzeltmeye çalışmaktadırlar. Düşünmeyi, düşler kurmayı ve zaman zaman da yalnız kalmayı sevmektedirler
Mor: Kişinin ruhsal dünyasıyla bağlantı kurmasına yardımcı olur. Çivit mavisi imgelemeyi arttırarak zihnimizin açılmasını sağlar. Yaşam görevimizde mor; ruh ile derin bağlılığı ve çivit ise ruh ile derin bağlılığa gidişi temsil eder.Korku ve kaygının azaltılmasında(anksiyete tedavisinde), kanın temizlenmesi amacıyla kullanılmaktadır.
Mor rengi birincil renk olarak beğenenlerin yaşamlarında aşk önemli bir yer tutar. Sevmekten, sevilmekten, iltifattan ve kendilerine karşı ince ve kibar davranılmasından hoşlanırlar. Güzel ve çekici olmayı arzularlar. Başkalarını kolaylıkla etkileyebilirler. İnsanlara karşı gösterdiği samimiyet ve içtenlik çoğu zaman yüzeysel de olsa, kendilerini kabul ettirmek için, çevrenin görüş ve değer yargılarından dışarıya pek çıkmıyor gibi gözükürler.
Beyaz:Acılarımızı almak ve yerine barış ve huzur getirmek için görev yapar. Yaşam görevimizdeki anlamı gerçeği temsil etmesidir.Huzurlu ve sorunsuz bir ruh halini ifade eder.
Beyaz nötr bir renk olmasına karşın aslında bütün renklerin birleşmesi ile oluşmuştur. Çünkü beyaz güneş ışınlarını olduğu gibi yansıtır. Bu anlamıyla beyaz renk saflığı, berraklığı, kararlılığı, sürekliliği ve temizliği simgeler. Süt, kar, toz şeker, un, pamuk, yalnız beyazın değil, aynı zamanda berraklığın da göstergesidir.Beyaz rengi tercih edenler kendilerini her türlü şaibeden ve kirden arınmış olarak göstermeye çalışan insanlar olarak değerlendirilebilir.
Görüldüğü gibi yaşamda sınırsız sayıda iyileşme ve tercih edilme sebepleri vardır.Önemli olan tüm bu farklılıkların farkına vararak onlara saygı ve hoş görü ile yaklaşabilme bilgeliğine kavuşabilmemizdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder